NATO’nun aldýðý “kriz bölgelerine acil müdahale gücü” kararý, eðer, ayakta tutulmaya çalýþýlan Pax Americana’nýn (Amerikan Barýþý)Rusya ve Çin gibi “meydan okuyucularýna” karþý ise yetersiz, Ýran gibi mevcut durumda manevralanan bir devlete karþýysa, fazladýr. Zaten, günümüzde, NATO’nun yaþadýðý ana sorun, Afganistan gibi uzak diyarlara müdahale zayýflýðýndan deðil, “caydýrýcýlýk”sorunundan kaynaklanmaktadýr. Soðuk Savaþ yýllarýnda Sovyetler Birliði ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi “ideolojik zeminli” iki gücü hareketsiz býrakan, birini daðýtan, diðerini ise, dünya ekonomisinin içine çeken bir yapýlanma, Kýrým, Güney Çin Denizi, Kore yarýmadasý, Afganistan-Pakistan hattý ve nihayetinde Ortadoðu ile Kuzey Afrika’da farklý güçlerin meydan okumasýyla karþý karþýyaysa, durup düþünmek gerekiyor.
Bu sonucu Avrupalýlar hazýrladýlar. Soðuk Savaþ’ýn bitimiyle, ciddi bir meydan okumadan kurtulduklarýný düþündüler, savunma harcamalarýný NATO’nun beklediði toplam yýllýk üretimlerinin yüzde 2 seviyesinin altýna çekerek, ellerindeki parayý ekonomilerinin güçlenmesinde kullanmayý tercih ettiler. Nasýl olsa, NATO’nun toplam savunma harcamasýnýn yüzde 64’ünü karþýlayan bir ABD vardý ve bütün Avrupa geri kalan yüzde 36’yý paylaþmayý , “akýlcý” politika olarak benimsedi. Almanya’nýn yýllýk üretiminin yüzde 1’ini, Ýtalya’nýn yüzde 1.1’ini, Ýspanya’nýn yüzde 0.8’ini, Fransa’nýn yüzde 1.9’unu Ýngiltere’nin ise zar-zor yüzde 2.1’ini savunmaya harcadýðý bir Avrupa’yla karþý karþýyayýz. Türkiye, yüzde 2.3’lük oranla tutarlý bir çizgi izliyor.
Bu Avrupa ve 2008’de girdiði ekonomik kriz sonrasýnda orta sýnýfýnýn ortalama yüzde 12 gelir kaybýna uðradýðý Amerika ile NATO’nun asýl görevi olan “caydýrýcýlýk” iþlevini saðlamamýz artýk güç görünüyor. Amerika’nýn iþi zor: Son 10 yýldýr yýllýk gelirinin yüzde 4.3’ünü savunmaya harcayan Rusya’yý Avrupa, dev ekonomisinin yüzde 2’sini savunma harcamalarýna ayýran Çin’i de Japonya ve Güney Kore ile birlikte dengelemeye çalýþacak.
Washington’un tek çaresi var: Güçlü bölgesel ittifaklar oluþturmak, ittifaklarýn “maliyet bölüþümünü” öne çýkarmak ve bu yolla yeni meydan okumalarý durdurarak caydýrýcýlýðý artýrmak...
Pax Ottomana’nýn önemi...
Türkiye, ABD’yi karþýsýna almadan, ama, yeni bir iliþki aðý kurarak dünya dengelerindeki yerini güçlendirecek konuma sahip. ABD’nin, Suriye, Irak, Lübnan ve Filistin’de sergilediði görüntü, Türkiye açýsýndan hem aðýr istikrarsýzlýk ortamý yaratmakta, hem de geleceðe dönük yeni ve kalýcý stratejilerin de kapýsýný aralamaktadýr.
Süreç, Arap dünyasýnýn iki güçlü devleti Irak ve Suriye’nin yýkýlmasýna yol açtý, Mýsýr ise, kendi ekonomik çöküntüsünün yarattýðý kara delikte kaybolup gitti. Mali gücüyle ayakta kalan Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin “ideolojik zeminleri” bölgenin “düzenleyici gücü” olmalarý yeteneklerini yok ediyor, týpký, Ýran gibi... Suudi Arabistan Sünni radikal cephenin, Ýran Þii yayýlmacý siyasetlerin devletleri olduklarý sürece, barýþ ve istikrarý deðil, savaþý finanse edebileceklerdir.
Bölgenin baþka aktörü Ýsrail ise, gerçekleþtirdiði son Gazze katliamý ile dünya açýsýndan “sürdürülebilirliði tartýþmalý” bir proje konumuna yuvarlandý.
David Fromkin, Pulitzer adayý olan ve Osmanlý Ýmparatorluðu’nun bölgeden çekiliþini yorumladýðý 1989 tarihli kitabýna “Bütün Barýþlarý Sonlandýran Barýþ” adýný verirken haklýydý!.. Dönemin sömürgecileriPax Ottomana’yý (Osmanlý Barýþý) yýkarken yerine iþte bugün izlediðimiz Ortadoðu’yu koyabildiler ve yarattýklarý karþýsýnda çaresiz bir görüntü sergiliyorlar.
Tekrar ediyorum, biz bunu planlamayacaðýz... Asla, “yeni-Osmanlýcý” politikalara yönelmeyeceðiz ama tarihin bu dönüm noktasýnda Pax Ottomana’yý kapýmýzda bulacaðýz!.. Týpký, hiç hazýrlýklý olmadýðýmýz bir anda, 1991 yýlýnda Türk Dünyasý’nýn büyükelçiliklerini ve baðýmsýz devlet bayraklarýný Ankara’da bulduðumuz gibi...
Demokrasisini güçlendiren, çözüm süreciyle kendi iç barýþýný kurumsallaþtýran, yýllýk toplam ekonomik üretimini 1.4-1.6 trilyon dolar bantýna, kiþi baþýna ulusal gelirini 22-25 bin dolar düzeyine çeken bir Türkiye’ye artýk, yalnýz bizim deðil, tüm dünyanýn ihtiyacý var.
Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti kimliði, güçlü ekonomi-güçlü ordu zeminiyle Türkiye, bölgenin “dikte edici” deðil, “düzenleyici” gücü olarak tarih önüne çýkacak.
Bilelim: ABD ve AB ile Soðuk Savaþ yýllarýndan bu yana yerleþmiþ geleneksel iliþki aðýnýn rafa kalktýðý yeni bir döneme giriyoruz... Detaylarý gelecek yazýda...