Paralel Cemaat ve Çözüm Süreci

Başbakan Erdoğan dünkü grup toplantısında 17 Aralık süreci başladığından bu yana belki de en sert ve en net değerlendirmesini yaptı. 17 Aralık için daha önce “kirli operasyon”, “siyasi operasyon”, “yolsuzluk görünümlü komplo”, “küresel suikast” demişti, dün ilk kez “darbe” dedi. Operasyonu bütün ayaklarıyla birlikte sistematik şekilde yürüten yapı için de ilk kez “örgüt” ifadesini kullandı Başbakan. Başbakan’ın bu tanımlamayı bu netlikte yapmasından bir gün önce Cumhurbaşkanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Özel ile görüştüğünü kaydedelim ve “örgüt”le mücadelede takınılan kararlılığa geçelim.

Şüpheleri kaldıran, kararlılığı her gün biraz daha artıran ve dün Başbakan’a “Acırsanız acınacak hale gelirsiniz” dedirten şey hem “örgüt”ün daha ne kadar ileri gidebileceğinin görülmüş olması, hem de 17 Aralık’a dair yeni bilgilerin ortaya çıkması olabilir.

Gündeme düşen iki gelişme mesela. Biri, savcı Muammer Akkaş’ın tutuklamak istediği isimlere ait 25 çuval dokümanın mührünü dahi açmadan operasyonun düğmesine bastığınınanlaşılması. Diğeri, sanki Kilis’te savcılık makamı ve emniyet teşkilatı yokmuş gibi İHH Kilis bürosunda arama yapmak için bir ekibin ta Van’dan kalkıp Kilis’e operasyona gitmesi.

Belli ki Hükümet, bu gelişmeleri aynı zamanda paralel yapının kendini belli ettiği, her şeyi göze alıp kamu hiyerarşisinden ve hukuki işleyişten ayrıştırdığı yani paralelleştiği ve bunun kamuoyunca da net olarak görüldüğü anlar/olaylar olarak değerlendiriyor.

Kim samimi, kim paralel?

Dünkü konuşmada vurgulanan iki hususu ise özellikle önemsemek gerek. İlki, artık görünmezliğiyle birlikte iyi kalpli Casper olduğuna dair hüsnü zannı da kaybetmiş olan ve yakayı fena ele veren “hayalet örgüt” ile yapının bu yönünü bilmeden hizmet, himmet, dua yoluyla dahil olan samimi insanların zarar görmeyeceği teminatının verilmesi. Başbakan onlardan “oynanan oyunları görmelerini” de istedi ayrıca.

Diğeri de şu: Türkiye’nin meşru Hükümetine, milli menfaatlerine, egemenliğine ve geleceğine savaş açan “örgüt”ün “MİT’e kast etmesinin sebeplerine ve olası dış bağlantılarına işaret etti Başbakan.Söylediği, 17 Aralık darbe girişiminin MİT bağlamında çözüm sürecini hedef aldığıydı. (Ki ben de böyle düşünüyorum: http://haber.stargazete.com/yazar/hedef-cozum-sureci-aman-dikkat/yazi-823600)

Peki, Türkiye’de bugüne dek 35 binden fazla insanın canına mal olmuş, evlat acısından bağırlar delmiş bir sorunu çözmek ve bölge insanıyla gönül bağlarını sıkıca örmek için zor da olsa yürütülen bu sürecin bitmesini ister mi Cemaat’in günahsız tabanı? Ya da kritik zamanlarda alınan tutumlarda, hemen her politik icraatta İsrail’in, Neoconların ve Türkiye mümessillerinin yanında mevzilenilmesini ve Türkiye’nin Milli İstihbarat Teşkilatı’na cepheden savaş açılmasını? Türkiye’nin bunca yıllık birikiminin, çabasının, duasının cemaatçi görünen ama kimin adamı olduğu bilinmeyen bir avuç tahrikçi eliyle boşa çıkartılmasına razı gelir mi ki?

Olmasaydı sonunuz böyle!

Bu hesabın tutmayacağı bu toplumu azıcık tanıyanlar için bile görünen köyken yerli-yabancı sömürgecilerin koyun postunda da olsa bir kez daha beyhude bir darbe planıyla çıkagelmiş olması gerçekten bıktırıcı. Lakin cemaatin kurumsal aklını temsil edenlerin bu apaçık kötülüğe varoluşsal bir hamleyle abanması sonları için acıklı, dünleri için kuşkulu, ne yazık ki.

Ali Bayramoğlu’nun harika bir iş çıkarttığı Hanefi Avcı röportajında “paralel cemaat”e dair sağlam bir uyarı da vardı. İyi bir istihbaratçı ve Bayramoğlu’nun deyişiyle “deneyimli bir cemaat mağduru” olan Avcı, şöyle diyordu: “...Dış ülkelerin bu tür yapıları, akıl almaz yöntemlerle, her şeyi, her yolu deneyerek, sofistike yöntemlerle kullanmak isteyeceklerini de bilirim.... O açıdan cemaat her yönüyle şeffaf olup, tüm gizli faaliyetlerden, devletle ilgili tüm işlerden uzak durmalıdır. Yoksa bu örgütlerin hedefi olmaktan kendini kurtaramaz.”