Kenan Evren...
12 Eylül 1980’de darbe yapan dönemin genelkurmay baþkaný.
Milletin verdiði ‘silah kullanma yetkisi’ni millete karþý kullandý.
Kendinden önceki darbeciler gibi.
Standart bir algý operasyonuydu, her zaman çalýþýrdý:
Þeytanlaþtýr, þeytandan kurtar, kahraman ol!
Evren ‘algý’ya oynuyor, “Siyasiler memleketi batýrdý, kardeþi kardeþe düþürdü” diyordu...
O yüzden 13 Eylül’de alkýþlandý.
Çocuklarý ‘sað-sol’ kavgasýnda ölen anneler;
Lisedeki, üniversitedeki, iþyerindeki evladýný hava karardýðýnda pencerelerde bekleyen anneler de alkýþladý...
Türkiye’nin geleceðinin sokaklarda sapýr sapýr birbirini öldürdüðüne tanýk olan herkes...
‘Yurdumuzu kurtaran’ ordunun ‘hala hayatta kalan gençlerimizi, geleceðimizi de kurtardýðýný’ düþünüyorlardý.
Kavga edenlere ‘durun siz kardeþsiniz’ dediðini;
Ölümleri bitireceðini sanýyorlardý...
Ta ki ölümlerin, iþkencelerin, faili meçhullerin ‘darbeci devlet’ eliyle devam ettiðini görene;
Darbenin de nasýl geldiðini öðrenene kadar...
Annemden biliyorum;
O günlerde siyah-beyaz ekranda çatýþma haberleri yerine ‘anarþistlerin yakalandýðý’ haberlerini dinlerken gözyaþlarý içinde Evren’e dua ederken;
Birkaç yýl sonra “Bizi nasýl kandýrmýþlar” demesinden...
***
Evren bizzat anlatmýþtý darbenin nasýl geldiðini/getirildiðini:
“Þartlarýn olgunlaþmasýný bekledik.”
Ve adalet anlayýþýný:
“Adaletli olsun diye bir saðdan bir soldan asarak tarafsýzlýðýmýzý gösterdik.”
Ve çaldýðý minarenin kýlýfýný:
“12 Eylül, ‘kurucu iktidar’ harekatýdýr.”
Ve hazýrlattýðý darbe anayasasýna koyduðu kendini kurtarma maddesini:
“Yetkisini 1982 Anayasasý’ndan alan yargýnýn beni ve silah arkadaþlarýmý yargýlama yetkisi yoktur.”
Gücünü nereden aldýðýný ise Washington’dan CIA Ankara Büro Þefi Paul Henze’ye gelen telefondan öðrenmiþtik: “Paul, senin çocuklar baþardý.”
Evren, 32 yýl sonra yargýlandý.
Ve mahkum oldu!
Rütbeleri söküldü, generalliði elinden alýndý...
Mahkeme kararý Yargýtay’da onansaydý ‘aile mezarlýðýna’ defnedilecekti yakýnlarý tarafýndan.
Ama yargý süreci sonlanmadý...
Sonlanamadý.
Kararýn 6 ay boyunca Yargýtay’a gönderilmediðini yazdý gazeteler...
Yargý süreci sonlanmadýðý için ‘mecburen’ askeri tören yapýldý.
Keþke olmasaydý...
***
Celal Kara...
17 Aralýk’taki paralel operasyonu yapan ‘dönemin savcýlarý’ndan...
Milletin verdiði ‘yargý’ yetkisi millete karþý kullanýldý. (O operasyonun neden darbe olduðu o günlerde yazdýðým yazýlarda var.)
Algý operasyonu ‘manuel’i standarttý:
Þeytanlaþtýr, þeytandan kurtar, kahraman ol!
Darbeler planlayan kötüler vardý, onlarla mücadele ediyorlardý.
Bu kez ‘siyasilerin ikna edilmesi’ de saðlanmýþ ve plan tutmuþ, millet alkýþlamýþtý.
Ta ki, dönüp ‘siyaseti’ ýsýrmaya kalkýþana kadar...
Ancak bu kez ‘siyasiler’ darbeye dayanýklýydý.
27 Mayýs’ý unutmamýþ, 12 Eylül’e öfkesini korumuþ, 28 Þubat’tan ders almýþ, 27 Nisan’da aþýlanmýþlardý...
Arkasýndan yasadýþý dinlemeler, sahte belgeler, kumpaslar, hileyle devlet memuru olmalar çýkýnca;
Ve ipin ucu ‘bizim çocuklar’ telefonunun geldiði yere baðlanýnca;
Bu kez beklenen alkýþ da gelmedi...
***
Celal Kara’nýn, düne kadar ‘birbirlerini karþýlýklý þeytanlaþtýrdýklarý’ Cumhuriyet’in ‘yeni’sine verdiði röportaj, hem 27 Mayýsçý zihinle ortaklýðýn itirafýydý:
“Adnan Menderes, anayasayý ihlalden mahkûm olmuþtu. Bunlarýn yaptýðý onun yaptýklarýný fersah fersah aþtý. ... Buna ihtimal vermeyenlere, yakýn tarihimizin, kendilerini muktedir görerek ayný hukuksuzluklarý yapanlarýn kötü akýbetleri ile dolu olduðunu hatýrlatýrým.”
Hem de 12 Eylülcü ‘þecaat arzederken sirkatin söyleme’ düzeyinin:
“Baskýyla, tehditle yargýyý yönlendiren, hukuksuz kararlar aldýran bir suç örgütü var. ... Bu örgüt, ülkede uzun süre önce bir darbe gerçekleþtirmiþtir. Bu darbe düzeninde eksik olan tek unsur asker postalýdýr. Bunu da muhaberat devleti kurmak suretiyle tamamlamaya çalýþýyorlar.”
Çünkü bu doðru!
Sadece öznesi farklý...
Paralel yapý ancak böyle tarif edilebilirdi.
27 Mayýs’ýn askerlerinin, Salim Baþol’larýnýn, 12 Eylül’ün Evren’lerinin, anayasacýlarýnýn ‘postmodern’ modellerini biliyorduk...
Paralel modellerini tanýyoruz þimdi!