ABD’nin Irak’ý iþgalinin sonucunda bölgede etnik kimliklere ve mezhep aidiyetlerine dayalý yeni bir politik mimari oluþumunun yolu açýlmýþtý. Suriye iç savaþýnýn neticesinin de her hal ü karda bu yönde olacaðýný daha ilk günlerden itibaren konuþtuðumuzu hatýrlayýn. IÞÝD adý verilen örgüt hem Irak’ýn hem de Suriye’nin baþýna gelenlerin ortak özeti bu bakýmdan.
Þimdi doðal olarak IÞÝD’i veya benzeri diðer Selefi örgütleri hangi dinamiklerin ortaya çýkarmýþ olduðunu sorgulamaya baþladýk. Ama bu meselenin miladýnýn Irak’taki ABD iþgalinin baþladýðý gün olduðunu unutmayalým. Dahasý bölgede yaklaþýk yüz yýl önce gerçekleþtirilen bir önceki mimari projenin bugün revize edilme ihtiyacýnýn doðmasýyla bu yeni sürecin baþlatýlmýþ olabileceðini de en azýndan bir ihtimal olarak akýlda tutalým.
Yüz yýl önce Ýngilizlerin yanlarýna Fransýzlarý da alarak bölgede çizdikleri sýnýrlar, esas itibarýyla imparatorluðun parçalanmasý ve çoðunun gerçek anlamda ulusal kimlikleri geliþmemiþ olan ülkelerde ulus devletlerin oluþturulmasý hedefine yönelikti. Bugün ise mevcut bazý ulus devletlerin parçalanarak etnik kimlik ve mezhep aidiyeti temelinde yeni siyasi birimlerin tesisi arzu ediliyor gibi görünüyor. En azýndan Suriye ve Irak’ta olup bitenlerin doðal sonucunun bu merkezde olduðu belli... Dolayýsýyla ortaya çýkan tablonun tesadüfen oluþtuðunu düþünmek pek mantýklý olmasa gerek.
Zaten Irak’ýn iþgalinden bu yana dünya kamuoyunun tartýþtýðý bir konu bugünlerde IÞÝD isimli örgütün Türkiye’ye yönelik eylemiyle yeniden alevlenmiþ oldu. Bölgede etnik ve dini aidiyet temelinde ayrýþmalarýn devlet otoritesinin yerini alacaðýný ve iþlerin bu noktaya geleceðini sebepsiz yere Saddam’ý alaþaðý eden Amerika biliyor muydu?
Bu sorunun cevabýný verebilmek için sýnýrlarý birinci dünya savaþýndan sonra çizilen Irak ve Suriye’nin Ýkinci Dünya Savaþý’ndan sonra þekillenmiþ olan siyasi yapýlarýna bakmak lazým... Irak’ta nüfusun yüzde 20’sini oluþturan Sünni kesime mensup insanlarýn yönettiði bir rejim, buna mukabil Suriye’de ise Sünni çoðunluðu yüzde onluk Nusayri azýnlýðýn yönettiði bir rejim vardý yakýn zaman öncesine kadar. Bunlara ilaveten etnik çeþitliliði olan nüfus yapýlarýna sahip her iki ülkede de millet kimliðinin yerli yerli yerine oturmamýþ olduðunu da hesaba katmak, özellikle Kürtlerin özerklik veya baðýmsýzlýk hülyalarý kurduðunu unutmamak lazým.
Þimdi düþünün: Irak’taki rejimi yýktýðýnýz takdirde Þiilerin kontrolünde bir yönetimin oluþacaðýný, azýnlýkta kalan Sünnilerin geçmiþin intikamýný almak isteyen kesimlerin hedefi olacaðýný, bu arada öteden beri baðýmsýzlýk kavgasý veren Kürtlerin harekete geçeceðini ve dolayýsýyla hem etnik hem de dini temelde bir ayrýþmanýn yaþanacaðýný tahmin edemez misiniz?
Ayný þekilde, farklý etnik ve dini kimlikleri bir arada tutan çatýnýn yýkýlmasý durumunda Suriye’de en az birkaç yeni devletçiðin oluþmasýnýn iþten olmadýðýný daha bu iþin baþýndayken göremeyen var mýydý? Kusura bakmayýn ama ben bile sürecin en baþýnda bunu birkaç defa yazmýþtým!
Demek ki öngörülemeyecek bir tablo karþýmýza çýkmýþ deðil. Öyleyse mesele öngörü eksikliði deðil. Ama yanlýþ anlaþýlmasýn, bugünlerde birçoklarýnýn yaptýðý gibi komplo teorisi kurmak peþinde deðilim. Bölgedeki gruplarýn veya örgütlerin laboratuar ortamýnda üretildiklerini veya bir düðmeye basýlarak harekete geçirildiklerini söylemek istemiyorum. Toplumsal ve siyasi dinamiklerin ortaya çýkardýðý bir tablo var karþýmýzda. Ancak bir barajýn kapaklarýný patlatýrsanýz oradaki suyun dýþarýya taþacaðýný bilmek baþka bir þeydir. Ayný þekilde doðal olmayan bir süreçte yapýlandýrýlmýþ rejimlerin pamuk ipliðine baðlý þekilde ayakta tuttuklarý sosyal ve politik yapýlardan söz ediyorsak söz konusu rejimlerin ortadan kalkmasýyla bu yapýlarýn nerelere yöneleceðini tahmin etmek zor olmamalýdýr. Dolayýsýyla perþembenin geliþi çarþambadan belli olur demek lazým.