Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın

Irak Kürdistanı’na çekilen PKK’lılardan bir grup, dağ başında iptidai şartlarda ekmek pişirip yiyor.  Barış gelecek diye ödü kopan ulusalcıların 1 numaralı gazetesi için bu alelade manzara bile fitne malzemesi. Neymiş? Bölücü teröristler “AKP” sayesinde keyif sürüyorlarmış!

Yahu, adamlar alt tarafı ekmek yiyor. Yemesinler mi? Kuzu da çevirebilirler, sana ne? “Yemekleri bizden olsun, onlara mükellef sofralar kuralım, yeter ki barış sürecine bağlı kalsınlar, kan dökmesinler” desene!

Ulusalcıları bırakın, bizim bazı arkadaşlarımıza bile batıyor barış süreci.

Cizre’de bir grup genç Apo resimli tişörtlerle polisçilik mi oynamış? Hemen “Bu nasıl barış süreci?” diye basıyorlar yaygarayı.

Lice’de uyuşturucu baronları yahut savaş manyakları karakola saldırarak ortalığı bulandırmaya mı kalktılar? Hemen barış sürecine elveda triplerine giriyorlar.

Bir durun hele kardeşim!

Neredeyse cumhuriyet tarihiyle yaşıt devasa bir problemin çözümünden bahsediyoruz.

Dünyanın belli başlı bütün istihbarat teşkilatlarının, bütün emperyalist güç odaklarının şu veya bu şekilde içinde yer aldıkları bir savaştan, fevkalade karmaşık bir meseleden bahsediyoruz.

Hortumlarının kesilmesinden korkan uyuşturucu tüccarlarından, silah kaçakçılarından bahsediyoruz.

Statülerini, iktidarlarını, rantiye şebekelerini ne pahasına olursa olsun korumaya ahdeden, “barış gelirse sudan çıkmış balığa döneriz” diye var güçleriyle kaosa oynayan derebeylerinden (yerine göre korucu veya PKK bölge komutanı) bahsediyoruz.

Elbette pürüzler çıkacak. Elbette sabotajlar, provokasyonlar olacak. Kan da akacak elbette. Ne sanıyorduk? Koca bir savaş endüstrisinin bir hamlede çökertilebileceğini mi? Türkiye’nin bu büyük beladan kurtulmasını emperyalist fitne-fesat düzenleri için korkunç bir mevzi kaybı olarak gören Amerikalıların, Avrupalıların, İsraillilerin boş duracağını mı? Abdullah Öcalan’a diş bileyen bazı PKK unsurlarının önderlik öyle istiyor diye bir kenara çekileceğini mi? Polyanna kitabı yazmıyoruz burada, günaydın efendim!

İşimiz zor, evet. Bununla beraber, başarı şansımız fevkalade yüksek.

Hükümet kesinlikle barış istiyor ve bu uğurda bedel ödemeye hazır. PKK lideri Abdullah Öcalan da barış istiyor ve bu uğurda bedel ödemeye hazır. Kaç gündür Kürt illerindeyim, karnımdan konuşmuyorum, bizzat müşahade ederek söylüyorum; bölge halkı da kesinlikle Barış istiyor ve kaideyi bozmayan istisnalara diş biliyor.

Barış için ilk defa bu kadar elverişli bir zemin var. Süreci konuşurken, süreç hakkında beyanat verirken, süreçle ilgili haber yaparken altı çizilmesi gereken şey budur. Cizre haberinde de, Lice haberinde de... Yarın bir bomba patlayıp 100 kişi ölebilir, o takdirde bile iyimserliğimizi korumalı ve umudu vurgulamalıyız.

Büyük ölçüde psikolojik bir meseleden bahsediyoruz. Sabotajlar, provokasyonlar toplumsal psikolojiyi bozmak için yapılır. Kim yelkenleri suya indiriyorsa, kim umudunu kaybediyorsa, o kişi provokasyona gelmiş demektir. Ve kim ki moralleri bozup umutları söndürüyor, o kişi sabotajın  ve provokasyonun bir parçasıdır. Profesyonelce veya salakça!

Ne olursa olsun, ama gerçekten ne olursa olsun, barışın peşini bırakmamalıyız. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi bu topakların üzerine olsun. Amin velhamdulillahi rabbi’l alemin.