Başbakan Erdoğan’ın 5. Demokratikleşme Paketi’ni açıklamasıyla muhalefetten beklenen tepkiler geldi. Lakin kategorik reddiye içerdiği, Türkiye’de değişim isteyen ve değişime direnen iki ayrı toplumsal katman yokmuş gibi davranan ve değişen sosyolojinin siyasetten taleplerini ülkeyi sarsmadan usul usul gerçekleştirme zaruretini anlamayan tepkiler olması hasebiyle de AK Parti’nin en büyük destekçisinin neden mevcut muhalefet partileri olduğunu bir kez daha ispatladı.
Toplumun farklı kesimleri sadece kendilerini ilgilendiren açılımlarla ilgilenmeyip diğer iyileştirmelerin herkese faydası olacağını, ortak hava sahamıza taze oksijen taşıyacağını görüp takdir ederken ve daha da önemlisi, eksik noktalar için ümitsiz olmak yerine sabırsız ve ısrarcı olmayı daha rasyonel ve yapıcı bulurken profesyonel muhaliflerin ürettiği kötücüllük sadece kendilerini kararttı.
Üç parti, iki zıt tepki
Muhalefetin paket eleştirileri kabaca ikiye ayrılabilir.
1) Yapılanları azımsayan, alaya alan hatta yok sayan ama yapılmayanı sanki kasten ve ilelebet yapılmayacakmış gibi sunanlar. CHP ve BDP pakete böyle yaklaştı. Kemal Kılıçdaroğlu Başbakan’ın konuşmasını bina ettiği “Türkiye demokrasi tarihindeki değişim-direnç dengesi”nin negatifini çıkararak (eskiler fotoğrafın negatifine “arap” derlerdi. Şimdi nefret suçuna girecek) etkisizleştirmek istedi ve “Türkiye demokrasisi 11 yılda erozyona uğradı” dedi. BDP’den daha paket açıklanmadan gelen ilk açıklamalar (G.Kışanak: Paketten qundur (kabak) çıkacak. S.S. Önder: Azrail’in can dağıttığı nerede görülmüş”) paket sonrasında kabak siyasetine dönüştü. (A. Türk: Paket kabak çıktı) Üç şehirde protesto yürüyüşleri organize edildi ve Kışanak “Paketi İmralı’nın da yetersiz bulacağından eminim” dedi.
2) Paketi PKK’nın hazırladığını, dolayısıyla Türkiye’yi böleceğini iddia edenler. İddianın istikrarlı ve tabii sahibi MHP. Bir de CHP içindeki Kemalist kanatla birlikte, liderlerinin Öcalan’ın elinden neşeyle gül aldığı fotoğrafı unutup topyekun anti-Kürtçü kesilen ulu-solcu çevreler. Bahçeli “Başbakan aklını Kandil’de, zekâsını İmralı’da kaybetmiş” dedikten sonra her yaştan ulu-solcu gibi andımız adlı tekerlemeyi okudu. Yanlış okudu ama olsun, maksat hasıl oldu.
Pakete ‘şüpheli’ muamele
Değişim ve intibak mevzuunda kendi bünyesinde bile birbirine zıt üç ayrı görüşün didiştiği CHP’den gelen eleştiriler, yanlış bir saatin günde iki kez doğruyu göstermesi kadar doğru içeriyordu. Bunları önemsemek ve bir yere kaydetmek lazım lakin kalanını “aklı karışanlar için CHP sözlüğü” çıkarmadan değerlendirmek zor olacak. Şimdilik geçelim.
BDP ve MHP, CHP’nin aksine son derece net. MHP paketin PKK tarafından yazdırıldığından ne kadar eminse, BDP de paketin PKK’nın taleplerini yok saydığından o kadar emin. Biri Türkiye’ye ihanet diyor, biri sürece ihanet. Biri ülkenin 30 yıldır kan çukurunda olduğu gerçeğini ve on aydır şehit cenazesinin gelmemiş olmasını sağlayan sürecin kıymetini yok sayıyor, diğeri Türkiye’deki tüm Kürtleri kendi mülkiyetinde zannederek, PKK’nın sınır dışına çıkarken ayak sürümesi dahil diğer olmaz işlerin ülke genel kamuoyunda yarattığı tahribatı ve sürece olası zararlarını umursamıyor. İki taraf da birbirini yok sayarken şunu unutuyor: Şimdiye dek silahla siyaset yapan ve süreci silahın gölgesinde yürütmeyi deneyen de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, terörden kurtulmanın tek yolunun katı güvenlik politikaları olduğunu dolayısıyla göz açtırmamak Kürtleri Türk olmaya zorlamak gerektiğine inanan da.
Aynı havuza dökülen sosyolojiden bihaber bu iki uç Türkiye’nin bir gerçeği. Buna rağmen değil bunu evrilterek yürütebilmek zaten sürecin hem zorluğu hem gereği. Silahın yerini sivil siyasetin alacağı ortak geleceği kurmanın yolu zordan değil rızadan, dayatmadan değil iknadan geçiyor. Bu yol bizi bölmez birleştirir. Paket de içerdikleri itibariyle tam olarak bunu hedefliyor. Hemen her konudaki sorunumuzun temelinde eksik demokrasi var çünkü.
Ne kadar demokrasi, o kadar iyi.