Petrol ve casuslar savaþý

Yaklaþýk bir hafta önce geçen bir haber, kamuoyunun fazla dikkatini çekmedi, ama özellikle yaþadýðýmýz bölgeyi yakýndan ilgilendiren önemdeydi: Amerika, ekim ayýnda, 1995 yýlýndan bu yana ilk kez, ithal ettiðinden daha fazla petrol üretti!..

Bu tabii ki, sürpriz bir sonuç deðil: Amerika’nýn son 10 yýlda, yeni arama ve çýkarma teknolojilerinin de katkýsýyla yürüttüðü Ulusal Enerji Planý’nýn baþarý öyküsüyle karþý karþýyayýz. Amerikan Enerji Bakanlýðý, ülkenin petrol ve doðalgaz ithalatýnýn 1991 yýlý seviyesine gerilediðini, 2035 yýlýnda ise, bütün enerji ihtiyacýný kendi üretimiyle karþýlayacaðýný duyurdu.

Amerika’nýn þu anda bilinen petrol rezervi 26.5 milyar varil, çýkarýlmayý bekleyen rezervinin ise 198 milyar varil olduðu belirtiliyor. Bitmedi. Kanada, 173 milyar varillik bilinen rezerviyle Venezuella ve Suudi Arabistan’dan sonra dünyanýn üçüncü petrol/doðalgaz yataklarýna sahip. Düþünün, Türkiye’nin önemli enerji kaynaðý olan Rusya o listede sekizinci, Ýran ve Irak ise dört ve beþinci sýralarda yer alýyorlar.

Yani, ekonomisinin enerji ihtiyaçlarý için artýk Suudi Arabistan baþta Körfez ülkelerine baðýmlý olmayan, Ýran ve Irak petrolünün geleceðiyle hayati iliþkisi bulunmayan bir Amerika ile birlikte yaþýyoruz. Bu, þaka deðil, Beyazsaray’a 1969 yýlýnda yerleþmiþ Richard Nixon’dan bu yana tüm Amerikan baþkanlarýnýn ulaþmayý hedeflediði bir hayaldi, Obama ve devamcýlarýna nasip oldu.

Geliþme, Ortadoðu’daki tüm dengeleri sarsacak düzeyde, zaten sarsýyor da...

Ýsrail-Suudi yalnýzlýðý

Obama yönetiminin  Ýsrail’in sert tepkilerine, Suudi Arabistan’ýn derin kaygýlarýna karþýn Ýran’la geliþtirdiði yakýn iliþkinin temelinde, bu rahatlýk var. Enerji ihtiyaçlarý için Ortadoðu’daki dengelerin yakýn takipçisi olmak zorunda kalan Amerika’dan, bölgeye dönük stratejilerinde eli rahatlamýþ Amerika’ya doðru geldik. Ne, enerji kaynaðý Suudi Arabistan, ne de Ortadoðu petrollerine dönük stratejinin ileri karakolu Ýsrail, Washington açýsýndan eski önemi taþýmýyor. Kahire’deki askeri yönetim de Amerika’daki bu deðiþimin farkýna varmýþ durumda, Rusya ile savunma iþbirliði anlaþmalarý gibi eskinin diplomatik santaj metotlarýna yöneldi ama, Washington, Mýsýr-Rusya yakýnlaþmasýna beklenen tepkiyi göstermedi.

Avrupa-Japonya huzursuz

Amerika’nýn Ortadoðu stratejisinin, Batý’nýn iki kanadýndaki iki güçlü ekonomik alaný ayakta tutma amaçlý hale geldiði dikkat çekiyor. Biri Avrupa, diðeri Japonya önderliðindeki Uzakdoðu ekonomileri. Bölgenin enerji kaynaklarýna asýl baðýmlý olan ekonomiler bunlar. Washington’un enerji açýsýndan kendine yeterli hale gelmesi ve askeri gücünü “uzak diyarlardan” geri çekme eðilimi, Avrupa ile Japonya’yý huzursuz eden noktaya varmýþ durumda.

Pekiyi, ne oluyor?

Bölge ülkeleri arasýndaki kapýþma ise, süper güç þemsiyesinin ortadan kalkmasýyla kýzýþýyor. Suudi-Mýsýr hattýnda oluþturulan Sünni Cephe ile, Ýran-Suriye çizgisinde buluþan Þii Cephe arasýndaki kanlý bir hesaplaþma bu. Casuslarýn öne çýktýðý, artýk yalnýz savaþ bölgelerinin deðil, Beyrut baþta kent sokaklarýnýn da tekin olmadýðý bir çatýþmadan söz ediyoruz.

Þu anda gözüken, bölgenin istihbarat þefleri Bandar bin Sultan (Suudi Arabistan), Kasým Süleymani (Ýran), Tamir Pardo (Ýsrail), Muhammed Ahmet Ferid (Mýsýr), Refik Þahahadah (Suriye) arasýnda büyük bir hesaplaþma var.

Hizbullah lideri Nasrallah’ýn, “Kuvvetlerimiz ihtiyaç olduðu sürece Suriye’de savaþmaya devam edecek” demesinden dört gün sonra Beyrut’taki Ýran Büyükelçiliði’nin Sünni radikal bir grup tarafýndan bombalanmasý bir tesadüf olabilir mi?..

Ýstihbarat örgütleriyle terör gruplarýnýn birlikteliðinde Irak-Suriye-Lübnan hattýnda bir Sünni-Þii Savaþý yaþýyoruz, Ýsrail de bu geliþmeyi kendi güvenliði açýsýndan kullanma ve hatta yönlendirme þansý yakalýyor...

Bu nedenle...

MÝT Müsteþarý Hakan Fidan ve kurum çalýþanlarýnýn iþinin çok zor olduðunu kabul etmeliyiz... MÝT, artýk tipik bir karþý istihbarat kurumu olmanýn ötesinde, TSK ile birlikte bölgesel hesaplaþmanýn sýnýrlarýmýz içine girmesini önleyici bir “savunma kurumuna”, hatta “ karþý operasyon gücüne” dönüþmek zorunda...

Belki de Hakan Fidan’la bu kadar uðraþýlmasýnýn temelinde bir “hareketsiz býrakma” stratejisi vardýr...

Aman... Dikkat!..