Paketin sürprizi

Devrime değil evrime inanan, devrimin zamana yayılmış evrim halini rasyonel ve insancıl bulan biri olarak son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Başbakan’ın dün açıkladığı Demokratikleşme Paketi yaşadığımız devrimsel dönüşümün en geniş ama o ölçüde de konsantre safhasıdır kanaatimce. Hemen her kesimin gasp edilmiş haklarını sahibine teslim edecek nitelikte düzenlemeler içeriyor ve eksik kalan noktalar için de zemin hazırlığına girişiyor çünkü.

Üstelik paket daha dalda portakalken başlayan itibarsızlaştırma çabalarına rağmen negatif tezviratın değil rasyonel icraatın makbul olduğunu bir kez daha ispatlıyor.

Türkiye’nin rotası

Türkiye’de değişimin rotası belli: Daha özgürlükçü, daha eşitlikçi, daha müreffeh ve vatandaşını tanımlayan değil olduğu gibi tanıyan bir ülke olmak için yürünen bir yoldayız hep birlikte ve bu paket de bulunduğumuz noktanın hiç fena olmadığını haber veren gelecekten bir mektup gibi.

Başbakan konuşmasının girizgâhını da, reformları da o yolda yaşananların özeti üzerine bina etti zaten. Paketin ne ilk ne son, ne de hüdai nabit olmadığını, devamının geleceğini vurgularken sınırlarını ve takvimini belirleyenin ise kendileri değil Türkiye’de yaşanan değişim ve direnç dengesi olduğunu söylemiş oldu.

Halka rağmen halk için anlayışını terk etmeye çalışıyor çünkü Türkiye. Halkı ikna etmeden demokratikleşmenin mümkün olmadığını, değişim rızaya değil zora dayanırsa doğruluğuna inanılan bir başka gömleğin Kuruluştaki gibi halka zorla giydirilmesinden farksız olmayacağını görmek gerekiyor. Düne ait pek çok ezberin zamanla parçalandığını, korkuların buharlaşıp güvenin tesis olduğunu, tüm reformların bu gerçekliğin sabırla dokunması sayesinde mümkün olduğunu unutmamalıyız.

Paketin motifi

Başbakan’ın konuşmasının temel motifi değişimin hikâyesiyken paketin motifi tüm Türkiye idi. Paket PKK dayatmasının ürünü iddialarını komplekssiz şekilde bertaraf edecek bir çeşitlilik ve gerçeklik içeriyordu. Yaşam tarzlarının güvence altına alınması Gezi’de açığı çıkan itiraz ve taleplere cevap niteliği taşırken anadilde eğitim hakkını reddetmeden özel okulda eğitim formülünün devreye sokulması orada yaşanan sıkışmışlığı açacaktır. Kamuda başörtüsü yasağını kaldırarak Türkiye’yi bir ayıptan daha kurtarmak, farklı dil ve lehçelerde propaganda yapmanın, köy isimlerinin değiştirilmesinin önündeki engeli kaldırmak, Andımız denilen saçmalığı tarihin çöplüğüne göndermek, Mor Gabriel’in arazisini Mor Gabriel’e teslim etmek, Roman dil ve kültürünü akademinin çalışma alanı kılmak, nefret suçlarına karşı yasal ve kurumsal önlem almak, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde sorumluluğu sivillere vermek, bu paketin üzerinde uzun durmayı hak eden güzelliklerinden...

Orantısız zekâ, sağlam pas

Gelelim paketin sürprizine. Hatırlarsanız Başbakan geçen günlerin birinde, hafiften bıyık altından gülerek “Gazeteciler paket hakkında yazıp çiziyorlar, tutturdukları maddeler de var ama tutturamadıkları da var. Paketin sürprizini bilemediler” demişti, bir bilmecem var çocuklar der gibi.

O gün bugündür acep sürpriz nedir diye düşünenlerdenim.

Açıklanan pakete baktığımda -sonraki pakete ertelen mevzular hariç- üzerinde hiç konuşulmamış tek konu olarak Roman dil ve kültürü için enstitü kurulması maddesini görüyorum. Ama paketin sürprizi bu değil bence: Seçim barajının üç alternatifle birlikte tartışmaya açılması.

Zaten bitmek tükenmek bilmeyen ve AK Parti’nin üzerine kalan usandırıcı bir tartışma mevzuunun zeki ve kıvrak bir hamleyle tekrar muhalefete paslanması sürpriz. Böylelikle AK Parti hem barajı indirmeyen parti iddiasından kurtuluyor, hem iki ana muhalefet partisini siyasi sorumluluğu ortaklaşmaya zorluyor hem de bunu kendisine karşı siyasi argüman olarak kullanan muhalefetin barajın düşürülmesini özde mi sözde mi istediğini açık edecek bir turnusolla teste sokuyor. Bakalım CHP payına düşen dilimi başka partilerle paylaşmak isteyecek mi? Ya da MHP?

Paket hayırlı olsun Türkiye’ye. Hepsine evet. Ama yetmez. Devamı isteriz.