Pastayı kestiniz de...

Pastayı kestiniz, servis ettiniz, güzelce mideye indirdiniz, afiyet olsun da, Nevzat Ayaz’la Haluk Şahin’i, Orhan Birgit’le Hüsamettin Cindoruk’u, Altan Öymen’le Barış Penlivan’ı nasıl bir araya getirebildiniz?

Cindoruk sağcı değil miydi?

Demokrat Parti’nin mirası üzerinde “mış gibi” yapıp durmuyor muydu?

Nasıl oluyor da, Demokrat Parti’yle ve onun taşıdığı ideolojiyle niza halinde bulunan solcu Orhan Birgit’le yan yana gelebiliyor, aynı pastaya çatal sallayabiliyor?

O Orhan Birgit ki, Hüsamettin Bey’gillerin avukatlığına soyunduğu Demokrat Partililere yönelik bel altı muhalefetin en mümtaz üyelerinden biriydi... “Yaptıklarının” hatırası hâlâ tazedir...

Haluk Şahin’e ne demeli peki?

İletişim, iktidar, editoryal bağımsızlık, medya etiği, tarafsızlık, bağımsızlık gibi lafları biz ondan öğrenmedik mi?

Bu kavramların hiçbiriyle kesişmemiş Nevzat Ayaz’la Haluk Şahin’imizi, hangi “ülkü birliği” bir araya getirebiliyor?

Efendim?

Nevzat Ayaz “okur temsilcisi” sıfatıyla mı oradaydı?

Ne yani, devlette valilik ve polislik yapmış, başka da bir sivil faaliyeti görülmemiş emekli bir bürokratı, sırf Basın Konseyi istedi diye “okur temsilcisi” mi sayacağız?

Hangi okurun görüşünü aldılar da, böyle bir tasarrufta bulundular?

Hadi Altan Öymen’i anlıyoruz... Devletin yapıp ettiklerine karşı kırılgandır; icabında 27 Mayıs’çıların da, 12 Mart’çıların da, 12 Eylül’cülerin de masuniyetini savunur; darbecilerin gadrine uğramış olsa da, açık kanallardan şekvacı olmamayı tercih eder...

Barış Pehlivan’ın ne işi vardı pasta kesme seremonisinde?

Bu genç arkadaş, tüm yapıp ettikleriyle, 12 Eylül’ün kurumlarına karşı değil miydi? Gazeteciliğini, bu “karşı koyuş” biçimlendirmemiş miydi?

Konu ne?

Şu:

Basın Konseyi bir yemek tertipliyor... (Haberi, Maocu Kemalistlerin internet sitesinden okuyoruz...)

Basının meslek ilkelerine uygun faaliyet göstermesi amacıyla kurulan Basın Konseyi’nin, kuruluşunun 25. yıldönümü şerefine verilen yemeğe, aralarında Altan Öymen, Haluk Şahin, Tufan Türenç, Pınar Türenç, Yalçın Büyükdağlı, TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Nevzat Ayaz, CHP Genel Başkan İletişim Koordinatörü Baki Özilhan’ın da bulunduğu birçok isim katılıyor...

Sonra “pasta kesme törenine” geçiliyor.

Pastanın ismi “25. Yıl Pastası...”

Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit, “Bu salonda pastayı kesecek birçok isim var ama ben Barış’ı davet ediyorum” diyerek, Basın Konseyi’nin 25. Yıl pastasını kesmesi için Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ı ve eşi Aysel Onur Pehlivan’ı sahneye davet ediyor  

Pehlivan çifti tarafından kesilen pasta konuklara ikram ediliyor ve afiyetle mideye indiriliyor.

Buraya kadar tamam da, Basın Konseyi’nin “basının meslek ilkelerine uygun faaliyet göstermesi amacıyla” kurulmuş olduğunu da nerden çıkarıyorsunuz?

Kenan Evren’in icazetiyle “oluşturulmuş” bir örgüttür bu.

Birçok gazeteci içerideyken, birçok gazete yayından men edilmişken devreye sokulmuş, faaliyet kalemleri de “devlet merkezince” belirlenmiş “sarı” kuruluşlardan biridir.

Hatta, en sarısıdır...

Başkanlığına da, 27 Mayıs konvansiyonuna “aza” seçilmiş Oktay Ekşi atanmıştır.

Bu konseyin bilinen tek faaliyeti, kendisini “mahkeme” yerine koyup gazeteci yargılamak, “yalan” olduğu tescillenmiş haberleri aklamaktır.

Basın Konseyi budur.

Pastayı kestiniz de... Nöbeti devralan Orhan Birgit’e sorun bakalım, basının meslek ilkeleri doğrultusunda faaliyet göstermesi konusunda kendisi ne yapmış, yazılarında hangi “kamu yararını” gözetmiş?

Darbeye “lojistik destek” sağlamak da bir basın faaliyeti midir?

Bunun cevabını “pasta kesme göreviyle” onurlandırılan genç gazeteciden rica ediyorum.