Beþiktaþ’ýn 9 kiþiyle Baþakþehir’i yenmesi, büyük bir kahramanlýk gibi algýlandý ya da gösterildi ama; gerçek tam anlamýyla acaba böyle mi?
Elbette önemli bir iþ baþarýlmýþtýr, küçümsenmesini yadýrgarým. Ancak; siyah-beyazlýlarýn Demba Ba ilk golü atana kadar sergilediði kayýtsýz futbol tavrýna da tamamen karþýyým. Türkiye’de “Paçalarý tutuþunca futbol oynama” modeli var. Kimse, 90 dakika boyunca ilkeli, tutarlý, etkili futbol oynamak istemiyor.
Genel ve öncelikli eðilim; “Hata yapanýn hatasýndan yararlanmak”... Rakibi hataya zorlamak bile yok!
Ýþte bu yüzdendir ki, Türkiye’de futbol cazibesini yitirmeye, bunun doðal sonucu olarak seyircisini de kaybetmeye baþladý. Alman ekolü gibi; “Dakika bir-Dakika doksan” maç boyu ayný oyun disiplininde oynayan yok. Ýþler sarpa-sarýnca; tersliðin altýndan kalkmak için anca uyanýyorlar. Bu psikolojiyle baský kurmaya çabaladýklarýnda ise, stres yükleniyorlar. Maça gerilimler, olaylar ve kartlar hakim oluyor. Beþiktaþ’ýn yaþadýðý tam da buydu.
* * *
Niçin bizim takýmlar, maça sonraki dakikalarýnda sergiledikleri hýrsla baþlamazlar? Duruma göre futbol yoktur. Futbol sistemle, stratejiyle, ilkeyle çevrelenmiþ bir bütünlükler oyunudur. Kafana estiði gibi oynarsan, maçý hangi sonuçla bitireceðinin garantisi yoktur. Bir bakmýþsýn ki, maç elinden kayýp gitmiþ... Türkiye’de buna “Sürpriz” deniyor. Bu sürpriz deðildir. Boþvermiþliðin cezalandýrýlmasýdýr.
Yalnýz Beþiktaþ deðil; dört büyüklerin hepsi benzer bir kurmaca üstünde yolalýyor. “Paçalarý tutuþunca futbol oynamak” illeti, benliðimizi sarmýþ... Ama bizim medya, bu yolla alýnýmýþ galibiyetleri “Oyundan kopmama” ve “Mücadele azmi” olarak sunuyor. Halbuki tam tersidir. Oyundan kopulduðu için maç içinde sýkça gel-gitler yaþanmaktadýr.
90 dakikayý ayný ciddiyetle oynayan bir futbol kültürüne ihtiyacýmýz var. Ama ne yazýk ki, kimse bu ihtiyacýn farkýnda bile deðil.