17 Þubat Ankara saldýrýsý, beraberinde pekçok tartýþmayý getirdi. Kuþkusuz bir ülkenin kendi güvenliðini saðlamak ve þehirlerini huzurlu kýlmak için alacaðý tedbirlere kimsenin bir itirazý olamaz. Kaldý ki Türkiye, güvenlik ve özgürlük arasýndaki hassas dengeyi tüm yaþadýklarýna raðmen korumaya gayret ediyor. Bu tür saldýrýlarýn yüzde birini yaþayan ülkelerin nasýl refleksler verdiðini, yakýn tarihte pekçok örnekte gördük.
Ancak bundan daha önemlisi, dengelerin nerede bozulduðunu ve tekrar nasýl kurulacaðýný ele almak. O nedenle yakýn geçmiþi sýkça, ama doðru yaklaþýmlarla hatýrlamakta yarar var.
Türkiye, terör belasýndan kurtulmak ve sadece kendi siyasi sýnýrlarýnda deðil, yakýn coðrafyasýný da kuþatan bir barýþý saðlamak için büyük fedakarlýklar yaptý. O dönem baþbakan olarak Recep Tayyip Erdoðan, Milli Birlik ve Kardeþlik, nihayetinde Çözüm Süreci olarak tanýmlanan tarihi adýmlara öncülük etti.
Bunlar siyaseten riskli adýmlardý kuþkusuz. Ancak Türkiye’yi önce 7 Þubat MÝT krizinde, ardýndan Gezi’de ve 17-25 Aralýk darbe giriþimlerinde esir almak isteyen büyük þebeke, bu büyük barýþýn inþasýna izin vermedi. 10 Aðustos 2014 tarihinde halk tarafýndan Cumhurbaþkaný seçilen Tayyip Erdoðan’a karþý, bir büyük ittifak harekete geçti. Paralel yapý, bu ittifakýn en önemli parçalarýndan biriydi; ama bu kez daha farklý kesimleri de harekete geçiren bir planlama yapýlmýþtý.
Selahattin Demirtaþ, bu planlamada öne çýkarýldý, parlatýldý, barýþ güvercini haline getirildi. Kýta Avrupasý’nýn merkez ülkesi eliyle Ýstanbul sermayesinin bir bölümü ve ona baðlý medya bu operasyonun parçasý oldular. 6-8 Ekim olaylarýyla ise kelimenin tam anlamýyla gözdaðý verildi. Barýþ güvercinleri (!) ayný zamanda sokaklarý nasýl kan gölüne çevireceklerini gösterdiler.
Bundan sonrasýndaki hedef 7 Haziran seçimleriydi. O döneme kadar AK Parti’ye oy veren, genel anlamda muhafazakar-dindar diye tanýmlanan Kürt oylarýnýn koparýlmasý ve seçim sonuçlarýnýn farklý operasyonlara açýk hale getirilmesi planlandý. 7 Haziran gecesi kýsmen de olsa istedikleri sonucu aldýlar. AK Parti ilk defa tek baþýna iktidara gelecek çoðunluðu saðlayamadý. Koalisyonlar telaffuz edilmeye baþlandý.
Bu büyük oyunu erken farkeden Cumhurbaþkaný Erdoðan oldu. Üstelik 7 Haziran’dan çok daha önce. Barýþ adýna atýlan tüm adýmlarýn, birileri eliyle istismar edildiðini gördü. Erdoðan, terörle mücadele bitirilmeden barýþý konuþmanýn mümkün olmadýðýný ilan ederken, çoðumuz ne dediðini anlamamýþtýk bile.
Söylediklerinin ne kadar haklý olduðunu, ancak 7 Haziran’dan sonra peþpeþe gelen terör saldýrýlarýyla anlamak mümkün oldu. Ýþte bu nedenle 7 Haziran ve 1 Kasým arasýnda olup biteni sürekli olarak ve bugün yaþananlarý da dikkate alarak tekrar okumak gerekiyor. Türkiye’yi, barýþý zehirleyerek bataklýða çekmek isteyenlere karþý o mücadele baþlatýlmamýþ olsaydý, bugün çok farklý yerlerde olabilirdik.
Ýþte sadece Ankara saldýrýsý nedeniyle deðil, tüm bu süreci dikkate aldýðýmýzda üç nokta öne çýkýyor. Birincisi, bu süreci zehirleyen ana aktör olan paralel yapýyla mücadele konusunda çok daha hýzlý ve kararlý adýmlarýn atýlmasý gerekiyor. Ýstihbarat ve güvenlik dahil her alanda bu yapýnýn hala elinin kolunun olmasý, bu mücadeleyi daha da elzem hale getiriyor.
Ýkincisi, terörle mücadele konusunu, bugünler çabuk geçer, yeniden barýþý konuþuruz kolaycýlýðý ile konuþmak ve ele almak yerine; bir daha kimsenin barýþý zehirlemeye cüret edemeyeceði bir kararlýlýkta devam ettirmek gerekiyor.
Üçüncüsü, ne acelesi var, þimdi sýrasý mý, olmasa da olur gibi yaklaþýmlarý bir kenara býrakýp baþkanlýk sistemiyle ilgili arayýþlarýn, AK Parti’nin ve hükümetin her kademesi tarafýndan sahici hale getirilmesi zorunlu.
Bu üç baþlýk kimsenin kiþisel meselesi deðildir, olamaz. Geleceðe yürümek isteyen herkesin yol haritasý olmalýdýr.