Bu anlayýþ, peygamber sevgisini derinlerinde hisseden Anadolu insaný tarafýndan da benimsenmiþ, devletin mübarek mekanlara gösterdiði bu ilgi ve alakadan hiç kimse rahatsýz olmamýþtý. Rahatsýz olmak bir tarafa, pek çok insan Mekke, Medine ve Kudüs için her yýl gönderilen Surre Alaylarýna maddi sýkýntýlarýný hiç düþünmeden elinden geldiði kadar katkýda bulunmaya çalýþmýþtý.
Surre, içine para konulan kese veya cüzdan anlamýna gelmektedir. Daðýtýmý hac zamanýna yetiþtirilmek üzere Osmanlý padiþahlarý tarafýndan Medine ve Mekke ile Kudüs’teki Mescid-i Aksâ görevlilerine, bu þehirlerde oturan yoksullara, âlimlere ve kanaat önderlerine daðýtýlmak üzere gönderilen para keselerine ve çeþitli hediyelere Surre-i Hümâyûn ya da Mahmil-i Hümâyûn adý verilmektedir. Tarihte ilk defa Abbasî Halifesi el-Muktedir Billah zamanýnda hazýrlandýðý ileri sürülen Surreler, Osmanlý döneminde ilk olarak Yýldýrým Bayezid döneminde gönderilmiþ, Hicaz’ýn Yavuz Sultan Selim zamanýnda fethedilmesi ile de birlikte devletin resmi politikasý haline gelmiþtir. Surreler Osmanlý coðrafyasýnýn baþlýca iki noktasýndan gönderilmekteydi. Bunlardan en önemli ve en gösteriþlisi hiç þüphesiz “Hâdim’ül-Harameyn” sýfatýný taþýyan Osmanlý Padiþahlarýnýn payitahttan gönderdikleri idi. Diðeri ise Mýsýr Hýdivi’ne aitti. Surre Alaylarý’nýn Ýstanbul’dan yola çýkýþý halk arasýnda en fazla merak uyandýran manzaralardan biriydi. Sadece saray erkaný deðil, sýradan insanlar da bu alaylara verdikleri armaðanlarla katkýda bulanabilirdi. Evkaf Nezareti’nin gözetiminde alýnan bu armaðanlar bir yüzünde gönderenin, diðer yüzünde de alacak kiþinin adresleri yazýlý meþinden yapýlmýþ çantalara konur, aylar sonra bu çantalar; içinde muhakkak zemzem, hurma, kýna, akikten yapýlmýþ yüzük gibi hediyelerle geri dönerdi.
EN ZOR ZAMANLARDA BÝLE...
Surre-i Hümâyûn’un yola çýkýþý, ulaþým aðýnýn kolaylaþmasýyla birlikte Þaban ayýnýn on beþinci günü sarayda yapýlan bir törenle baþlardý. Surre Emini ve Evkaf Nazýrý birlikte mabeyne gelir, padiþahýn huzurunda içi hediyelerle dolu sandýklarýn bir kýsmý tedarik edilen bir deveye yüklenirdi. Haremden saray bahçesine çýkarýlan deve Kýzlaraðasý tarafýndan üç kez dolaþtýrýldýktan sonra kurbanlar kesilir ve tekbirler alýnýrdý. Yýldýz ya da zaman zaman Dolmabahçe Sarayýnýn bahçesinde de gerçekleþtirilen bu törenin bitmesinin ardýndan alay yola çýkardý. Alayýn önünde gösteriþli bir ata binmiþ alayý idare eden üniformalý bir teþrifatçý, onun arkasýnda sýrasýyla kaftancýbaþý, müjdecibaþý, kâhya, surre emini, hediye sandýklarýný taþýyan develer, akkâmlar (Deve kiralayýcýsý) ve iki taraflý olmak üzere piyade askerleri yol almaktaydý. Kabataþ’tan vapurla uðurlanarak Üsküdar’a gelen Surre Alayý sokaklarda merakla bekleyen halkýn arasýndan geçirilerek Doðancýlar meydanýna çýkarýlýr oradan Üsküdar mutasarrýfýnýn katýldýðý bir heyetle önce Aziz Mahmud Hüdayî Dergâhýna, ardýndan Doðancýlar Mektebi’ne ve en son Karacaahmet Türbesi’ne getirildikten sonra burada hep birlikte dualar edilirdi. Kafile burada bir gün konakladýktan sonra kuþluk vakti Üsküdar’daki Ayrýlýk Çeþmesi’nden hareket edip, Osmanlý’nýn Hicaz’a giriþ karargahý olan Þam üzerinden Kudüs’e, Medine’ye ve en son Mekke’ye uðrayarak yolculuðunu sonlandýrýrdý. Gönderilen yardýmlarla hediyeler yetkililerin huzurunda her uðranan durakta sahiplerine daðýtýlýr, en son hac ibadeti de ifa edildikten sonra durum bir raporla Ýstanbul’a bildirilirdi. Surre-i Hümâyûn 1517’den 1864 yýlýna kadar kara yoluyla, katýr ve develerle gönderiliyordu. Süveyþ Kanalý’nýn açýlmasýyla beraber 1908 yýlýna kadar deniz yolu kullanýlmýþ; Rodos, Kýbrýs ve Beyrut Limanlarý vasýtasýyla Þam’a ve Medine’ye ulaþýlmýþtý. 1908’den sonra artýk Hicaz Demiryolu tercih edilmeye baþlandý. Osmanlý Devleti, Surre-i Hümâyûn geleneðini problem yaþadýðý dönemler hariç son günlerine kadar devam ettirmiþtir. Sultan Vahdeddin döneminde devlet, Mekke, Medine ve Kudüs’ün Ýngilizlerin himayesine girmesine ve imkânlarýn az olmasýna raðmen, kutsal mekanlar için Surre Alayý göndermekten asla vazgeçmemiþtir.