Okurlarımız hatırlayacaktır. Bundan yaklaşık bir yıl kadar önce yine bu köşede “Yetimlere nasıl kıydınız?” başlıklı bir yazı yazmış ve “Okurlarımdan her gün yüzlerce e-posta alıyorum. Gelen sorunları da bu köşeden duyurmaya çalışıyorum. Ama ilk defa köşe yazımı ağlayarak yazıyorum. Her gün yüzlerce özürlüyü mağdur eden SGK’nın öyle vicdansız uygulamaları var ki, insanın bu kadar da olmaz diyesi geliyor” demiştim.
O tarihte sorumluluk sahibi olduğunu gösteren ve konuyla ilgili bana dönen SGK üst yönetiminden üç isim (SGK yönetim kurulu üyeleri Sayın Salih Kılıç ve Kazım Ergün ile SGK Başkan Yardımcısı sayın Mustafa Kuruca) olmuş ve konuyu takip edeceklerini söylemişlerdi. Kendilerine vatandaşın yanında olmalarından dolayı müteşekkirim. Konuyla ilgili gösterdikleri çabayı da yakından takip etmeme rağmen bugüne kadar bürokrasinin hazin defansından dolayı bir çözüme ulaştırılmamış olmasından dolayı da üzgünüm. Bu kadar basit bir konu, özellikle engelli kardeşlerimizin topluma kazandırılması ve hyaşam kalitelerinin yükseltilmesi için var gücünü seferber eden sayın Başbakanımızın ve hükümetin tüm çabasına rağmen çözülemedi. Engellilerimizin “maalesef halen bürokrasi nezdinde ikinci sınıf vatandaş olarak işlem görmesinin” simgesi olması hasebiyle öksüz ve yetim Bilal’i yeniden gündeme almak istiyorum.
Engelliye bürokrasi çelmesi
Özürlüye, yetime, öksüze, mağdura hizmetkar olduğunu söyleyen, her gün bu milletin yaşam kalitesini artırmak için daha fazla ne yapabilirim, garip-gurebanın haklarını nasıl artırabilirim, mağduriyetlerini nasıl giderebilirimin hesabını yapan bir Başbakan’ın ülkesinde, hem özürlü, hem öksüz ve hem de yetim onbinlerce yurttaşımızın sessiz çığlığını yeniden duyurmak istiyorum. AK Parti döneminde, başta özürlü yurttaşlarımıza evde bakım parası, sosyal güvencesi olmayan muhtaç dul kadınlara maaş bağlanması olmak üzere özürlülerin ve muhtaçların hayatlarını kolaylaştırıcı ve yaşam kalitelerini artıcı bir çok yasal düzenleme getirilmesine rağmen bürokrasinin bazı konulardaki inadı bir türlü kırılmıyor. Konu aslında çok basit, “ Ağır özürlüler, kaç yaşında olursa olsun anne-babası üzerinden sağlık yardımı alıyor. Ancak, anne-babası öldüğünde yasal hakları olmasına rağmen eften püften nedenlerle ne SGK’dan sağlık yardımı alabiliyor, ne de kendisine ölüm aylığı (yetim aylığı) bağlanıyor.” Tabiri caizse anne-babası ölen ağır özürlülere SGK tarafından sizin de yaşamanıza gerek kalmadı deniyor. Anne-babaları sağ iken sağlıktan yararlanan bu özürlülerin bir kısmının etrafında onlar için koşturacak kimse de yok. Anne-babaları sağ iken sağlık yardımı verilen özürlüler, anne-babası ölünce bir günde sağlam mı oldular? Gazeteniz Star’da 15 Aralık 2011’de yayınlanan yazımda “Onbinlerce özürlünün raporu eften püften nedenlerle gereken şartları taşımadığı gerekçesiyle red ediliyor. Yani, kişi yüzde 70-80 özürlü olmasına rağmen SGK diyor ki, “Aslan gibisin, git çalış!” Yahu adam tek başına sokağa bile çıkamayacak durumda. Taş gibi de raporu var. Eğer rapora inanmıyorsan iş ver, al kurumunda özürlü kadrosunda çalıştır o zaman” demiştim.
Öksüz ve yetim Bilal’in dosyasını gereğini yapması için SGK Başkanı Fatih Acar’a yollamıştım. Merak eden okurlarımız varsa söyleyeyim, o günden bugüne en ufak bir iyileşme olmadı, garip gurabanın derdi-sıkıntısı aynen devam ediyor. Ne arayan oldu, ne de soran. Garip gurebanın derdi bürokratı neden gersin, değil mi? Oysa yapılacak şey bürokrasinin cenderesini biraz gevşetmekten, bunu da yapamıyorsa bir tek cümlelik yasa düzenlemesinden geçiyor.
Öksüz Bilal hakkını bekliyor
Öksüz ve yetim Bilal’in ağabeyi olan Mersinli okurumuz İbrahim Akel’in ibretlik yazısını kısaltarak yeniden yayınlıyor “Özürlü kardeşim ....230 TC kimlik numaralı 01.10.1966 doğumlu kardeşim Bilal Nihat Akel iki kez Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden yüzde 70 rapor verilmesine rağmen SGK tarafından hangi kritere dayandığını bilmediğimiz bir şekilde kardeşime kurum tarafından maaş bağlanmamış ve sağlık hizmetlerinden yararlanmaya hak kazanamamıştır. Dava açmak için avukata vekalet vermeye gittiğimizde de ilgili noter kardeşimin vekalet vermeye ehliyetli olmadığından dolayı vekaleti hazırlamamıştır. Düştüğümüz durumu en azından vicdanlı ve hakkaniyetli bir insan olarak sizin anlayacağınızı tahmin ediyorum” ve tüm özürlü kardeşlerimizin sorunlarının çözümüne katkısı olmasını diliyorum.
SGK yöneticilerine sesleniyorum. Ey yöneticiler, engelliler evinde her gün ölümü mü beklesin? Neden bu kadar basit bir konuyu çözemiyorsunuz. Kendi çocuğunuz olsa bu şekilde mağdur olmasından rahatsız olmaz mıydınız? Hz. Ömer’in, çölün ortasında yetim torunları için taş kaynatan nineye sorduğu “Nereden bilsin Halife Ömer, senin çöl ortasında çektiğin ızdırabı?” sorusuna ninenin “Eğer halifeyse bilmeli, iki elim Ömer’in yakasındadır” cevabını mutlaka duymuşsunuzdur. Emin olun bu özürlü öksüz ve yetimlerin iki eli yakanızdadır.
twitter/resulkurt34