Perşembenin gelişi belli değil miydi?

Fenerbahçe bu maç öncesinde grup lideriydi. Ama lider gibi futbol sergilemedi. Öylesine gereksiz pas hataları vardı ki.. Özellikle Volkan şen aldığı her topla rakiplerini çalımlayarak geçme isteğindeydi ama hep takılan oldu. Maç başlangıcında Fener takım olarak oyunu kendi sahasında kabul ederek rakibinin akınlarını kesmeye çalıştı. Ama onu da beceremedi.

Advocaat eğer kendi takımının oynadığı futboldan bir şey anladıysa ben arap çocuğu olayım. Yahu bir teknik adam saha kenarında futbolcusunu uyarmak için bir hareket yapmaz mı? Sanki misafir sanatçı gibi kendini kulübeye kilitledi.

Maçın ilk yarısında öylesine iki acemice penaltıya sebebiyet verdik ki, biri Kjaer’dan biri de Şener’den. Durup dururken iki penaltı golüyle yenik duruma düştük. Birinci penaltıyı Pogba, ikinci penaltıyı ise Martial’in gole çevirince 2-0 geriye düştük. Pogba’nın üçüncü golü ise Fenerbahçe’nin havlu atmasına neden oldu. Ben böylesine çağ dışı futbolla oyun anlayışını Sarı-Lacivertliler’e yakıştıramıyorum. Kendi ligimizde bir şey oynamıyor. Seyircileri kahrediyor. Üstüne üstlük Manchester United gibi güçlü bir rakibin kendi sahasında oynadığı maçta sadece Van persie’nin attığı bir gole sığınıyorsan o zaman sen Fenerbahçe olarak beklentilerin çok dışında kalırsın.

Manchester United takım halinde sahanın her yerinde futbolu güzelleştirirken, Fenerbahçe kalesine leblebi gibi goller atarken, biz Sarı-Lacivertliler’in acizliğini seyretmek zorunda kaldık. Demek ki Fenerbahçe’den buraya kadarmış.

Ben bu Fenerbahçe’nin sezon içindeki varlığından hiç mutlu olmadığım için geleceğe de sıcak bakamıyor, maalesef karalar bağlayıp beklemek zorunda kalacağımı zannediyorum.