Paranoyalara esîr olmak, paranoyalarý esîr almak!

Merheba, roj baþ! Daha geniþ bir okuyucu kitlesine ulaþmak amacýyla yazýlarýma artýk ara sýra Kürdce (Kurmanci lehçesinde) bâzý kelimeler eklemeye karar verdim. 

Rekaabet zorlu!

Üstelik þýk da oluyor. Böylece herkes sanki bir yabancý dil biliyormuþum zehâbýna bile kapýlabiliyor.

Nitekim Bâbýâlî’de yine böyle Ýngilizce bildiði sanýlan bir sürü yazar da var. O zaman Kürdce bildiði zannedilen bir yazar neden olmasýn?

Vay nat evýr?

Zâten ar yýlý deðil kâr yýlý!

Artýk suyu çýkmaya baþladý ama kýsaca bir kere daha þu cumhurbaþkanlýðý seçimi meselesin deðinmem gerekiyor:

Evet, kimin seçileceði, neredeyse kesin olarak belli.

Belli ama, farz-ý muhâl, milyonda bir ihtimâl ile dahî olsa, R.T. Erdoðan seçilmedi diyelim...

Ve yine farzedelim ki Sayýn Selâhattin Demirtaþ seçildi, olur a!

Peki, bu olursa sonrasý ne olur?

Eðiliniz de kulaklarýnýza fýsýldayývereyim:

Hiç bi’ bok olmaz!

Ne Türkiye yerinden oynar ne gökden baþýmýza taþlar yaðar hattâ ne de þey filan olur, yâni bir âteþîn

Paþamýz (Ýspanyolcasý el baja/el bâha, çünki Ýspanyolcada p ve þ yok! Bakýn bunu yazýlýda sorarým, ona göre!) evet, ne de öfkesi burnunda bir generalimiz radyo evini mevini basar, örfî idâre mörfî (murphy!) idâre îlân eder ve anamýzdan manamýzdan emdiðimizi burnumuzdan murnumuzdan getirir!

Hayýr, böyle kepâzelikler mepâzelikler olmaz. S. Demirtaþ çýkar andýný, arkasýndan rakýsýný içer ve iþinin üstesinden gelmeye yönlenir.

Tabii bu arada Kürdlerin yoðun yaþadýðý yörelerde halk sevinç gösterileri yapar; zýplanýr, oynanýr, zýlgýtlar mýlgýtlar çekilir ve sonra herkes iþinin baþýna döner, gündelik normal hayat da kendi akýþýna devâm eder.

Çankaya’nýn yeni kirâcýsýna gelince o da zâten iþleri baþýndan aþkýn olacaðýna nazaran, Türkiye’yi yýkarak yabancý güçlere peþkeþ çekme ve böylece hâinâne emellerine nâil olma hedefini sekiz on yýllýðýna erteler. Eh, sonrasý da Allah kerim...

Ýyi de bu neden böyle olur?

Bunun aþaðý yukarý böyle olacaðýný kestirmek için kâhin olmaya lüzum yokdur.

Zîrâ Türkiye, yaklaþýk 150/160 yýl süren bir buhranlý aradan sonra artýk tekrar saðlam temellere, yâni kurumlara dayalý ciddî bir devlet hâline gelmiþdir de ondan!

Ciddî devletler ise boylu boslu aðaçlar gibidir. Öyle her esintiyle çatýrdamazlar; olsa olsa hafifden yapraklarý hýþýrdar ki bu da kulaða hoþ gelir.

Bakýnýz Büyük Britanya’da (Ýngiltere’de) Ýskoçlar, Ýspanya ve Fransa’da Basklar, Ýtalya’da Güney Tirollüler, Belçika’da, ki  tamâmen sun’î ve Ýngiliz îcâdý bir devletdir, Flamanlarla Valonlar, Kanada’da Quebecliler ve daha bir çok ülkede pek çok kavim baðýmsýzlýk hedefiyle bir þeyler yapýyor.

Fakat bu ülkelerde kan dökülmesi felâketlerine hemen hemen hiç rastlanmýyor.

Ben, þiddete baþvurulmamasý þartýyla yurddaþýmýz olan bâzý Kürdlerin de Türkiye’den ayrýlýp baðýmsýz bir devlet kurma hayallerine saygý gösteririm.

Öte yandan Türkiye dýþýndaki, güneyimizde ve doðumuzda yaþayan Kürd akrabâlarýmýzdan hatýrý sayýlýr bir bölümünü ise Türkiye ile birleþerek 21. Yy.’ýn en güçlü devletlerinden birini teþkîl etme yönündeki fikirlerini de pek yabana atmam.

Tabii herkesin fikri kendine...

Ne demiþ atalarýmýz:

Some like it hot and some like it little...

Mütemâdiyen paranoyalarýmýzýn esîri olacak yerde biraz da paranoyalarýmýzý esîr almaya uðraþsak  

Fenâ mý olur?