PERDEDEKÝ KARAKTER KENDÝMÝZE BAKMAMIZI SAÐLAR

Halef filmindeki rolüyle 6. Boðaziçi Film Festivali’nde En Ýyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü alan Muhammet Uzuner baþarýlý sinema yolculuðunu Star Gazetesi okuyucularý için deðerlendirdi.

Sinemamýz ikiye bölünmüþ bir endüstri. Bir tarafta giþe filmleri diðer tarafta ise festival yapýmlarý veya sanat filmleri. Yurt dýþýnda sanat filmleriyle tanýnan bir ülkeyiz. Onun için bu tür yönetmenlerimizin çektiði filmler önemli. Ve tabii bu tür filmleri üzerlerinde taþýyabilecek oyuncular da çok önemli. Bu anlamda sinemamýzýn biraz sýkýntýda olduðunu düþünüyorum. Yoksa sanat filmlerinde çoðunlukla ayný isimleri görmezdik. Mesela Ercan Kesal’ý her yýl birkaç filmle beyazperdede seyrediyoruz. Ýyi ki de seyrediyoruz, gerçekten çok deðerli bir oyuncu ve sanatçý. Ama onun bu kadar çok yapýmda yer almasý eldeki oyuncu seçeneklerinin kýsýtlý olmasýndan da kaynaklanýyor. Ýþte bu hafta konuðumuz olan Muhammet Uzuner’i bu anlamda çok önemsiyorum. Çünkü beyazperdedeki macerasý dikkat çekici þekilde baþarýlý. Bir Zamanlar Anadolu’da, Küf ve son olarak 6. Boðaziçi Film Festivali’nde ödül aldýðý Halef filmiyle kabiliyetini kanýtladý. Beyazperdeye çok yakýþan bir fiziði ve ses tonuna sahip, bir de üzerine kabiliyetini koyduðumuzda sinemamýz için önemli bir isimle röportaj yaptýðýmýzý söyleyebiliriz. Ýþte Muhammet Uzuner’in sorularýmýza verdiði cevaplar...

Senaryo size geldiðinde etkilendiðiniz ve rolü kabul etmenize sebep olan þey neydi?

Halef’in senaryosu birkaç bakýmdan hoþuma gitti. Senaryonun kurgusu merak ögesi açýsýndan iyiydi. Baþýma böyle bir þey gelseydi ne yapardým diye hayli düþündüðümü hatýrlýyorum. Ama senaryonun asýl cezbedici yaný dýþardan gelenle içerde olanýn hayat karþýsýndaki tutumlarý ve bu iki karakterin çatýþmalý iliþkisiydi. 

Rolünüzden bahseder misiniz?

Mahir, Ýstanbul’da yaþayan bir matematik öðretmeni. Uzun süredir uzak durduðu köyüne babasýndan kalan portakal tarlasýný satmak üzere geliyor. Çocukken yaþadýðý travmatik bir olayýn girdabýna tekrar düþüyor. Ölüm-yaþam üzerine düþünmeye, sorgulamaya baþlýyor. 

Bazý rollere hazýrlanmak gerekir. Bazýlarý ise þimdiye kadar biriktirdiðinizden çýkar. Bu hangisine yakýndý?

Bu kez cebimde olmayan ve beni çok korkutan bir rolle karþý karþýyaydým. Mahir’in epilepsi hastasý olmasý ve senaryoda birkaç kez epilepsi krizi geçirecek olmasý bütün rol hazýrlýðýmda aðýrlýklý bir yer tuttu. Bu tür zorunluluklarýn iyi çalýþýlmasý ve iyi oynanmasý gerçeklik duygusu oluþturmak için çok önemli.  Krizler hakkýnda çok araþtýrdým. Ýlgili doktorlara sorular sordum. Krizlerin süreleri, biçimleri, kendine gelme aþamalarý vb. Böyle bir duruma daha önce hiç tanýk olmadýðým için internetten birçok video izledim. Çok moral bozucu bir süreçti maalesef. Hiç prova alamadým. Ýlk krizim sette oldu ve yönetmen de kullandý. 

Halef’in konusunu ve finalini düþünürsek fazlaca karamsar deðil mi? 

Ben filmi karamsar bulmuyorum. Hayat üzerine bir düþünme zamaný diye algýlýyorum. Perdedeki karakterlerin hayata yanlýþ ya da doðru tutunuþlarýný görmemiz kendi hayatýmýz ve kendimizin hayata-hayatýmýza verdiðimiz tepkileri tekrar düþünmemizi saðlar. Film izlememizin, tiyatro seyretmemizin, kitap okumamýzýn ya da bir resim veya heykele bakmamýzýn nedeni bu deðil mi?

Mahir þehirde yaþadýðý için köklerinden daha analitik bir düþünüyor. Ama ölümle karþýlaþýnca yelkenleri suya indiriyor...

Mahir karakteri de her insan gibi ölmek deðil yaþamak istediði için yaþamýn farklý algýlanýþ biçimlerine yakýnlýk hissediyor. Bu bir arayýþ. Film bana göre bir inanç meselesini ele almýyor; inanýþtan yola çýkarak varlýk ve yokluk üzerine düþünmemizi istiyor. 

Sinemamýzda þehirli insanýn dertleri ve hikayesi sizce yeterince doðru anlatýlýyor mu? 

Sanat alanýnda doðru-yanlýþ ekseni pek tatmin edici gelmiyor bana. Her sinemacý neyi dert ediyorsa kendi istediði biçimde ifade ediyor. Taþra hikayelerinin çoðunlukta olduðunu görüyoruz evet. Belki de taþra ortamý insaný anlatmak için daha yoðunluklu bir atmosfer saðlýyor olabilir. Ýliþkilerin, çatýþmalarýn daha aþikar olduðu koþullar olabilir. Belki de þehirde yaþayanlarýmýzýn çoðu hâlâ taþrada yaþýyordur. Türkiye’de kentte yaþayanlarýn pek azýnýn kentli refleksleri olduðunu düþünüyorum  

Oynadýðýnýz filmlere baktýðýmýzda, Bir Zamanlar Anadolu’da, Küf ve Halef gibi filmler gerçekten önemli yapýmlar. Bu anlamda bir seçim kriteriniz var mý? 

Biraz þanslýyým diyelim. Elbette seçiciyim sinema konusunda. Güzel projelerle çakýþtý yolum. Bir senaryoyu okurken kendi oynayacaðým karakterle birlikte hikayenin bütününe de bakýyorum. Kendimi projeye ait hissetmiyorsam teklif edilen rolün güzel olmasý, prodüksiyonun veya rolün büyüklüðü ya da küçüklüðü kararýmý etkilemiyor.

Mektepli bir oyuncusunuz. Oyuncu olmaya ne zaman karar verdiniz? 

Ekonomi eðitiminin son yýllarýndaki tiyatro çalýþmasýna kadar hiç ilgim yoktu sanatsal iþlerle. Son yýl katýldýðým tiyatro çalýþmasý sýrasýnda Ankara Üniversitesi DTCF Oyunculuk Bölümü sýnav açýnca baþta abim olmak üzere insanlar teþvik ettiler beni. Ben de girdim ve kazandým. Sonradan görmeyim bu meslekte...

Sinema öyle bir meslek ki her türlü karakteri üzerinize bir ceket gibi giymek zorundasýnýz bu anlamda oyuncu kiþisel bir çatýþma yaþar mý? 

Filmin bütünü benim de anlatmak istediðim þeyi anlatýyorsa o yapý içinde her þeyi oynarým. Oyuncunun sinemada sadece rolünden sorumlu olduðunu düþünenlerden deðilim. Bu durumda ifade edilmek istenene katkým olabilecekse öyle ya da böyle her rolü oynarým diye düþünüyorum. Kaldý ki oynadým da. Yeter ki iyi yazýlmýþ ve iyi yönetilecek olsun. 

Boðaziçi film festivalinde Halef ile ödül aldýnýz. Ödül bir oyuncuyu nasýl etkiler? 

Ödül hoþ bir þey. Yaptýðýnýz iþi birileri görüyor ve deðerlendiriyor. Bu kimin hoþuna gitmez. Ama takýlý kalmamak lazým. Sonuçta ‘en iyi erkek oyuncu’ ibaresi sadece o festivale ve sadece o jüriye ait. Sizi en iyi erkek oyuncu yapmýyor yani. Bir taltif bir teþekkür diye algýlýyorum. Özellikle yeni tanýnan genç oyuncular sektörde dikkatleri üzerlerine çekiyor aldýklarý ödüllerle. 

 

TÝYATRODA KOLEKTÝF ÜRETÝM BENÝ MUTLU EDÝYOR

Tiyatro oyunlarý yazýp yönetiyorsunuz. Sinemada da yönetmenlik ya da senaristliði düþünüyor musunuz? 

Hayýr. Tiyatroda yönetmenliði seviyorum ama sinema için böyle bir düþüncem ya da hevesim yok. Tiyatronun ve sinemanýn yapýlýþ biçimleri çok çok farklý. Tiyatroda kolektif üretme biçimi beni çok mutlu ediyor. Sinemanýn dinamikleri farklý. Sinemada sizin de dediðiniz gibi yönetmenin hayal dünyasýna hizmet eden ifade araçlarýyýz. Tiyatrodaysa birlikte üretim yapabilirsiniz. Ayný nedenle tiyatro alanýnda prodüksiyon tiyatrosu da bana zevk vermiyor. Þu günlerde bütün bu düþüncelerimizi hayata geçirmek için Arzu Gamze Kýlýnç’la kurduðumuz bir tiyatro ve oyunculuk okulu olan Cihangir Atölye Sahnesi’nde Kývanç Kýlýnç’ýn yazdýðý “Bir Alaturka Hikayet: Raif ile Letafet” adlý oyunu prova ediyoruz. Diðer atölyelerimizde de üretim devam ediyor. Tüm bu çalýþmalar ortak duygu ve düþünceye hizmet eden kolektif bir ortamda gerçekleþiyor. Yazma meselesiyse baþlý baþýna zor ve aðýr bir konu. Keþke yazabilseydim.