Özgürlük ve adalet, er ya da geç!

Arap Baharý’nda nasýl bir rüzgarýn estiðini hemen hepimiz hatýrlýyoruz. Kuþkusuz hak, özgürlük ve adalet arayýþý üzerine þekillenen bu ayaklanmalarýn her biri, kendi ülkelerinde farklý sonuçlar üretmiþ görünüyor. Ama toplamda her ülkenin bu süreçten ciddi olarak etkilendiðini, hatta rüzgarýn hiç uðramadýðý ülkelerin bile ciddi bir muhasebeye girdiðini görüyoruz.

Suriye örneði ilk bakýþta, özellikle bu ülke üzerinden devam eden çýkar çatýþmalarýnýn belirleyici olmasý yüzünden çok farklý bir sonuca doðru gidiyor gibi. ABD’nin öncülük ettiði Batý ittifaký, Suriye’yi kelimenin tam anlamýyla Rusya’nýn insafýna terk etti. Bunu neredeyse iki yýldýr yazdýðým için þaþýrdýðýmý söyleyemem; ama bu durumun Suriye’ye barýþ getirip getirmeyeceði sorusunun cevabý kocaman bir hayýr.

Batý, kendinden bazý tonlar, renkler ve kodlar bulduðu her rejimi, ya yenisini kendisi inþa ederek yýkýyor ya da asla bu yýkýma geçit vermiyor. Suriye’de bir anlamda üçüncü bir yol deneniyor. Rejimin yýkýlmasýna deðil, yýpranmasýna izin verildi. Þimdi bazý makyajlarla yoluna devam etmesinin yolu açýlýyor.

***

Herkes farkýndaki Suriye’deki bu dönüþüm sahte ve dikiþ tutmasý da mümkün deðil. Ama bunu denemelerinin bir tek gerekçesi var. Suriye’deki muhalefetin, batý açýsýndan tehdit oluþturmayacak bir çizgiye çekilmesinin en azýndan önünün açýlmasý. Þu haliyle Beþar Esad, neredeyse tüm Batý için bir sigortaya dönüþtü. Suriye’deki diktatörlüðü direniþin kalesi ilan edenler farkýnda mý bilmem. Ama Þam’daki zalim, kelimenin tam anlamýyla uluslararasý sistemin kuklasý.

Kuklalar ve kuklacýlar arasýndaki baðlantý bu kadar açýk hale gelmiþken, hala Türkiye’nin Suriye politikasýný hedef tahtasýna koymak, bu kirli oyunun bir parçasý olmaktan baþka anlam taþýmýyor.

Türkiye’nin bölgesel anlamda nüfuz elde etmek için gösterdiði her çabayý gayrý meþru ilan edenler, her nedense mesela Þam’daki güçleri, Irak’ý kan gölüne çeviren parmaklarý görmezden geliyor. Meselenin özü þu aslýnda. Bu güç ve onun etrafýnda þekillenen yeni rolüyle Ankara, birileri için ciddi bir tehdit. Daha güçsüz, zaaflarý belirgin, operasyona açýk ve öngörülebilir bir Türkiye’nin pek çok güç merkezini mutlu ettiðini unutmadýysak, bugün ortaya çýkan manzarayý da doðru anlayabiliriz.

***

Bunca eleþtiriye, haksýz yere hedef tahtasýna konulmasýna ve güçsüzleþtirme operasyonuna raðmen Türkiye, çok kimsenin beklemediði, bölgesel ve küresel anlamda hayret uyandýran bir demokratikleþme adýmý attý. Bunca yýlýn hasýlasýndan bahsediyoruz elbette. Çok emek verildi, acýmasýzca eleþtiriler yapýldý. Ülkeyi bölmekten ihanete kadar aðýr suçlamalar beraberinde geldi.

Bunlara aldýrýþ etmeksizin Türkiye yoluna devam etti. Dün üniversite kapýlarýnda acýmasýzca sorgu odalarýna alýnan, eðitim hakkýndan mahrum edilen insanlar, bugün kamu görevlerinin önemli bir bölümünde yer almanýn mutluluðunu yaþýyorlar. Elbette bu paketi baþörtüsüyle ilgili yasak üzerinden deðerlendirmek eksik ve yanýltýcý olur. Bütüne baktýðýmýzda her biri gerçekten devrim niteliðinde adýmlar var ve bunlarýn hayata geçmesinin, zaaf olarak tanýmlanan, hatta bir kýsmý fay hattýna dönüþtürülen sorunlarýn çözümünde bize nefes aldýracak.

Arap baharýnýn verdiði mesajlardan, özellikle özgürlük ve adalet arayýþýndan rahatsýz olanlar, günü geldiðinde bu arayýþlarýn nasýl tecelli ettiðini görmek istiyorsa Türkiye’ye bakmalý.

Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan, kim ne derse desin tarihe geçecek bir hamle yaptý ve bunun ne kadar deðerli olduðunun hala farkýnda bile deðiliz.