Özgür Özel'in tarlada izi yok, harmanda gözü var…

Güzel bir söz var. Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz.

Tarla sürülürken, çapalanırken, ekilirken, bakılırken, harman kaldırılırken ortada görünmeyenin, harmandan pay istemesi kabul edilebilir mi? Mahsulden hak iddia etmeye yüzü olabilir mi?

Dış politikada milli hiçbir duruşu, gayreti olmayan Özgür Özel, kalkmış şimdi kendine haklılık payı çıkarmaya uğraşıyor...

Suriye'de Baas rejiminin yıkılması ile birlikte Türkiye'nin 13 yıldır yaptığı çalışmaların, hazırlıkların, ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı.

Türkiye'nin Suriye'de ve bölgemizde olanlarla ilgili ne denli kuvvetli bir aktör olduğu şimdi herkesçe kabul görüyor.

Şam düşer düşmez, gözler Erdoğan liderliğindeki Türkiye'ye çevrildi.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken apar topar geldi. Ardından Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen Ankara'daydı.

Atlantik ötesinden seçilmiş Başkan Trump, Erdoğan'a övgüler yağdırdı. "Anahtar Türkiye'de" dedi.

Tamam, bu övgülere, iltifatlara bakıp bir şey denmese bile gerçek ortada. Sahada Türkiye var. Şam'da Büyükelçilik binasına bayrak çeken biziz.

Emevi camiinde, bizim MİT Başkanımız şükür namazı kıldı. HTŞ lideri, Sayın Kalın'la istişare etti.

En çok Türkiye'ye güvendiklerini, Türkiye'nin yıllardır Suriyeli muhacirlere kucak açmasını unutmayacaklarını söylüyorlar. En büyük yardımı, desteği Türkiye'den bekliyorlar.

Suriye'de yaşananları, devlet, Türkiye için milli güvenlik açısından değerlendiriyor.

Türkiye Yüzyılından bahsediyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yüksek sesle söyledi; "Türkiye, Türkiye'den daha büyüktür."

Böylesine bir meselede ana muhalefet partisinden ne beklenir?

Devletimize, güvenlik güçlerimize destek olunması...

Özgür Özel bu desteği vermediği gibi, parazit yapıyor. Particilik yapıyor.

Hasedinden çatladığını gizleyemiyor...

Özgür Özel; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüşüp kendisi ile görüşmemesine fena halde içerliyor.

Dediklerine bakınız:

"Gidiyor Erdoğan'la oturuyor, konuşuyor, bir anlaşma yapıyor, el sıkışıyor, işini görüyor. Buranın son yerel seçimlerde birinci partisi olmuş ana muhalefet partisi var. Bu ülkeyi bir Orta Doğu coğrafyasının tek adam rejimi gibi göremezsiniz. Onunla gidip, anlaşıp, işinizi göremezsiniz. Avrupa Birliği'ni buradan bir kez daha uyarıyoruz..."

Resmen alınmış... Çocuk gibi davranıyor.

AB Komisyonu Başkanı, yerel seçimler için gelmemiş be adam. Suriye konusunda seninle neden konuşsun?

Suriye'de acil konular var.

Sen bu Suriye meselesinde ortada yoktun ki... Tutturdun bir "Esad'la görüşülsün" diye. Sadece laflar ettin.

Sahada yoksun. Tarlada yoksun... Hiçbir gayretin, çaban yok.

Tarlada izin olmadığı halde senin Türkiye'nin başarısında gözün var.

Gözün de göz değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, Türk Silahlı Kuvvetlerini rencide etme peşindesin...

Trump şunu demişti:

"Suriye'de çok belirsizlik var, olacakların anahtarı Türkiye'de. Erdoğan çok akıllı bir adam ve çok güçlü. Erdoğan iyi anlaştığım biri. Büyük bir askeri gücü var. Ve bu gücü savaşlarda yıpranmadı. Çok güçlü ve etkili bir ordu kurdu."

Neymiş? Trump'ın kastettiği ordu HTŞ imiş... Özgür Özel aynen şunu diyor:

"Trump, Erdoğan, çok güçlü ve kuvvetli bir ordu kurdu' demiş. Keşke TSK'yı kastediyor olsa. Hepimiz biliyoruz ki HTŞ'yi kastediyor."

İnanınız, Özgür Özel'in aklı başka yerde.

Trump, "savaşlarda yıpranmamış çok güçlü ve etkili bir ordu kurdu" diyor.

HTŞ, hangi savaşlara girmiş de yıpranmamış?

Trump'ın kastettiği ordu Türk ordusudur. Azerbaycan'da, Libya'da, Kuzey Irak'ta ve Suriye'de PKK ile ona destek verenlerle mücadele eden ordudur.

SİHA'lar, tanklar, toplar, füzeler, yerli ve milli imkânlarla savaşan ordumuz kastediliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün gerçekleşen TÜBİTAK ve TÜBA Ödülleri Töreni'nde Özgür Özel'in neden saçmaladığını izah etmiş oldu:

"KAAN'ı kalorifer peteğine benzettiler. İHA ve SİHA'ların başarılarında sinir nöbeti geçirdiler. Başarıyı takdir etmek, desteklemek yerine bir kulp takıp engellemeye çalıştılar."

İşte böyle olunca da Özgür Özel gibi olunuyor...