“Parçala ve hükmet” devrede...

Trump, Putin’i Beyaz Saray’a davet etti. Putin, bu davetten dolayı memnuniyetini dile getirdi.

Diğer taraftan ise S-400’lerle ilgili yaptırımlar gündeme getirildi. Özellikle Türkiye’nin bundan vazgeçmesi için kullanılan cümleler, tehdit içerikli uyarılar, olayların arka planını anlatmaya yeterli gibi.

ABD de, “Suriye’den çıkıyoruz” diyen Trump’ın bu söyleminin blöf olduğunu, attığı her adımla bize anlatmakta. Bu büyüklükteki devletin, bu büyüklükteki başkanının, bunca tutarsız duruşu ve söylemi kasıtlı mı? Yoksa gerçekten, ABD içerisinde giderek derinleşen bir çatırtı mı söz konusudur?

Burada küresel savaşın ABD sayfasındaki görüntüsü, bize küresel savaşın içeriğini anlatmakta.

Gerçekten de kavga büyük ve Trump’ın bu durumda nasıl bir tavır sergileyeceğini, önceden planlayarak yapmadığını göstermekte! Anlık refleksler ve söylemler, daha sonra kolayca aklıselim duruşa dönüşebiliyor. İşte bugün böyle bir dünya profilinin tam ortasındayız.

İngiltere’nin devreye girmesi de, bu kaotik ortamda kendi çıkarlarının yıllar önce ABD’ye verilen bayrakla korunamayacağı kanaatini taşımaktadır. Yeni baş aktör belirleyene kadar da, bu durumu aktif ve devrede olarak bertaraf etme niyetinde.

Rusya; yeni dünya düzenine hem ayak uydurmada, hem de siyasi çözüm noktası olma gayreti içindedir. Bu durum, Putin’in de siyasi kaderini etkileyen nitelikte. Tabii ki ABD’nin dayatmalarını bertaraf etmek için sadece savaş değil, barış söylemleri ve eylemlerini de gündeme taşıma mecburiyetindedir. Aynen Trump’ın yaptığı gibi! Önce füzeler geliyor, “bekle” diyor, sonra Beyaz Saray’a davet ediyor. Bu durumda Putin, doğru refleks ile ABD tavrına yakın tavır sergilemekte. “Savaşan ilk ben olmayacağım” diyor. Savaşa iten ABD’deki küresel dayatmacılar, Rusya’nın bir an önce hata yapmasını beklemekte. Ukrayna hep oraya bakalım diyorum. Çünkü anlaşma sağlanamazsa Ukrayna doğusunda yeni girişim söz konusu olabilir. Çünkü mesele, Rusya’yı açık savaşa çekmek! İngiltere-Rusya arasında ajan krizi de, bu genel tablonun bir parçasıdır. Bir taraftan Türkiye ile söylem yumuşaması söz konusu olacak gibi duruyor. Diğer taraftan Rusya’yı yumuşatma gayreti devreye girecek. Şimdilik hedef, İran gibi duruyor. Lakin şimdilik. Mesele, Astana sürecini bertaraf etmek! Astana süreci; Rusya ve Türkiye’yi, küresel siyasette aktif söz sahibi yaptı. Dayatmalar, yerini “konuşalım, anlaşalım” sürecine teslim etti. Fransa’nın dengesiz tavrı da, yeni nabız yoklaması niteliğindedir. İran ile Fransa arasındaki tarihsel bağı tekrar hatırlatmak isterim. İşte Astana sürecinde; Rusya-Türkiye farklı, İran farklı oyalanmak istenecek. Astana süreci dağıtılırsa, esas saldırıya ondan sonra başlanacak. Aman dikkat! Elimizi güçlü kılan kozlarımızı; ABD’nin yeni oyunlarına alet edip, yazık etmeyelim...