Kadýnýn kendisini çaresiz hissettiði anlar vardýr. Herhangi bir insandaki çaresizlik duygusunun ötesinde bir çaresizlik hissi. Topluma egemen olan ve bazen vahþet sýnýrýna yaklaþan dominant bir erkek kültürü dünyanýn neresinde olursa olsun, dini, ýrký, siyasal düþüncesi ne olursa olsun kadýný ezmeyi hedefler. Bedenine, ruhuna darbeyi indirir erkek egemen mantýk. Kadýna þiddet çizelgesi yapýp ülkeleri alt alta sýraladýðýnýz zaman, kadýna yönelik baskýnýn sýnýr tanýmadýðýný, adýna “geliþmiþ” denen ülkelerde de kadýnlarýn þiddete maruz kaldýklarýný, öldürüldüklerini, taciz edildiklerini okursunuz. Fiziki þiddetten daha fazla da psikolojik þiddete maruz kalýr kadýn.
Hani o geliþmiþ Avrupa var ya... Avrupa’dan örnek verelim. Avrupa Birliði genelinde yapýlan bir araþtýrmaya göre, Avrupa’da her üç kadýndan biri fiziksel veya cinsel þiddete maruz kalýyor ve kadýnlarýn yüzde 5’i tecavüze uðruyor. Avrupa Birliði Temel Haklar Ajansý tarafýndan AB üyesi 28 ülkede, 18-74 yaþ arasý yaklaþýk 42 bin kadýnla görüþülerek yapýlan çalýþmanýn sonuçlarý, AB üyesi ülkelerde kadýnlara karþý cinsel, fiziksel ve psikolojik þiddetin ne kadar ileri boyutlara taþýnmýþ olduðunu gösteriyor.
Buna göre AB üyesi ülkelerde yaþayan her 10 kadýndan biri, 15 yaþýndan önce cinsel þiddete maruz kalýyor. Her 20 kadýndan biri ise tecavüze uðruyor. Her beþ kadýndan biri de eþleri tarafýndan fiziksel veya cinsel þiddete maruz kalýyor.
Þiddet uygulayan erkeðin adýnýn önündeki sýfat erkek þiddetinin önüne geçmiyor. Geçmeye yeterli olmuyor. Solcu erkek, dini bütün erkek, Fransýz erkek, Mýsýrlý erkek... Fark etmeden kadýna darbe gelir erkekten. Kadýna yönelik baskýnýn önüne set çekebilecek en önemli olgu da kadýnlarýn sadece kadýn olmaktan kaynaklý ezilmiþliklerini çözme amacý taþýyan dayanýþmalarý, örgütlülükleridir, kadýn dernekleridir.
Kadýnýn kadýn olmaktan kaynaklý ezilmiþliði hafta boyunca elim bir olay vesilesiyle gündemdeydi.
Özgecan Aslan cinayeti nedeniyle kadýna yönelik þiddet, geride býraktýðýmýz haftanýn en çok konuþulan konu baþlýðý oldu. Ama her konuda olduðu gibi bu konuda da kadýn sorunu dýþýnda her þey konuþuldu, eteklerdeki taþlar döküldü. Sýra bir türlü kadýna inen yumruðu havada yakalayacak bir refleks oluþturmaya gelemedi.
Atýlan her adýmýn, söylenen her lafýn arkasýnda bir çapanoðlu arayan çevreler, Özgecan Aslan cinayetinden de hükümete, en çok da Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’a muhalefet çýkaracak bir fýrsat yaratma çabasýna girdiler. Habertürk TV’de Didem Aslan Yýlmaz’ýn sunduðu “Türkiye’nin Nabzý” programýndaki “Özgecan Aslan ve kadýn cinayetleri” tartýþmasýnda da feminist avukat Hülya Gülbahar’ýn stüdyoda uyguladýðý “þiddet” tam da bu fýrsatý yakalamak içindi.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn Hz. Muhammed Peygamber’in “Kadýnlar size emanettir” sözüne atýfta bulunmasý bile Gülbahar tarafýndan “kadýnlara hakaret” olarak nitelendirildi.
Kadýn, sadece ama sadece kadýn olduðu için pek çok saldýrýnýn hedefinde. Kendisinde her türlü saldýrýya, vahþete hak gören bir anlayýþ, kafasýna esince Cem Garipoðlu oluyor. Münevver Karabulut’un ömrünü çalýyor. Baþka bir gün Suphi Altýndöken oluyor. Bir ülkeyi öfkeden ayaða kaldýrmayý umursamadan ölümlerin en can acýtanýný kurbanýna reva görüyor. Bosna’da bir Sýrp Subayý oluyor Boþnak kadýnlarýna saldýrýyor. Savaþ anýnda düþman cepheden gördüðü her kadýný, ilk olarak bedenine musallat olarak ezmeyi, yenmeyi, düþmanýna bu þekilde zarar görmeyi hedefliyor. Sorguda polis oluyor bazen. Ayrýlmayý gururuna yediremeyen bir eþ, sevgili oluyor. Aðabey oluyor, baba da oluyor, canýna kýyýyor canýnýn “namus” adýna...
Bütün bu zincirin önüne geçmek için de her türlü tartýþmayý býrakýp kadýnlar olarak dayanýþma içinde olmak ve daha gür bir ses çýkarmak gerekiyor.
Her aðzýný açanýn kendi önceliklerine göre yapay suçlular yaratma çabasý gerçek faillerin cezalandýrýlmasýný engelliyor ve suça hizmet ediyor çünkü.