Partizanlýk zor zanaat

Dün gazetelere baþka bir merakla baktým, raporumu hemen sunuyorum: Antalya’nýn CHP’li Büyükþehir Belediye Baþkaný Prof. Mustafa Akaydýn’ýn, partili bir kalabalýk önünde, “Onbinden fazla atama yaptým, bunlarýn yüzde 40’ýndan fazlasýný CHP’li arkadaþlarýn tavsiyesiyle yaptým” açýklamasý pek çok gazete tarafýndan haberleþtirilmemiþti.

‘CHP’li medya’nýn bazýsý küçücük vermiþti haberi; konuyu sütununa taþýyan ‘CHP’li yazar’ ise hiç yoktu...

Önemli mi? Deðil aslýnda. Her gazetenin kendine göre bir yayýn çizgisi olmasý doðaldýr; nitekim sözünü ettiði haberi manþetine çeken pek çok baþka gazete çýktý. Olayý kaçýrmayan yorumcu sayýsý da herhalde az deðildir.

Benim bu noktaya iþaret ediþim, ayný gazeteler ve yazarlarýnýn, ikide bir “Neden bu haberi görmediniz?” diye baþkalarýna tarizde bulunmalarý yüzünden...

Haberin kendisi ise dehþet verici...

Yok, CHP’li siyasilerin partizanca tavrýný öðrenmem deðil dehþet verici olan; o gerçeði CHP’nin atama yapabilecek konuma geldiði her dönemde yaþananlardan biliyorduk zaten. Dehþet verici olan, ayný zamanda bilimsel kimliði de bulunan bir büyükþehir belediye baþkanýnýn, bu durumu, baþkalarýnýn da bilmesinde hiçbir sakýnca görmemesidir.

Övünüyor yaptýðýyla...

Ayný çizgideki politikacýlarýn adalet bakanlýðý koltuðunda oturduklarý dönemlerde yargý kadrolarýna sürekli atama yaptýklarý biliniyor; ancak içlerinden birinin, samimi bir ortamda sarf ettiði “Ne yani bizim partilileri deðil de MHP’lileri mi atayacaktým?” cümlesinin baþkalarýnca da duyulmasýndan rahatsýz olduðunu sanýyordum.

Partizanca atamalar yapýldýðýnýn uluorta söylenmesi gerçekten dehþet verici bir durum...

Umuyorum, CHP lideri Kemal Kýlýçdaroðlu hem Antalya Büyükþehir Belediye Baþkanýnýn ‘büyük aðabey’ dediði parti ileri geleniyle arasýný bulur, hem de “Sakýn ha, böyle partizanca iþler yapma” diye kendisine ihtarda bulunur.

Çünkü partizanlýk, dehþet verici olduðu kadar CHP açýsýndan vahim sonuçlar doðurabilecek bir durumdur da...

1990’lýlarýn baþýnda Ýstanbul Belediyesi’nde ortaya çýkan ÝSKÝ Skandalý’ný hatýrlamak bile yeterli. CHP’li belediye baþkanýnýn iþbaþýna getirdiði CHP’li kadrolarýn rüþvet ve iltimasla yaptýklarý alýþ-veriþler, partiye, sadece Ýstanbul’u deðil yirmiye yakýn ilin belediye baþkanlýðýný da kaybettirmiþti.

Ýnsanlarýmýz akçalý konularda olaðanüstü hassaslar; hele bir de organize biçimde ve yaygýn olarak yapýlýyorsa yolsuzluk, daha da hassaslaþýyor insanlar...

Eskinin ÝSKÝ Skandalý’ndan çýkartýlacak bir ders daha var: Hangi kurumda haddini aþan partizanca bir kadrolaþma yaþanýyorsa, o kurumda yolsuzluk yapýlmasý ihtimali de artar. Hepsi birbirine benzeyen kiþilerden oluþan partili kadrolar, bir süre sonra, ya hep birlikte yolsuzluk yapmaya ya da yolsuzluk yapana göz yummaya baþlar.

Tevekkeli CHP’li baþka belediyelerde de gürültüsü dýþarýdan da iþitilen müthiþ rahatsýzlýklar yaþanýyor þu sýralarda...

Kadrolaþýlýyor da ne oluyor? Benzer kiþilerden oluþan yönetimler daha mý baþarýlý oluyor? O sayede halkýn partiye teveccühü ve oylar mý artýyor?

Benimki de merak iþte: Bir partinin herhangi bir devlet kurumunda kadrolaþmasý yasalara göre de suç deðil midir sahi?