Kemal Kýlýçdaroðlu’nun gazladýðý vekiller Anayasa Komisyonu’nda destansý bir direniþ sergiliyor.
Bütün bir haftayý, söz isteyip laf kalabalýðý yaparak geçirdiler; aralýksýz tam 40 saat konuþtular, araya lüzumsuz sorular sokuþturdular, oylamayý engellemeye çalýþtýlar, filan.
Engelleyemediler.
Çareyi, AK Parti’li üyelere pet þiþe fýrlatmakta buldular.
Bunu “yumuþama iþareti” saymak lazým aslýnda.
Eskiden, halký, “mahalle mahalle, taþlý sopalý direniþe” çaðýrýrlardý.
Þimdi hiç deðilse, eylemci nefislerini, parlamento çatýsý altýnda, daha yumuþak savaþ gereçleri kullanarak, muhataplarýna pet þiþe fýrlatarak köreltiyorlar.
Büyük aþama...
Fakat hiçbiri de merak edip sormuyor: “Kemal Bey, sen bu anayasa deðiþikliðiyle birlikte rejimin deðiþeceðini söylemiþtin. Rejimin niteliðini belirleyen ilk dört maddeyle ilgili herhangi bir tasarrufta bulunulmuyor. Üstelik rejim deðiþikliðine iþaret edecek herhangi bir teklif komisyon gündemine gelmedi. Sen bunu nereden uydurdun?”
Pet þiþe yiðitleri sormuyor ama biz soralým:
Bu yalaný uydurmaya utanmadýnýz mý Kemal Bey?
Hadi “rejim”le “idari yapý” arasýndaki farký bilmiyorsunuz... Partilerin mutabýk kaldýklarý metni de mi okumadýnýz?
Bir konuþmanýzda, “Yüzde 98’le de gelseler...” buyuruyordunuz.
Býrakýn yüzde 98’i... Yüzde 51’le geldiler diyelim.
Ne yapacaksýnýz?
Darbe ve iç karýþýklýk türünden, dünden razý olduðunuzu belli ettiðiniz seçenekler dýþýnda, elinizde ne tür bir “engelleyici mekanizma” bulunuyor?
BM’yi mi yardýma çaðýracaksýnýz? Ne yapacaksýnýz?
Bozacý Kâzým, Þýracý Mustafa!
Kâzým Güleçyüz’e sorduðum ve cevap alamadýðým sorulara Mustafa Özbek isimli avukat cevap vermiþ.
Hemen belirteyim:
Mustafa Bey’in cevaplarýndan bir þey anlamadým.
Sadece “yalancý” ve “müfteri” olduðumu söylüyor. Hýzýný alamýyor, “edepsiz” filan gibi bir avukata ve münevvere yakýþmayacak çirkinlikte sözler sarf ediyor.
Bir tarihte, merhum Erbakan’ýn Deniz Gezmiþ’in idamýna el kaldýrmadýðýný yazmýþým... Erbakan o gün genel kurulda deðilmiþ. Dolayýsýyla el kaldýrmasý zaten teknik olarak mümkün deðilmiþ.
Bunlarý hatýrlatýyor ve bana cevap vermiþ oluyor.
Bir de Nur camiasýnýn geçmiþine ve kimi bölünmelere iliþkin bilgiler sunuyor.
Bana ne!
Ben sizin geçmiþinizle ya da yaþadýðýnýz “bölünmeler”le ilgili deðilim. Bana ne!
Çok basit sorular soruyorum:
Niçin Fetullah yancýlýðý yapýyorsunuz? Cürümleri ortaya çýktýðý halde (en son “darbe”ye kalkýþtýlar) niçin FETÖ’ye toz kondurmamaya devam ediyorsunuz?
Dahasý, niçin “FETÖ kumpasý”nýn kurbaný olduðu ortaya çýkmýþ arkadaþlarýnýza (Mustafa Kaplan ve Bünyamin Ateþ’e) sahip çýkmadýnýz, sahip çýkmýyorsunuz?
Mustafa Özbek “avukat” titri taþýdýðýna göre, muhtemelen Kazým Güleçyüz’ün de avukatlýðýný yapýyor.
Soralým o halde Avukat Bey’e:
Cevabî yazýnýzda “Müslüman’a yalan söylemek yakýþmaz” buyuruyorsunuz.
Peki, Müslüman’a küfretmek yakýþýyor mu beyefendi?
Þu sözler (muhtemelen) müvekkiliniz ve arkadaþýnýz Kazým Güleçyüz’e ait: “Ahmak... Adam deðil... Divane... Safsatasý... Hezeyaný... Köpek... Ýt gibi ürüyor...”
Küfretmeden, aþaðýlamadan, edep sýnýrlarýný aþmadan meramýnýzý ifade edemiyor musunuz?
Bir de, haklýymýþ edalarýyla, “Basýn Meslek Ahlak Ýlkeleri”ni hatýrlatýyorsunuz.
O ilkeler karþýsýndaki pozisyonunuzu düþündünüz mü beyefendi?
Bakýn bakalým, “Köpek... Edepsiz... Ýt gibi ürüyor” dediðinizde, hangi duruma düþmüþ oluyorsunuz?
Ýkinci dalga küfürlerden sonra “Fethullah yancýlýðý”yla ilgili açýklama beklemekten vazgeçtim. Fetullah ve çetesi camianýza hayýrlý olsun...
Edep dairesinde bir cümle kurun, kâfi.