Özürle: “ 'Nah!' hayattır yaşadığımız!”

Bugün dokunmayın bana; az biraz uzunca yazayım olur mu? Çünkü nara atmak istiyorum! İsyanım içimde kalmasın; olur mu?

"Bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim!" Merhum olduğu için kolayıma geliyor; Erdem Beyazıt'a mugayir başlıyorum isyanıma!

"Nah!" hayattır bizim yaşadığımız!

Gazze'de ergenler küçücük ömürlerinde dünyanın en büyük düşmanının ve dünyanın en büyük hileli, kumpaslı oyununun dışında kalmayı başarmanın da ötesinde, bu dünyaya karşı savaşmanın onurunu taşıyan bir hayat yaşarken, bizim yaşadığımız "nah!" hayattır!

"Reis bizi cihada götür!" diye ışıldaklı telefonlarıyla, dar kesim kısa pantolonlarıyla, gömleğe sığmaz göbekleriyle cafcaflı bizim gençler; aynı şekilde sigarasını, nargilesini tüttürürken ve cennetlerden cennet beğenmezken arsızca; bizimde yaşadığımız "nah!" hayattır!

Gazze'de bir mücahit değilsen bugün, var gücünle en azından ona benzemeye imrenmiyorsan, herhangi bir kimseye, yapsın diye, dinlesin diye, davransın diye söz söyleme hakkın olabilemez.

Bütün bir dünya gordion düğümü olmuş, deliymişiz gibi oturttular bizi başına; tel tel ayıklamamızı istiyorlar.

Ve biz ince nazik adamlar söyleneni yapıyoruz; oturduk bu dünyanın başına tel tel söyledikleri ipuçlarını arıyoruz!

Bu arada bizi de görünür görünmez iplerle, halatlarla, zincirlerle düğüme dahil edip kıpırdayamaz, göremez, eyleyemez hale getirdiler farkına varamadık!

Bir gün adamlık iddiasıyla çocuğunun, torununun karşısına geçip anlatabileceğin bir hayatın olsun istiyorsan; bugün, burada, Gazzeli delikanlıların ruhuna eklemlenen bir sağlam bağın olmalı.

Yoksa ne çocuklarının yüzüne bakabilecek yüzün ne yârinin elini tutabilecek onurun, haysiyetin, şerefin, adamlığın kalmış olmaz!

İki asırdır bize Yahudi'yi anlatan, Siyonizm'i anlatan bütün uyarıcıları kahredercesine yok saydık! Şimdi her şey apaçık ortada, anlayacak kafamız, kavrayacak dimağımız, karşı koyacak mecalimiz yoktur!

Bilinçler, idrakler, muhakemeler mefluç! Parmağımızı kımıldatacak irademiz yok!

Bu sözlerim, İslamlık iddiasındaki bizler yani hepimiz için!

Geldiğim nokta şudur: Cihat ibadeti, bütün hayatı mücahitçe tanzim eden çerçeve ve çatı ibadetmiş; idrak ettim! Cihat çerçevesi olmayan kişinin, yılı oruçla, günü namazla geçse bile eksik ve kusurluymuş, anladım!

Yüzyıl boyunca cihat dediğimizde neden agresifçe hopladıklarını ve bizi utanç içerisinde bırakarak susturduklarını anladım! Bununla da yetinmeyip en haklı yerimiz olan cihat şuurunu elimizden almak için Işid'tir, Şebab'tır, bilmem nedir... bir sürü kendi aparatlarıyla, zihinleri biraz daha iğfal ettiklerini anladım.

Ve şimdi bulunduğum noktadan az kelime ve derin bir idrakle öğrenilecek ilk şeyin "cihat ibadeti", "cihat bilinci" ve "mücahit adamlık" olduğunu düşünüyorum.

Ve "hayat; iman ve cihattır" diyen yüksek idrake büyük bir ihtiramla sarılmak istiyorum.

"Hayat; iman ve cihattır", aksi yaşamların menzili yoktur.

Ve büyük bir tövbe ile cihat eden merkezleri veya adamları düşünüyorum, arıyorum ve bulduğumu zannediyorum.

Devletimizin bir yanı tam anlamıyla mücahittir kardeşim. Bu cümlemi gökyüzü kadar yükseltip, okyanuslar kadar enginleştirebilirim.

Ve bu "mücahit devlet" hep artistlik hareketler çeken camiaların, partilerin, gürültülerin dışında tam bir cihat şuuruyla, hiçbir kınayıcının kınamasına aldırmadan ibadetini yerine getiriyor.

Burayı bulmak istiyorum, arıyorum; gönlüm istiyor ki arayışımda telef olmadan burası beni ve benim gibi adamları bulsun.

Ve niyetimi beyan ediyorum ki onlarla beraber, yalnızca Allah rızası için büyük bir şuurla cihat etmek istiyorum.

Şimdi gündem Olimpiyatlar. On beş gün önce futbol organizasyonu, bir ay önce sinema festivali, bilmem ne...

Siyonizm "küresel tek dünya devletini" kurmuştur!

Finans sistemiyle, ticaret sistemiyle, eğitim sistemiyle, siyaset sistemiyle, akademik sistemiyle, medya sistemiyle...

Siyonist küresel tek dünya devleti ku-rul-muş-tur! BÜYÜK İSRAİL KURULMUŞTUR; YIKALIM !!!

Cihat niyetiyle, kendi istişaremizle başlayacağımız yeni yürüyüş dışında dahil olduğumuz her sahnenin sahibi küresel Siyonist sahnedir!

Oralar da çıkıp şirinlik yapmanın utancından kurtulmalıyız.

O kadar reeldir ki bu küresel Siyonist tek dünya devleti artık şamatasını, ekstra zevkini gözümüze soka soka şov haline getirmiştir!

Hatırladığım kadarıyla Yusuf Kaplan'ın otuz yıldır İslam dışındaki her kültür ve medeniyetin insanlık için umut vadedemeyecek bir fosil atık haline dönüştürüldüğünü yazmasındaki ısrarı kavradım.

Artık dalga geçiyorlar!

Ve bütün dünya insanlarına, iğfal edilmiş köleler gibi hayranlıkla kendi şovlarını izlettiriyorlar.

Anladım ki iki asır boyunca insanların bütün ekseriyetini yanlış bir istikamete, yanlış bir yola sokmuşlar; bir stratejik plan dahilinde asırlardır yürütmüşler ve uçurumun başında köklerinden bihaber, kendiliğinden bihaber dünya dolusu güruha yaptıklarını göstererek eğlencelerine meze yapıyorlar!

Anladım ki yaşadığımız hayat bu küresel gavurun tasarladığı hayattır.

Düşünme, davranma, yapıp etmelerimizin tamamı güneşe dönen uydular gibi onlara göre hizalanmaktadır.

28 Şubat'tan sonraki kahırlı yıllarımızda, belki topluma moral olması için, mesela, Hakan Albayrak gibi dostlarımızın, "Siyonizm'i, Yahudi'yi, küreselcileri abarttığımıza" dair ifadelerinin sağlamasını yapabiliyoruz şimdi.

Onların maksadı elbette direncimizi yüksek tutmaya matuftu ve fakat düşmanı küçümsemek mücadeleyi baştan kaybetmek anlamına geliyordu; acıyla öğrenmiş oldum.

Bizim gücümüz her ne ise bilmiyoruz; ama Filistin'deki mazlum bir halkın göz göre göre helak edilip yok edilmesine engel olamıyor bizim gücümüz.

Abartmamamızı önerdikleri düşmansa bütün insanlığın önünde, adeta bir sahnede gibi sistemlerine başkaldıran az sayıdaki bir halkı lime lime ediyor.

Ve bu düşmanın elini tutacak bir mekanizma, ülke, merkez maalesef ortaya çıkamıyor!

Bismillah diyerek yeniden başlamak lazım!

Ve bu sefer kurmay bir akıl, kurmay bir strateji kurmadan faydalı bir sonuca ulaşabilmenin imkansızlığını göz önünde bulundurarak; bismillah demek zorundayız.

Bu besmeleden sonra her gün üzerimizde dalgalanan ezanlardaki Allahu Ekber, La İlahe İllallah sözlerini büyük bir tecessüsle, imanın başındaymış gibi düşünmeli; YENİDEN İMAN ETMELİYİZ!

Ve niyet etmeliyiz ki, kurtulalım; Ya Rabbi bütün rükünlerine uyarak cihat ibadetimize bizi kavuştur.

Çünkü Sen, bizi ancak kendine kulluk etmemiz için yarattığını buyurmaktasın ve anlıyorum ki cihat disiplini içerisine girmeyen, tek tek hayatların, Sana kulluk edebilme vasatı bulunmamaktadır.

Dolayısıyla başladığımız yer, iman ve cihadın ilk adımı ve bunun neşesiyle eşlerimizin, çocuklarımızın, dostlarımızın yüzüne bakabilme liyakat ve neşesini inşallah yeniden bulacağız.

Niyet beyanı olarak kendimi bağlıyorum; davet alırsam dahil olurum.

Yoksa sancağı ben kaldırıyorum!

Bismillah...