Önce þunu belirtelim, muhalefet partilerinin Anayasa Uzlaþma Komisyonu’nda AK Parti’nin ‘baþkanlýk sistemi’ önerisini gerekçe göstererek oyunbozanlýk yapmasýnýn hiçbir haklý gerekçesi yok, ayrýca inandýrýcý da deðil.
Zira, gerek Baþbakan Tayyip Erdoðan, gerekse AK Parti yetkilileri, “Temel konularda anlaþma olursa biz önerimizi geri çekeriz” diyerek çok açýk bir taahhütte bulundular.
Böylesine açýk bir çek ortada dururken, muhalefetin baþkanlýk sistemi üzerinden bahane üretmesinin baþka bir nedeni olmalý. Biliyoruz ki, özellikle CHP’nin çok temel bir korkusu var; o da cumhurbaþkanýný halkýn seçmesidir. Çünkü, cumhurbaþkanýný halkýn seçmesinin anlamý, ebediyyen CHP havuzundan bir cumhurbaþkaný olmayacak demektir.
Ýþte CHP’yi korkutan da budur. Nitekim CHP, daha önce deðiþik zamanlarda yaptýðý açýklamalarda, cumhurbaþkanýnýn yeniden parlamento tarafýndan seçilmesini açýkça beyan etmiþtir. Yani CHP, eski sistemin devamýndan yanadýr. Týpký “vesayet Türkiyesi”nde olduðu gibi millet iradesinin katakulliye getirildiði bir sistem CHP için en makbul sistemdir.
Oysa Türkiye, bu vesayet modelinin bedelini geçmiþte çok aðýr ödemiþtir. Yakýn siyasi tarihimizdeki istikrarsýz koalisyon hükümetlerinin ve vesayet oyunlarýyla oluþan güçsüz hükümetlerin bu ülkeye verdiði zararlarý bugün düþünmek bile istemiyoruz. Mesela, 1973-80 arasýnda kaç hükümet kurulup yýkýldýðýný hatýrlayanýmýz var mý? Peki, ayný dönemde cumhurbaþkanlýðý seçimi için parlamentoda aylarca süren turlarý hatýrlayan var mý?
Unutmayalým ki, parlamentonun duvarýnda, “Egemenlik kayýtsýz þartsýz milletindir” ibaresi yazýlý olduðu halde, bugün Anayasa’da bu egemenliði kullanacak organ sayýsý 30’dan fazladýr ve parlamento bunlardan sadece birisidir. Eðer bugün güçlü bir siyasi iktidar olmasa, geçmiþte yaþadýðýmýz bunalýmlý dönemleri yaþamamýz iþten bile deðildir.
Dolayýsýyla, siyasi bir istikrarsýzlýk ortamýnda her an ‘darbe ideolojiisi’nin tasallutuna maruz kalma ihtimali yüksek olan bu sistemi tartýþmak ve millet iradesini daha da güçlü kýlacak yeni bir sayfa açmak durumundayýz.
***
2023 hedeflerine yürüyen bir Türkiye’nin yeni siyasi istikrarsýzlýklara tahammülü yoktur. Yeni anayasa çalýþmalarýnýn sürdüðü þu günlerde, bu parlamento Türkiye’nin sistem açýsýndan geleceðini garanti altýna alacak kalýcý formüller üretmek durumundadýr.
Anayasa Uzlaþma Komisyonu’nun önünde hala bir þans bulunmaktadýr. Görünen tabloda, muhalefet partileri ‘baþkanlýk sistemi’ konusunda kýrmýzý çizgilerini çekmiþ durumdadýr. Bu durumda, ‘partili cumhurbaþkaný’ formülü düðümü çözebilir.
AK Parti, en kýsa sürede teklifini revize ederek, mevcut Anayasa’nýn Cumhurbaþkaný’nýn “nitelikleri ve tarafsýzlýðýný” düzenleyen 101. maddesinde yer alan “Cumhurbaþkaný seçilenin, varsa partisi ile iliþiði kesilir ve TBMM üyeliði sona erer” hükmünü ortadan kaldýran yeni bir teklifi en kýsa sürede tartýþmaya açmalýdýr.
Sanýldýðý gibi partili cumhurbaþkaný, kuvvetler ayrýlýðý ilkesine aykýrý filan da deðildir. Eðer böyle bir endiþeyi dillendireceksek, bugün için de ayný þeyleri söylemek mümkündür. Þimdi Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün yasal olarak baðý yok diye, özü itibariyle AK Parti’den farklý bir düþünce yapýsý içinde olduðunu söyleyebilir miyiz? Mevcut durum, sadece yasal bir takiyyeden ibarettir, o kadar...
Ayrýca, cumhurbaþkanýnýn partisi ile baðýnýn kopmasý 1960 darbesinin bir sonucudur. Türkiye, son yýllarda ‘vesayet sistemi’ni geriletmede önemli bir mesafe almýþtýr. Þimdi, vesayetin son halkasý olan ‘partili cumhurbaþkaný’ sistemini yeniden ihya ederek son noktayý koymalýdýr.