‘Paralel ittifak’

Diyarbakır’daki çalıştayla belirginleşen çözüm sürecini hızlandırmak konusundaki irade kırılmaya ve evladını dağdan indirmeye çalışan annelerin feryadı bastırılmaya çalışılınca hatırıma geldi; tapelerin havada uçuştuğu günlerde içinde “güneydeki sevdiğim ülke” ifadesi geçen bir kayıt düşmüştü internete. Herkes “güneydeki ülke” sözüne takılmıştı, oysa çok daha önemli başka bir şey vardı o konuşmada.

Özetle “Kürtlerin sokağa dökülmesi lazım” deniyordu.

Bunu başarırlarsa iş tamamdı!

Gezi kalkışmasında kitlesel bir Kürt desteği olmamıştı. 17 Aralık darbe teşebbüsü ise hükümetin hızlı davranması, kararlı ve net tavrı sayesinde paralel yapının elinde patladı.

Gezi’nin temsilcileriyle Başbakan iki kere bizzat görüştü. Dolmabahçe’deki çalışma ofisine yürüyen bu azgın kalabalığın Gezi Parkı ile ilgili taleplerine olumlu cevap verdi. Gerekirse plebisit yaparız dedi.

Bu sayede Gezi eylemleri bizim solcuların amacına ulaşmış ilk ve tek eylemi olarak tarihe geçmiş oldu.

17 Aralık’ın ise yolsuzluk şaibesiyle hükümeti yıpratmak amacından çok daha kapsamlı bir planın startı olduğu artık daha net görülebiliyor.

Selam Terör Örgütü dosyasıyla Başbakan Erdoğan’ı dahi kapsayan bir dizi kritik isim dinlenmiş. Ve kalleşçe bir planla “dost modern” bir darbe planlanmış.

İşte bu yüzden şimdilerde Bugün, Samanyolu, Halk tv, Ulusal Kanal falan... neredeyse ortak yayına geçmiş durumdalar.

Aynı kaptan yiyorlar, aynı tezleri savunuyorlar.

Kutsal ittifak çığ giderek genişliyor mu yoksa zaten Gezi öncesinde mi kurulmuştu?

Sönük geçen sene-i devriyesinde Gezi ruhunun adeta paralelcilerde reenkarne olduğunu görünce ittifakın mazisini tahmin etmek zor olmuyor.

***

Başbakan Erdoğan paralel yapıyla mücadele edeceği, çözüm süreci ve demokratikleşme adımlarını devam ettireceği için 30 Mart’ta halktan güven oyu aldı.

Paralel yapı da boyunun ölçüsünü aldı.

Devlet içinde devlet olmuş bu yapı ile yürütülen adli mücadeleyi “cadı avı” diye adlandıran ‘paralel medya’, intihar eden bir polisi kirli yalanlarına malzeme etmekten bile çekinmedi ve mezkur haberi “cadı avı intiharla sonuçlandı” başlığıyla verdi.

Hem cadı avından bahsedip duruyorlar hem de -kendi marifetleri gibi insanlar kelepçelenip sıraya dizilmediğinden, sonra da fotoğrafları basına servis edilmediğinden olacak- “hani nerde büyük davalarınız” diyorlar.

Casusluk vb. davalarla ilgili bu kadar rahat olmalarının sebebi uyuyan hücreleri mi?

***

Bu yapının tek kutsalı var, o da kendi öz çıkarı.

“28 Şubat’tan bile beter” diyorlar. Sol-liberal müttefikleri ise “son 50 yılın en kötü dönemi” diye başlıyor söze.

Şimdi ümitleri Kürtlerin sokağa dökülmesi.

KCK davasında örgüte hizmet etmeyi çok geniş ve keyfi yorumlayıp seçilmişleri bile tutukladılar.

Başta MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve dönemin İçişleri Bakanı ve çözüm sürecinin koordinatörü Beşir Atalay olmak üzere sürecin yürütücüsü bütün isimleri düşman bellediler. Kesmedi, Hakan Fidan’ı Oslo görüşmelerinden dolayı içeri almak istediler.

Hükümetin Öcalan’a verdiği sözden dolayı dershaneleri kapattığı yalanını dolaşıma soktular.

Olmadı, çözüm sürecini doğrudan sabote edecek hamleler yaptılar.

***

Lice’deki olayların polis ve askerin yanlışlarından kaynaklanan ölümlü sonucu tabii ki soruşturulmalı, soruşturuluyor da.

Ama son 10 gündür olan biteni en iyi anlatan yine Başbakan Erdoğan oldu.

Zira bayrak provokasyonunun ortaya koyduğu manzara çok manidardı.

Lice’deki yol kesme eylemlerine karşı günlerce “nerede bu devlet”, “batıda öfke küpü, doğuda sabır küpü”, “PKK’yı hoş görüyor, Gezi’ye ateş püskürüyor” gibi son derece provokatif yayınlar yapan ‘kutsal ittifak’ iki sivilin ölümüyle birlikte ‘direnLice’ twit’lerini ikiye katlamaya başladı.

Bayrağı indiren provokatör vurulsaydı Lice’de başgösteren hareketlilik daha büyük bir şiddet sarmalını tetikleyecekti. Devlet oyunu görüp soğukkanlı davranınca bu sefer de “neden göz yumuldu, devlet zaaf gösteriyor, teröristlere yüz veriyor” demeye başladılar.

Her senaryoya gidecek, bütün finallerine uyacak bir timsah rolü mutlaka bulunur.

Bayrak sevgisi de şehitlik mertebesi de, barış ümidi de, ganimet çünkü.

‘Paralel ittifak’ın tek kutsalı kendi öz çıkarı!