Ayasofya, müze olmaktan kurtarýlýp, aslî tesis gayesine; Tevhîd dini mâbedine iade olunmuþtur.
(Bu Pazar Yârenliði’nin bir kýsmý, geçen hafta yayýnlanacaktý. Ancak o gün, Bosna’da Srebrenitsa Katliâmý’nýn 25. yýldönümüne öncelik vermek gerektiðinden, bu haftaya ertelendi.)
*Bir okuyucu, Ayasofya konusunda, ‘Müslümanlarýn, baþkalarýnýn mâbedine ihtiyacý mý var ?’ diyor.
-Müslümanlarýn, baþkalarýnýn mâbedlerine ihtiyacý elbette yoktur; mâbedlerini hem de en güzel ve muhteþem þekilde yaptýklarýna tarih þahiddir.
Ayasofya’ya gelince.. Hz. Îsâ þeriatinin (ki, o da Ýslâm þeriatidir) yürürlükte olduðu ve Hz. Peygamber (S)’in ‘Risalet’inin baþlamasýndan 75 sene öncelerde, ‘Tevhîd inancýna göre ibadet edilmesi için’ inþa edilmiþti yani.. Ama, en azýndan Hicrî -857 yýlýndaki fetih öncesinde, Tevhîd inancýnýn bir mâbedi olmaktan çýkmýþtý.
Ýstanbul’un fethiyle ise, Ayasofya, yeniden aslî tesis gayesine uygun olarak, Tevhîd inancýnýn bir mâbedine dönüþtürülmüþtür. Nitekim, Hz. Peygamber (S) de, Mekke’nin fethinden sonra, Kâbe’yi putlardan temizleyip, Hz. Ýbrahîm (a) zamanýndaki statüsüne iade etmiþti.
*Bir okuyucu, geçen hafta bir yazýmda, yeni kurulan bir partinin liderinin eski sözlerini hatýrlatmam üzerine, tarafsýz -ve de kendisi gibi- düþünmediðim için serzeniþte bulunuyor. Ve, ‘Irkçý veya solcu baþka siyasî gruplarla birlikte olabilenler, niçin onunla birlikte olamýyor?’ diyor ve onun ekranlara çýkmasýnýn bile engellendiðini iddia ederek, bir solcu parti liderinin ekranlar arasýnda mekik dokuyuþundan ‘rahatsýz olup olmadýðýmý’ soruyor.
-Bu soruyu bana deðil de, keþke, ‘Baþkalarýyla bir arada olabiliyorsunuz da, niye, yýllarca, en üst derece sorumluluk makamlarýnda birlikte bulunduklarýnýzla bir arada olamýyorsunuz?’ diye, o yeni Gn. Baþkan’a da sorsaydýnýz..
Ayrýca belirteyim ki, filânca kiþinin, özel TV. kanallarýnda, oradan oraya koþmasýna ve görüþ açýklamasýna gelince..
Sizin dile getirdiðiniz yakýnmayý o yeni lider de geçenlerde, tartýþmalý bir TV. programýnda da dile getirmiþti; ‘Filanlar ekranlarda yer alýyor, bize o ekranlar kapalý..’ diye..
Özel kanallar, hayatta kalabilmek için daha fazla reklam almak ihtiyacýndalar. Bunun için de, daha fazla ilgi ve izleyici çekme peþinde kavgacý, ‘show’ yapabilen, yerli-yersiz baðýranlar da özellikle çaðrýlýyor.
Sözünü ettiðiniz kiþi, 1970-80’li yýllarda, marksist dünyadaki özellikle Sovyet Rusya- Çin ihtilaflarýnda Mao’cu ve Amerikancý siyasî çizgisiyle meþhurdu. Türkiye’deki yayýnlarýnda da, devlet sýrrý olabilecek isim ve resimleri bile yayýnlayabiliyor ve hakkýnda tâkibât yapýlamýyordu; ‘Bu, bizi ve iç hukuk güçlerini aþar..’ denilerek.. O kiþi, 1990’larda, resmî ideolojinin 1 numaralý kiþisinin dinsizliðini, onun el yazýlarýyla ortaya koyuyordu ve bu yazýlarýn o þahsa ait olduðu, T. Tarih Kurumu tarafýndan da kabul edilmiþti. Ama, bu kiþi, sonralarý, kendisine karþý çýkanlarý o 1 numaraya ‘düþman’ olmakla suçladý..
Ayný kiþi, bir zamanlar PKK lideriyle de sarmaþ-dolaþtý. Þimdi ise, ülke bütünlüðünün korunmasý pozlarýnda, vs..
Bunu herkes görüyor da, en üst yetkili bilmiyor mu sanýyorsunuz?
*Mühendis olduðunu da belirten bir kiþi, bir önceki ‘Pazar Yârenliði’nde ‘Osmanlý’nýn son döneminde, hele de Abdulhamîd’in bertaraf edilmesi çabalarýna, çok güçlü Müslüman isimlerin de destek verdiklerine dair tarihî bir konuda yazdýklarýma eleþtiri yazmak yerine, bana, ‘egoist, materyalist, haysiyetsiz, kapýya konulmak korkusuyla yazan vs.’ gibi, kendi seviyesinden haber veren laflar sýralamýþ..
-Lisan, kiþinin aynasýdýr; öylelerine aynaya bakmasýný tavsiye etmekten gayri ne denilebilir?
Bir okuyucu da, Þâdiye Osmanoðlu’nun, babasý Sultan 2. Abdulhamîd hakkýnda yazdýðý kitabýn güvenilirliðini soruyor. Yazdýklarý ilginç, ama, tarihî belge sayýlamaz.
Çünkü, hiç kimse, yakýnlarý ve sevdikleri hakkýnda tarafsýz olamaz; düþman veya karþýtlarý hakkýnda da.. Çünkü, insan etten-kemiktendir, duvar ya da robot deðildir ki, tepkisiz olsun..