Paradigma çökerken

Türkiye çok acý veren tecrübelerden sonra, barýþýný yeniden arýyor.

Bu toplum Kürt’üyle, Türk’üyle, barýþ istiyor ve hala geçmiþten ders çýkarmamýþ görünenlerin, öne sürdüðü ‘savaþ bahanelerine’ kimsenin aklý artýk ermiyor.

Bütün mesele, Türkiye’nin Kürt sorununu millileþtirmek yani, kendi Kürt meselemizi;  Kürtlerle Türklerin savaþ hali içinde kalmalarýný isteyenlerin elinden çekip kurtarmaktýr.

Kürt sorununun küreselleþtiði, çözümün, ne kadar önemli ve güçlü olursa olsun, bir siyasi aktörle anlaþarak saðlanamayacaðý, bu sorunla alakalý aktörlerin ortak iradesi ve rýzalarýnýn alýnmasýnýn gerekli olduðu yazýlýp çiziliyor. Kýsmen doðru tabi, baþta BDP olmak üzere rolünü oynamak isteyen herkesin bir misyonu var elbette.

Ama ulusal çaptaki aktörlerin her þeyden önce kendi güçlerine inanmasý ve bu aþamada hiçbir uluslararasý aktörün barýþa evet diyebileceðine ihtimal olmadýðýný görmesi gerekiyor.

Kimse Türkiye kadar güçlü bir aktör deðildir. Ortadoðu’daki Kürt nüfusun %60’ýndan fazlasý Türkiye’de yaþýyor. Hükümetin dostluk ve dayanýþma içinde bulunduðu Irak Kürdistan’ýndaki nüfusla beraber bu oran %80’leri aþýyor. Tabi ki Türkiye’nin bu büyük Kürt nüfusla kurduðu siyasi iliþkilerin tarihi, tamamen pür ü pak deðildir. Ama yola yeniden ve hep beraber çýkýldýðýnda, bu binyýla uzanan trajik tarihin henüz anlaþýlamamýþ ve hiç kimsenin hicap duymayacaðý, tersine onur duyacaðý sayfalarý olduðunu da unutmamak lazým.

***

Kanlý-kansýz provokasyonlar her zaman olacaktýr.

Öcalan’ýn Kandil’in ve BDP’nin tavrý bu bakýmdan son derece önemlidir.

Öcalan’ýn bazý yönleriyle hala anlaþýlmaya muhtaç siyasi öyküsünü, PKK’yle olan iliþkilerini, Kürt halkýnýn önemli bir kesimiyle kurduðu duygusal baðlarý hatýrladýðýmýzda, bu süreci en iyi anlayabilecek isim olduðunu görürüz.

Ama daha önceleri, ‘Öcalan da Öcalan!’ diyenlere bakýyorum. Ayný kiþiler, þimdi de, ‘Öcalan’la görüþmek yetmez, henüz ortada bir müzakere yok ki, sonra efendim olsa bile PKK’nin silahsýzlanmasý Öcalan’la mümkün olur mu’ demeye baþladýlar.

Bu tavýrlarýn ideolojik sebepleri var kuþkusuz. Her þeyden önce, Kürtler’in daðdan inmesini istemiyorlar.

Ýmralý’dan gelen haberler, ‘Savaþacaksanýz doðru dürüst savaþýn’ deyip, umudunu devrimci savaþ stratejine baðlayan deðil, umudunu sevgili Osman Can ve Sayýn Numan Kurtulmuþ’un kaleme alacaðý yeni bir anayasaya baðlayan bir Öcalan olduðunu gösteriyor.

Kürt ve Türk Kemalistlerinin PKK’nin Ankara-Çubuk’ta kurulduðu yýllardan baþlayarak, al gülüm ver gülüm ürettikleri ve yýðýnla trajik olay, katliam, cinayet, ve en önemlisi de bir halkýn umutlarýnýn her defasýnda boþa çýkarýldýðý yýðýnla fýrsatý ve hiçbir insanýn ömrünün barýndýramayacaðý kadar hayal kýrýklýðý barýndýran paradigma, bizzat Öcalan’ýn eliyle çöküyor.

Bu çöküþü ve baþlayacak olan yeniyi alkýþlayacak halleri yok ya!

Yazdýklarý hiçbir þey doðru çýkmadý. Kürt halkýna dönüp, ‘tek adam olmak isteyen ve  milliyetçileþen Baþbakan Erdoðan sizi tasfiye etmek, Sri Lanka modeliyle tarihe gömmek istiyor’ dediler. Avrupalýlarýn karþýsýna geçip ‘PKK’nin yerinde ben olsam silah býrakmam’ dediler. Þiddete hayýr demekten baþka suçu günahý olmayan Kürt aydýnlarýnýn medyadan atýlmasýný, tecrit edilmesini istediler, PKK’li Kemalistlere ve Ergenekon’a jurnallediler.

Bu nasýl iþ anlamak mümkün deðil, þimdi de ayný adamlar, samimiyetine inanmadýklarý bir hükümetin bakanlýk koridorlarýnda dolanýp duruyor, Ýmralý’ya gitmek için sýraya girmiþ, bekliyorlar!

Ýmralý’ya ulaþabilseler, bir çuval inciri berbat etmek için ellerinden ne geliyorsa yapacaklarýndan eminim.

Bu yazýyý okuyup ‘Geçmiþe takýlýp kalmayalým’ diyecek olanlara not: Geçmiþe takýlýp kalmayalým, ama geçmiþte hiçbir þey olmamýþ gibi de davranmayalým.