Özyönetim ve gerçeklikten kopuþ

Utopya ile naiflik arasýnda kuvvetli bir ünsiyet olduðuna þüphe yok. Sistemik deðiþimleri arzulayan dünya görüþlerinin ütopyadan istifa etmesi de beklenmemelidir. Zira saf bir realist gibi, þartlar ne olursa olsun ‘olaylarýn illiyet baðlarýna ram olarak’ deðiþimin kendisini imkânsýz kabul edemezler. Fakat tam anlamýyla ütopyalarýna ram olduklarýnda ise vakýalarýn sebep-sonuç iliþkilerini gözardý ederek, ‘deðiþtirmek istedikleri gerçekten’ büyük ölçüde kopma tehlikeleri vardýr. Konu, sorun, kriz ve çeliþki ne olursa olsun, nerede vuku bulursa bulsun, olabilecek en maksimalist ve evrensel yaklaþýmla çözümler getirdiðini düþünenlerin bugün içerisine düþtüðü ütopyacý naiflik, ders niteliðinde sahnelerin yaþanmasýný saðlýyor.

Yukarýdaki satýrlarý siyaset felsefesi tartýþmaktan ziyade, PKK dünyasýnýn gelip hapsolduðu çýkmaza dair yazmanýn garip veya trajik olmadýðýný söylemek zor. Lakin asýrlýk tarihsel hafýzayý, çeyrek yüzyýlý aþan yakýn dönem acýlarý, terörizmi, barýþý, hükûmet sistemlerini, demokratikleþmeyi, bir arada yaþama yaklaþýmlarýný, coðrafyayý ve Mezopotamya sancýlarýnýn tamamýný olabilecek en ergen yaklaþýmlarýn içerisine boca eden acizliðin, ciddiyetsizliði aþan varoluþsal sorunlarý bulunmaktadýr. Daha kötüsü, bu yapýsal sorunlarýn bugünden yarýna çözülmesi de mümkün görünmemektedir. 1990’larda saðda solda ‘Federe devlet’ ilan eden naifliðe benzer þekilde; Amerika’nýn Irak’ý iþgalinden sonra ortaya çýkan aðýr maliyetlere yaslanarak, bölgemizde Ýslam Devleti kurmaya kalkanlardan Kantonlar ilan edenlere varýncaya kadar, farklý versiyonlarýný kanlý bir þekilde tecrübe ediyoruz.

Bu durumun en dramatik hâlini ise HDP’nin yüzde doksanlar civarýnda oy aldýðý birçok yerde ‘özyönetim’ ilan etme garabetinde yaþýyoruz. Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK), 27 Aralýk 2013’te ilk kez ilan edilen Çözüm Süreci’nden tam iki yýl sonra Diyarbakýr’da yaptýðý toplantýnýn sonuç bildirisine bakýldýðýnda, tam anlamýyla ‘ütopyasýna esir olmanýn nasýl bir naiflikle realiten kopuþu saðladýðý’ görülebilir. Ýþin daha hazin yaný, yaþananlarýn salt naiflik boyutunda kalmamasý ve ‘sýrrý kendinden menkul’ isimler tarafýndan, sahne performansýný aratmayacak bir sululuða da mahkûm edilmesi.

Bu baðlamda þu açýk ki; ciddiyetsizliði derinleþtirdikçe sorumluluktan, naifliði büyüttükçe realiteden, ütopyayý geniþlettikçe siyasetten kurtulacaðýný düþünen bu dünya ile muhatap olmanýn zorluðu her geçen gün biraz daha artýyor. Bu durumda, sadece ilan edilmemiþ olan nihilizm halinin ilk kurbaný elbette siyaset oluyor.

Bu yazý elbette günlük bir siyasi geliþme üzerine yazýldý. Lakin HDP’nin Baþbakan’ýn randevu talebine verdiði laubali cevap üzerine yazýlacak fazlaca bir þey bulunmuyor. Çünkü yeni veya konjonktürel bir durumla karþý karþýya deðiliz. Yaþanan ciddiyetsizliðe bakarak, özellikle 2009’dan bu yana PKK dünyasýna dair fikir sahibi olmak mümkündür. Zaten daðda kalmýþ, derin siyasallaþma ve normalleþme sancýlarý yaþayan bir örgütün, kanlý süreçlerin ardýndan aðýr toplumsal travmalar yaþamýþ bir kesimin acýlarýný tüketerek var olmaya çalýþmasý yeterince büyük bir sorundu. Bu yetmiyormuþ gibi, üzerlerine musallat olan sol-liberal maksimalizmin bütün marazlarýný da bünyelerine eklemleyince, ortaya çýkan simbiyotik iliþkiye mahkûm oldular. Tam da bu sebepten dolayý PKK devremülk bir terör örgütüne dönüþürken, HDP de benzer bir kaderi yaþamak için oldukça arzulu davrandý. Sonuç, kelimenin tam anlamýyla siyasal bir iflastan ibarettir.

Mezkûr iflasýn ilan edildiði yer, DTK’nýn bizatihi kendi kongresi olmuþtur. Ve burada mesele, dile getirilen taleplerin içeriði, rasyonelliði ya da uygulanabilir olup olmamasý deðildir. Aksine bu talepler ne olursa olsun, daha en baþýnda baðlamý ve süreci noktasýnda oldukça sorunludur. Mikro çözülmenin bölgemizde zamanýn ruhu haline geldiði bir dönemde, ancak bu kadar iradesiz bir þekilde rüzgârýn önüne atlanabilirdi.

Gelinen noktada, bütün demokratikleþme, kardeþlik, bir arada yaþama, adil ve sahici bir düzen arayýþýný vesayet rejiminin ‘bölücülük’ düzeyine ciro etmiþ oldular. Yaþasýn hendekler demeye artýk mahkûmlar!