Gürsel Tekin dostumuz ve şu an ismini çıkaramayacağım değerli bir CHP yetkilisi, partilerini DHKP-C terör örgütüyle ilişki içinde gösteren Yeni Akit ve Taraf gazetesi hakkında suç duyurusunda bulunmuş...
Konu ne?
Taraf, “CHP’nin DHKP-C hassasiyeti” başlığını atmıştı.
Yeni Akit de, DHKP-C terör örgütüne yönelik operasyonları eleştiren bazı partililerden bahisle, “CHP niçin gocundu?” sorusunu sormuştu.
Buradan “CHP eşittir DHKP-C” sonucu çıkar mı?
Buna mahkeme karar verecek.
Fakat, DHKP-C’ye yönelik suçlama ve operasyonlara karşı bazı itirazcı seslerin yükseldiği de vakıa.
En son Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir çıkışını hatırlıyoruz.
Kemal Bey, DHKP-C terör örgütüne yönelik operasyonları eleştirirken, ısrarla “hukuk”un altını çiziyordu.
Doğru bir çıkıştı bana kalırsa.
Her bir işimizi “hukuki” zeminde ve “hukuk devleti güvencelerini” hatırlayarak, yeni mağdurlar yaratmadan halletmeliydik. PKK konusunda da böyleydi, Ergenekon konusunda da böyleydi, DHKP-C konusunda da böyle olmalıydı.
Fakat, iş, Kemal Bey’in tolere edilebilir çıkışıyla sınırlı kalmadı.
LAW’lı saldırıda kullanılan tetikçinin eski bir sendikacı çıkması ve polisin kimi sendikalarda arama yapması, bazı CHP’lileri çıldırttı.
Hukuk, evet, önemliydi.
Hukuk hassasiyetini sadece DHKP-C konusunda değil, sair konularda da göstermeliydik. Örneğin, inanç ve değer tercihlerine yönelik baskılar karşısında da “hukuk” diyebilmeliydik. Ki, CHP’nin şanlı tarihi, hukuk dışı uygulamaları destekleyen ve meşrulaştıran örnek hadiselerle doludur.
Bu cümleden olarak, “çıldırma hakkımızı” da sadece DHKP-C’ciler söz konusu olduğunda değil, her bir usulsüzlük ve hukuksuzluk karşısında kullanmalıydık...
Konumuz, CHP’nin yaptığı suç duyurusu... Geçelim.
Bu suç duyurusundan da anlıyoruz ki, CHP, bir terör örgütü olan DHKP-C’yle yan yana anılmaktan rahatsız.
Bu rahatsızlık, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen dilekçede şöyle yansıyor: “Söz konusu haberlerde, DHKP-C terör örgütü ile CHP’nin tüzel kişiliği arasında irtibat bulunduğu anlamına gelecek ifadeler kullanılmış ve habercilik ahlak ve etiği ile bağdaşmayacak şekilde kamuoyunda olumsuz ve seviyesiz bir iz bırakılmıştır.”
Eyvallah...
Hakkınızı mahkemede arayın, vaki rahatsızlığınızın hesabını sorun da, tüzel kişiliğini reddettiğiniz örgütün “ikonlaştırılmış” isimleriyle olan gönül bağınızı ve bu isimleri şurda burda gezdirme alışkanlığınızı, ısrarınızı, hatta saplantınızı da bir gözden geçirin.
Öğreniyoruz ki, CHP Maltepe Belediye Başkanı, ilçede yaptırılan parka Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir ve Ulaş Bardakçı’nın isimlerini vermeye hazırlanıyormuş.
Park Gülensu Mahallesi Emek Caddesi üzerindeymiş. 30 Mart Cumartesi günü açılacakmış. “Mahir Hüseyin Ulaş” ismini alacak parkın girişine, Belediye Başkanı Mustafa Zengin tarafından bir de pankart asılmış: “Unutmak ihanettir...”
Bu ne peki?
Mahir, Hüseyin ve Ulaş bir dönemin mağduru olabilir.
İnfaza uğramışlardır... Yani, yargılamadan öldürülmüşlerdir... Bu bahs-i diğer. Bence de mağdurdurlar.
İyi de, bu isimler yasa dışı olaylara karışmamışlar mıdır?
Suç işlememişler midir?
Terör kargaşa kaos yaratmamışlar mıdır?
Biz biliyoruz ki, tüzel kişiliği CHP tarafından reddedilin DHKP-C, bizzat Mahir Çayan tarafından kurulmuştur. Ve süreç içinde, bir “cinayet mekanizmasına” dönüştürülmüştür.
Bunu Kemal Kılıçdaroğlu bilmez mi?
Gürsel Tekin dostumuz bilmez mi?
Mustafa Zengin bilmez mi?
DHKP-C’yle anılmak istemiyorsanız, sadece bu örgütle değil, bu örgütün sembol isimleriyle de ödeşmek zorundasınız.
HAMİŞ:
Kemal Kılıçdaroğlu, bir üçkâğıtçı ve “savaş spekülatörü” olan Parvus Efendi’yi “değerlerimiz” arasında sıralamıştı... Maltepe’de açacakları parka neden bu büyük değerimizin ismini vermeyi düşünmezler? Bence düşünsünler...