Parçalanan Azerbaycan

Tarih,  ders çýkarmak isteyenin de gerçeði arayanýn da önüne, gizlense dahi hakikati sunabilen çok anlamlý bir kitaptýr.

Tarih, konjonktürel durumun ne olduðuna bakýlmaksýzýn gerçeðin ta kendisidir. Tarihi kimlerin yazdýðý önemli deðildir zira gerçeði arayan onu mutlaka bulur.

Ekim, Azerbaycan tarihinin parçalanma ve bölünme ayýdýr.

Yýl 1813...  Aylardan ekim. Rusya ile Kaçar hanedanýnýn hakimiyetindeki Ýran arasýnda bir barýþ antlaþmasý imzalanýr. Karabað’ýn Gülistan köyünde imzalanan bu barýþ antlaþmasý tarihte, Azerbaycan’ý parçalayan Gülistan antlaþmasý olarak anýlýr.

Gülistan köyünde Kaçar hanedanlýðý ile Çarlýk Rusyasý arasýnda yapýlan bu antlaþmayla, Azerbaycan hanlýklarý bu iki hanedanlýk arasýnda paylaþýlýr. Kuzey, Erivan ve Nahcývan hariç Ruslarýn egemenliðine verilir. Güney ise tamamen Kaçar hanedanlýðý, þimdiki tarihi ifadesiyle Ýran devletinin eline geçer.

Rusya ve Ýran arasýnda Azerbaycan’ý ikinci kez parçalama antlaþmasý 1828’de imzalanýr. Türkmençay antlaþmasý olarak tarihe geçen bu anlaþmayla, Araz Nehri’nin kuzeyi tamamen Rusya’nýn, güneyi ise tamamen Ýran’ýn hakimiyetine girer.

Rusya’nýn Birinci Dünya Savaþý’ndaki baþarýsý, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun Ruslarýn Kafkasya iþgalini tanýmasýyla sonuçlanýr. Osmanlý Ýmparatorluðu, Bükreþ antlaþmasý ile Ruslarýn Kafkasya’daki varlýðýný resmen tanýmýþ olur.

Tarih, Ýran devleti kavramýnýn, Pehlevi sülalesinin yönetime gelmesiyle yeniden tarih sahnesine çýktýðýný gizlemektedir. Tarih, bu konuda doðrularý yeniden ortaya koyma gibi misyonuyla yükümlüdür. Dolayýsýyla Kaçar hanedaný ile Çarlýk Rusyasý arasýndaki antlaþmanýn içeriði ve politik durumunun yeniden gözden geçirilmesi anlamlý olacaktýr.

Azerbaycan halký gibi dünyada zorla ikiye bölünmüþ baþka bir örnek olmadýðýný söylemekte fayda vardýr.

Bu acý hikayenin akabinde tarihi süreci etkileyemeyen Azerbaycan varlýðý, bu müdahaleye karþý ayaklanmýþ ancak giriþimlerinden sonuç alamamýþtýr. Rusya’nýn tahakkümü altýndaki Azerbaycan ise ancak Sovyetlerin çöküþ sürecinde halk ayaklanmasý ile yeniden özgürlüðüne kavuþabildi.

Bu acý hikaye, Azerbaycan edebiyatýnýn en önemli konularýndan biridir. Güneyde Muhammed Þahriyar, kuzeyde Bahtiyar Vahapzade gibi önemli düþünürler, bu parçalanmanýn unutulmamasý için eserler yazdý. Gerçi Vahapzade’nin meþhur Gülistan eseri 1959’da yazýlmasýna raðmen uzun yýllar gizlendi. Bir dönem öðrenciler bu eseri gizli okurmuþlar. Stalin’in ölümünden sonra yumuþama siyaseti sürdüren Sovyet yöneticileri, bu esere yasak koydularsa da daha sonra engellemediler. Örneðin bu eser, Stalin dönemine denk gelmiþ olsaydý merhum Bahtiyar Vahapzade sadece köyüne sürgün gönderilmekle cezalandýrýlmayacaktý. Kurþuna dizilmesi de söz konusu olacaktý. Nitekim Hüseyin Cavit Ahmet, Cavat Almas, Yýldýrým Mikayýl Müþfik gibi önemli edebiyatçý ve düþünürler Stalin döneminde kurþuna dizildi. Çünkü onlar, Türkiye’ye hayranlýklarýný dile getirmiþ, eserlerinde, Güney Azerbaycan’daki kardeþleriyle birleþmeden söz etmiþ, milli ve dini kimlik konularýnda halký bilgilendiren mesajlar vermiþlerdi.

O dönemlerde Azerbaycan’ýn ikiye bölünmesinin acýsýný, hasretini her fýrsatta dile getirip, hüznünü yaþýyorlardý. Bu hasret, müziðe, þiire, aþýk edebiyatýna ciddi þekilde yansýyordu. Tebriz’den Bakü’ye, Bakü’den Tebriz’e hep hasret içerikli gözyaþlarý akýtýldý. “Ayrýlýk” gibi Türkiye’de de tanýnan o meþhur þarkýnýn yazýlma nedeni olan Araz Nehri’nin ikiye ayýrdýðý bir halkýn hasret þarkýsý, halen söylenmektedir. Zira bu hasrete neden olan fiili durum hala devam etmektedir:

Fikrinden geceler yatabilmirem,

Bu fikri baþýmdan atabilmirem,

Neyleyim ki sana çata bilmirem.

Ayrýlýg ayrýlýg yaman ayrýlýg,

Her dertten acý yaman ayrýlýk...