Zor bir konuya gireceðim. Parti-Cemaat iliþkileri konusu. Bu konu, partinin cemaatleri yönlendirmesi itibariyle de, þu veya bu cemaatin (ya da baþka sivil bir örgütün) partiyi yönlendirmesi itibariyle de problem oluþturan bir konu. Hele parti iktidar olduðunda cemaatin onu yönlendirir hale geldiði durumlar problemin daha da derinleþeceði bir mahiyet arz ediyor.
Refah Partisi’nin yükseliþ günleriydi. 1995’ler. O günlerde yine bir parti-cemaat gerilimi vardý. Ve ben o zaman, Cemaatlerin, insan kiþiliðine emek veren yapýlar olduðunu, oralarda nefis terbiyesinin öncelendiðini, dolayýsýyla oralarýn bu eðitim misyonlarýnýn devam etmesi gerektiðini, belki oralarda kiþilik eðitimi almýþ olanlarýn siyasete girmesi ile siyasetteki, babasýnýn bile cesedinin üzerine basarak yükselmek gibi kýran kýrana durumlarýn izale olabileceðini yazdým. Yazdýklarýmýn özü “Cemaatlerden biat beklemeyin, onlar kendi özgün ortamlarýnda çalýþsýnlar” þeklindeydi.
O gerilim dönemlerinin hem parti hem cemaatler açýsýndan epey sancýlarý oldu.
Bir süredir Türkiye, kendisini biraz da artýk içine sýðmadýðý kanaatiyle “Cemaat” tanýmlamasýndan çýkarýp, “Camia” ya da “Hareket” çerçevesine oturtan bir yapýnýn, iktidara siyaset empoze ettiði ve bunun sonucu karþý karþýya kaldýðý dirençler sebebiyle onunla savaþa soyunduðu son derece gerilimli bir süreci yaþýyor.
Bir yandan iktidar, bir anlamda “akraba” alan olarak görmüþ ve devlet hizmetinde onlarla iþbirliði yapmýþ, ama bir yandan da, zaman zaman “Camia’nýn politikalarý”na indirgenmeme gibi tercihler içine girmiþ.
“Camianýn politikalarý” dediðimiz þey, ilginç bir durum aslýnda. Bir ülkeye politika empoze etmeniz için, halkýn önüne çýkacak, politikalarýnýzý ona sunacak ve ondan size onay vermesini isteyeceksiniz. Yeterli onayý aldýðýnýz takdirde o politikayý uygulamaya sokacaksýnýz. Bir de politikanýzý halktan onay alan kadroya sunmanýz ve onun uygun görmesi oranýnda etkin olmanýz söz konusu.
Ama halkýn önüne çýkmaz, buna karþýlýk halkýn onay verdiði bir kadroya kendi politikalarýnýzý empoze etmeye kalkar, bunu baþaramadýðýnýz takdirde de devlet içindeki uzantýlarýnýzý muhalif bir partinin, hatta Türkiye’nin politikalarýndan rahatsýz olan baþka bir ülkenin elemanlarý gibi kullanmaya kalkarsanýz, burada da maraza çýkar. Buradaki durum, Cemaat’in ya da örgütün partiyi yönetmeye kalkmasý durumudur, buna hiç kimse razý olmaz.
Türkiye, Ak Parti iktidarý ile Gülen hareketi arasýndaki gerilimde bu problemi yaþýyor.
Son bir hadise var. ÝHH Baþkaný Bülent Yýldýrým’ýn bir dergiye verdiði mülakattan yola çýkarak yapýlan haberlerle gündeme gelen hadise.
Bülent Yýldýrým’ýn öz itibariyle genelde dýþ politika alanlarýnda “Hükümete eleþtiri” niteliði taþýyan sözleri, Gülen Camiasý’nýn medyasýnda yürütülen savaþ dilinin malzemesi haline getirildi.
Yýldýrým, Ak Parti Hükümetinin Mýsýr, Suriye politikalarýný, bu arada Ýsrail ile iliþkilerini eleþtirmekteydi. Buna göre Hükümet, Mýsýr’da Ýhvan’ý istemediði halde seçimlere girmeye zorlamýþ, Suriye’de iç harp çýkmasýna sebep olmuþtu. Bunlar gerçekten çok kritik suçlamalardý.
ÝHH Baþkanýnýn Hükümet-Ýsrail iliþkilerine dair ifadeleri ise adeta gizli iþbirliði yapýlýyormuþ gibi bir ithamý içeriyordu.
Bu suçlamalarýn her üç konunun çok sýcak tartýþma alanlarýný oluþturduðu Türkiye’de Hükümet aleyhine kullanýlmamasý mümkün deðildi.
Þunu söyleyebiliriz: Hükümet hiç eleþtirilmeyecek mi? Ýslami camiadan birisi Hükümeti eleþtirirse bunda ne kusur olabilir?
Bunun cevabý açýk: Tabii ki Hükümet eleþtirilir, eleþtirilmeli de.
Ama sanýyorum ÝHH’nýn durumu biraz farklý. ÝHH da, týpký Gülen Hareketi’nin yurt dýþýndaki okullar konusunda olduðu gibi, özellikle son dönemde -ki bu dönem Mavi Marmara olayý dolayýsýyla ÝHH’nýn uluslararasý odaklar (özellikle Yahudi lobisi) tarafýndan terör örgütü gibi suçlanma riskine maruz kaldýðý dönemdir- Hükümet tarafýndan yoðun koruma görmüþtür.
Mavi Marmara’da ÝHH’yý hedef haline getiren Camia’nýn bugün onun baþkaný ile Hükümeti vurmaya yönelmesi ne kadar ilginçtir.
Bülent Yýldýrým, yaptýðý açýklama ile Camia medyasýnýn istismarýný açýk bir þekilde kýnamýþtýr. Dilerim bu da bizi, yeni bir örgüt-parti geriliminden korumakta yeterli olsun.