Pakdemirli: Demirel’in sözüne güven olmaz!

Önceki akşam yakın siyasi tarihimize damgasını vurmuş, rahmetli Turgut Özal’ın en yakın çalışma arkadaşı, Profesör Doktor Ekrem Pakdemirli’nin “Özal’ın Ardından: Kayıp Yıllar” başlıklı bir söyleşisine davetliydim. Pakdemirli’nin anlattıkları bir yana imzalayıp lütfettiği kitabında eski başbakan ve cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le ilgili öyle cümleler var ki hem düne hem de bugüne ışık tutan, insana pes dedirtiyor en azından! “Demirel’e güven olmaz” dedikten sonra, Süleyman Bey’in rahmetli Turgut Özal’la son konuşmasına anlatıyor Pakdemirli: “Özal’ın vefat ettiğini duyar duymaz Çankaya’nın yolunu tuttum. Herkes şaşkındı. ‘Ne oldu?’ diye soramıyordum; tansiyonu vardı, tontondu. Orta Asya gezisinde yorgun düştüğünü, kader-i ilahiye teslim olduğunu düşünüyordum. Çankaya’da Yusuf Özal’la konuştum, bana Turgut Bey’in geziden döndükten sonra Demirel’i aradığını, ona ‘ekonomiyle ilgilenen teknik elemanlarını bana gönder, ekonomide bazı işler iyi gitmiyor onları gözden geçirelim’ dediğini bunun üzerine Demirel’in rahmetliye ‘sen ekonomiyi bırak, arkadaşlar seni vatana ihanetten Yüce Divan’a gönderecekler, sen Yüce Divan’ı düşün’ deyince Turgut Bey’in nasıl mosmor kesildiğini söyledi ve ekledi:‘Felç olmasından çok korktum. Çünkü ağabeyimi o güne kadar böylesine mosmor hiç görememiştim’.

“Özal’ın ölümünde ihmali olanlar arasında siyasetçiler de vardır. Ben Demirel’in etkili olduğunu düşünüyorum. İnsanlar kendilerini güvende hissetmeseler bir Cumhurbaşkanı’na öyle kolay kolay suikast düzenleyemezler. Sonra Köşk’te çalışan iki kişiden biri Kanada’ya, diğeri de İsveç’e kaçtı. Süleyman Demirel’in bu insanlara ‘durun bakalım nereye gidiyorsunuz’ demesi gerekirdi. Çünkü ölen Cumhurbaşkanıydı!”

“Özal’ı daha önce de öldürmek istemişlerdi. Özal yeni bir uçak almıştı. Ben alınmasına karşı çıkmıştım çünkü bu iki motorlu bir uçaktı ve önemli kişileri taşıyan bir uçağın en az üç motorlu olması gerekiyordu. Turgut Bey uçaktayken elektrik sistemi aniden sıfırlandı. Uçak, kullanan Pakistanlı baş pilotun mahareti sayesine sağ salim inebildi. Sonradan bir farenin kabloları kemirmesinin bu ‘kazaya’ neden olduğu söylendi. Bense bunun bir suikast girişimi olduğunu düşünüyorum. Çünkü başbakanın kullandığı bir uçakta bu tür olaylara karşı gerekli önlemlerin alınmış olması gerekirdi. İlk girişimde başarılı olamadılar, bundan sonra başka senaryoları devreye soktular.

“Demirel’in cumhurbaşkanlığının uzatılmasına karşı çıktım. Kanal kanal dolaşarak Türkiye’ye ne kadar zarar verdiğini anlattım. Yaptığım konuşmalarda Demirel’in‘aile fotoğrafını’  gösteriyordum. Bu fotoğrafta kayınbiraderi, yeğenleri, Kamuran Çörtük ve Cavit Çağlar vardı. Demirel bürokrasiye mesaj veriyordu, Bunlar benim evlatlarım, onlara dokunmayın!’ diyordu. Bu kişiler bankaların 11 milyon dolarını iç etmişlerdi. Ben bu nedenden dolayı olsa da Süleyman Bey’in cumhurbaşkanlığının uzatılmamasını istiyordum. Bu arada Mesut Yılmaz’a da ‘seni merkez sağın lideri yapacağım’ sözünü veriyordu. Ben Mesut Bey’e ‘Süleyman Bey’e inanma, bu adam seni ayakta uyutur!’ dedim.Sana Süleyman Bey’e inanmaman için iki olay anlatacağım’ diye de ekledim.”

“Manisa Celal Bayar Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Ümit Arınç 1997 darbesinden sonra, muhafazakar olduğu gerekçesiyle görevden alındı. Yeni rektör seçimlerine girmeden Demirel’le görüştü. Demirel seçimleri kazanırsa onu rektörlüğe atayacağını söyledi. Seçimde Arınç 69 oy rakibi 27 oy aldı ama Demirel rakibini rektörlüğe atadı.”

Ekrem Bey, Halk Bankası Genel Müdürü Mümtaz Pehlivanlı’nın seçimden sonra istifa etmek için geldiğini, Demirel’in onu iki yanağında öperek istifa mektubunu yırttığını ama aynı saatlerde Pehlivanlı’nın görevden alınması için yazılan yazıyı imzaladığını da anlatıyor:  “Demirel’in birinci kaygısı iktidarı korumaktı. Eğer o iktidardaysa hükümet var, değilse hükümet yok! ‘Ben  yoksam başbakan da yok, demokrasi de yok’ derdi!”

İşte Türkiye’nin kaderini 35 yıl elinde tutan kişiyle ilgili Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli’nin değerlendirmesi; kabul etseniz de etmeseniz de yakın geçmişimize ışık tutması açısından çok önemli olduğu kesin.

(Meraklısına Not: Özal’ın Mirası—Anılarıyla Ekrem Pakdemirli.)