FÝTCH kredi notumuzu arttýrdý
Sevinelim mi üzülelim mi?
Ekonomi yazarlarýna baktýðýmýzda ilginç þekilde bir korkunun hakim olduðunu görüyoruz.
Bu korku (çoðu siyasi yazarda görülen) iktidarýn eli güçlenecek ve artýk Ak Parti iktidarý yýkýlmayacak (art niyet) korkusu deðil.
Ortada gerçekçi bir korku var. Ciddiye alýnmasý gereken bir korku var.
***
Not artýþýnýn ardýndan ülkemize oluk oluk yabancý sermaye akacaðýndan pek þüphe yok. Zaten notu artmamýþ bir ülke olarak da son iktidar döneminde ülkemize çok büyük yabancý ilgisi olduðunu görüyoruz.
2005-2011 yýllarýnda toplam 318 milyar dolar ... cari açýk vermiþ bir ülkeyiz. Lakin Türkiye son yedi yýlda 318 milyar dolar döviz ihtiyacýndan çok daha fazlasýný buldu.
100 milyar dolardoðrudan yabancý yatýrým geldi.
71 milyar dolar sýcak parageldi.
172 milyar dolarda özel sektör (aðýrlýklý banka sendikasyonlarý) odaklý dýþarýdan borç para geldi.
Gördüðümüz gibi dövizde býrakýn açýkta kalmayý, gerekenden fazlasý oluk oluk aktý ülkemize.
Rekor dýþ açýklara raðmen daha bir rekor denilecek düzeyde döviz giriþi olmuþ ülkemize.
O zaman neden korkuyoruz?
***
Yýllardýr üzerinde durmaya çalýþtýðým bir yapýsal sorunla artýk karþý karþýya geldik. Artýk yüzleþme zamaný.
"Nedir bu gerçek?" derseniz söyleyeyim:
Türkiye'nin para kazanma sorunu deðil asýl para harcama korkusu su yüzüne çýkýyor.
Parayý hazmedemiyoruz.
Gelin biraz daha detaylý açýklayayým:
Türkiye uzun yýllar para çekemeyen, paraya ihtiyaç duyan bir ülkeydi. Bazý ara dönemlerde büyük yatýrým hamleleri ile açýk verilirdi. Ama çoðu yýllar ülke soyuluyor, içerdeki zenginler korunuyor ve para har vurulup harman savruluyordu.
2002 seçimlerinin ardýndan bazý kritik adýmlarýnda etkisi ile çok güçlü siyasi istikrarýn kurulmasý sonucu yabancý sermaye adeta ülkemize aktý.
Mesela kurumlar vergisinin indirilmesi ile kurumsal yabancý yatýrýmcýlar doðrudan yatýrým için ülkemize daha çok geldi.
1-)Demografik özellikler tüketime aç, genç, eðitimli ve hýrslý bir ülke olarak bizi iþaret etti.
2-)Devlet bütçesinin saðlamlaþtýrýlmasý, finansal istikrarýn hedeflenmesi ile finansal güvencelerin verilmesi portföy yatýrýmlarýný (sýcak para) adeta patlattý.
3-)Hepsinden önemlisi güçlü ve sivil siyasal istikrar tüm güvencelerin kilit noktasý oldu.
Ýþte bu adýmlarýn sonucu Türkiye son yedi yýlda net olarak 344 milyar dolar yabancý sermaye çekti.
***
Sorun nerde?
Neden korkuyoruz o zaman?
Dedik ya; para kazanmaktan deðil parayý kullanmakta sorunumuz var. Son yedi yýlda 344 milyar dolar yabancý sermaye geldi de ne oldu?
Milli Hasýlamýz mesela 482 milyar dolardan sadece 774 milyar dolara yükselebildi. Yani net 344 milyar dolar dýþarýdan para giriþine raðmen hasýladaki artýþ 293 milyar dolarda kaldý.
O zaman þu soruyu sormamýz gerekmez mi? Bizim sorunumuz tasarruf etmek mi, yatýrým yapamamak mý?
Ekonomi yazarlarýnýn iþte bu noktada çoðunun söylemi tasarruf eksikliði oluyor. Oysa sorun tasarruf eksikliðinden ziyade (verimli) yatýrým eksikliði.
Yani, Türkiye sermaye verimliliði sorunu yaþýyor.
Yani gelen paranýn üretim ve ihracat yerine oluk oluk tüketime gittiðini görüyoruz. Veya inþaat gibi statik-dönemsel yatýrýmlara parayý yatýrýyoruz.
Bir kaç rakamla olaya bakalým:
2006 yýlý ortasý ( kabaca ortalama) bankalardaki mevduat ve fonlarýn toplamý 280 milyar TL iken yaratýlan Milli hasýla 758 milyar TL.
2007 yýlý ortasý mevduat ve fonlar 321 milyar TL'ye yükseliyorken milli hasýla 843 milyar TL'ye yükseliyor. Yani 41 milyar TL'lik mevduat ve fon (kaynak) artýþýna karþýlýk milli hasýla 85 milyar TL artýyor. Ek parasal artýþýn hasýla artýþýna etkisi 1,07 kat oluyor. (sermayenin gelir artýþ etkisi-çarpaný)
Gelelim son iki yýla;
2010 yýlýnda bir önceki yýla göre kaynak artýþý 78 milyar TL iken milli hasýla artýþý 147 milyar TL. (Kaynak artýþýnýn gelir artýþý çarpaný 0,88'e düþüyor.)
2011 yýlý kaynak artýþý 108 milyar TL iken hasýla artýþý 196 milyar TL. Çarpan 0,81.
Bu hesabý ister yýlbaþý-yýlsonu verilerin kullanýn ister (benim gibi) ortalama verileri kullanýn ayný sonuçla karþýlaþýrsýnýz.
Yani bilinen bir gerçekle yüzleþmek zorunda kalýrsýnýz: Türkiye'de sermaye verimliliði yýllardýr çok ciddi þekilde geriliyor.
Türkiye finansallaþtýkça, parasallaþma ile büyüme gücü arasýndaki baðý kaybediyor.
Maalesef ülkemizin büyüme gücü zayýflýyor. Artýk büyümeyi daha fazla dýþ sermaye ile veya daha fazla iç tüketimle beslemek zorunda kalýyoruz.
Bu nedenle ya içerdeki kredi piyasasý büyütülmek zorunda ya da dýþarýdan gelecek sermaye akýþýný güçlendirmek zorunda kalýyoruz.
Bu süreç çok ama çok önemlidir. Cari açýk vs tartýþmalardan da önemlidir. Kredi artýþý ile gelecek sermayeden neden korktuðumuzu gösteren bir aynadýr karþýmýzda.
Bu politika bir süreç deðil, hükümetin ekonomi politikalarýný yöneten/yönlendirenlerin bir tercihi soncu karþýmýza çýkmýþtýr.
Bu tercih sadece ekonomik sonuçlarý içermiyor, ayný zamanda siyasal ve politik sonuçlarý da barýndýrýyor. (Bknz "ibrahim kahveci stargazete.com 'silahlý generalden paralý spekülatöre...")
Þimdi oturup yeniden þu soruyu sormamýz gerekiyor: 1994 krizi ile kaybettiðimiz yatýrým yapýlabilir ülke notunu yeniden kazanarak gelecek sermayeyi nerede kullanacaðýz?
Yatýrýmda mý- tüketimde mi!
yani
Parayý hazmedebilecek miyiz?
***
*Bu çalýþma cari açýðýn bir sebep deðil bir sonuç olduðunu göstermektedir. Bu nedenle sorun cari açýk deðil; cari açýða giden süreçtir.
*Mevcut ekonomik yapýda cari açýk vermesek bile yapýsal sorunun çözüme kavuþtuðunu söyleyemeyiz.
*Sermeye verimliliði açýsýndan baktýðýmýzda Türkiye'nin dalgalý kur sistemi ile Recep Tayyip Erdoðan gibi güçlü sivil siyasi figürü hiç de verimli kullanamadýðýný göstermektedir.
Nasýl mý?
1985-1992 yýllarýna bakalým. Kaynak artýþý 266 milyar TL. Oysa ayný yýllarda milli hasýla artýþý 1 trilyon 68 milyar. Sermaye çarpaný 3,01.
Ayný basit hesapla sermayenin verimli kullanýldýðýný kabul edersek 2005 yýlýnda 650 milyar TL olan Türkiye'nin Milli Hasýlanýn 2011 yýlýnda 1,3 Trilyon TL yerine 2,5 trilyon TL'ye ulaþmasý gerekirdi.
Soygun yýlý, paradan para kazanma yýllarý olarak kabul ettiðimiz 90'lý yýllarýn sermaye verimliliði ile milli hasýlamýzý hesaplarsak geçen yýl sonunda ulaþmamýz gereken ekonomik büyüklüðümüz 1,8 trilyon TL olmalýydý. Ama 1,3 trilyon TL'de kaldýk.
*Bu süreci sanayileþme mi yoksa malileþme mi (bankalaþma) ikileminde de görebiliriz. 80'li yýllarda sanayi büyümesinin sürüklediði büyüme modelinin yerini son on yýlda banka büyümesi modelinin aldýðýný görürüz.
Zaten FÝTCH'in yatýrým yapýlabilir notunda iþaret ettiði 'güç' sanayi sektörü deðil "bankacýlýk sektörünün gücü" olmuþtur.
O bankacýlýk ki; Türk Halkýnýn en fazla þikayet ettiði sektörün ta kendisidir.