Mustafa KARAALÝOÐLU
Mustafa KARAALÝOÐLU
Tüm Yazýlarý

Paketin yetersiz bulunmasý bile devrim deðil mi?

Paketi açýklayan Baþbakan Erdoðan dahil hepimizin yetersiz bulduðu adýmlara bakar mýsýnýz?

Türkçe dýþýnda, baþta Kürtçe olmak üzere bütün dillerde özel okullar açýlýyor...

Yine Kürtçe ve diðer dillerde propaganda serbest oluyor.

Siyasi partilere devlet yardýmý eþiði yüzde 3’e iniyor, eþ baþkanlýk geliyor ve en önemlisi de teþkilatlanmanýn önündeki son engeller de kaldýrýlýyor.

Yýllarýn yasak sembolü baþörtüsü kamu hizmetlerinde nihayet özgürleþiyor.

Toplantý ve gösterilerin alaný geniþliyor; sokak daha da serbestlik kazanýyor.

Eski þehir, ilçe, köy isimleri iade ediliyor. Mesela, Dersim geri geliyor.

Yaþam tarzý yasayla da teminat altýna alýnýyor.

Türkiye’nin tartýþmasýz en temel sorunu olan ve eski Türkiye rejimini yýllarca besleyen ayrýmcýlýk ve nefret suç oluyor.

Hacý Bektaþ-ý Veli adý üniversiteye veriliyor.

Ýlkokullardaki tek tipçi, tek ulusçu ve tek fikirci endoktrinasyonun sembolü olan “andýmýz” kaldýrýlýyor.

Mor Gabriel arazisinin manastýr vakfýna iadesiyle azýnlýklarýn bir sorunu daha çözülüyor.

Roman kültürü enstitüyle ilk kez teminat altýna alýnýyor.

“Hükümet komiseri” kavramý tarih oluyor.

Çok deðil 10 yýl önce yukarýdaki maddelerden sadece birini dile getiren parti; yapamasa bile sadece bunu söylediði için toplumun sempatisini kazanmayý garantiliyordu.

Bugün ise, bizzat paketi açýklayan Baþbakan bile bütün bu adýmlarý yetersiz buluyor ve yeni demokratik adýmlarý taahhüt ediyor.

Sadece bu yetinmeme durumu bile paketin açýklandýðý 30 Eylül’ün bir devrim olduðunu göstermeye yeter.

Herbiri yýkýlmaz tabular, aþýlmaz yasaklar olan kanunlar, uygulamalar bir kalemde yerle bir oluyor ve biz ona bakmadan daha fazlasýný istiyoruz.

Türkiye’nin 10 yýlda gerçekleþtirdiði sessiz demokratik devrimin en büyük meyvesi budur. Demokrasi için korkmadan daha fazlasýný istemek...

Düþünün... Bu ülkenin insanlarý iki hafta boyunca iþçi-memur zammýný, emekli maaþýný, çalýþma saatlerinin düþürülmesini veya herkese iþ vaadi gibi elle tutulur bir programý deðil, merakla demokratikleþme paketini beklediler.

Daha önce de sayýsýz paketler açýklandý ve her biri baþka tabularý yýktý ama böylesi ilk kez oluyor. Çünkü, sokaktaki insan, bütçesinin, iþinin, ekmeðinin ve geleceðinin gerçek garantisinin demokrasi olduðunu biliyor. Herkesin refahýnýn garantisi herkesin yüzünün gülebilmesinden geçiyor.

Türk de Kürt de mutlu olacak. Alevi de Sünni de birbirine saygý gösterecek. Müslüman da gayrýmüslim de birbirine içtenlikle selam verecek. Formül budur ve Pazartesi günü açýklanan paket bu formülü bir seviye daha güçlendiriyor.

Üstelik de bunlarýn hepsi, ilk kez AB’nin tavsiyesi ve uyarýsý olmadan, oluyor!

Pazartesi-Salý iklimi

Demokratikleþme paketinin açýklandýðý 30 Eylül kadar, ertesi gün Meclis’in açýlýþý da sistemimiz açýsýndan deðerliydi. Cumhurbaþkaný Gül’ün konuþmasý; eþinin genel kurula gelerek jest yapmasý kadar, parlamentonun o jesti benimsemesi; yine çok yakýn bir geçmiþte olabilecek þeylerden deðildi.

O konuþmayý Gül deðil, bütün demokratik adýmlara isyan eden bir cumhurbaþkaný da yapabilirdi. Geçmiþte olduðu gibi. Þimdi orada Gül oturuyor diye bize normal gelen þey aslýnda “demokratik” Cumhuriyet tarihinde yakalayamadýðýmýz uyumu ifade ediyor.

Reformcu bir baþbakan ve o reformlarýn hem geçmiþte parçasý olan hem de bugün bulunduðu makamda savunucusu bir cumhurbaþkaný.

Muhalefetin daha azýnda ýsrar ettiði bir sistemde bu uyumun altýný kalýnca çizmek bugün için de yarýn için de iyi olur.