PISA, OECD tarafýndan 2000 yýlýndan itibaren uygulanan ve dünyada çokça ses getiren bir deðerlendirme. Yani bir tür sýnav/test. PISA, Uluslararasý Öðrenci Baþarýsýný Deðerlendirme Çalýþmasý anlamýna gelen bir kýsaltma. Türkiye, PISA’ya 2003’ten itibaren dâhil oldu. Ardýndan 2006, 2009 ve 2012 yýllarýnda da katýldý. 2012 sonuçlarý, 3 Aralýk 2013 Salý günü açýklandý.
Kaçýncý olduk?
PISA sonuçlarý, bütün katýlýmcý ülkelerde çok ciddi ses getirdi. Gazeteciler için ülke baþarý sýralamalarý, çok iyi malzeme. Türkiye’de de durum farklý deðil. Daha kötü. Neredeyse hiçbir analize baþvurmadan þimdiden çok sayýda haber yapýldý.
Haber yapýlmasý, normal. Ancak meseleyi sadece sýralamalara indirgemek, saðlýklý deðil.
PISA’ya katýlmamýzýn esas amacý, eðitim sisteminin çýktýlarýna ayna tutmak. Bu ise sanýldýðý kadar kolay deðil. Ciddi uzmanlýk gerektiriyor. Dolayýsýyla, PISA sonuçlarý ve test skorlarýný yorumlarken, aceleci olmamak gerekiyor.
PISA, ne ölçüyor?
PISA, müfredattaki kazanýmlarý ölçmeye yönelik bir sýnav/test deðil. PISA’nýn amacý, 15 yaþ grubu yani genellikle zorunlu temel eðitimini bitiren kiþilerin topluma tam katýlýmlarý için gerekli olan bilgi ve becerilere ne kadar sahip olduklarýný ölçmek. Bundan dolayý PISA, müfredatý da dolaylý olarak ölçmenin yanýnda öðrencilerin bilgi ve becerilerini okul ve okul dýþýndaki yeni ortamlarda ne kadar uygulayabildiklerini ölçmeyi amaçlýyor.
PISA’nýn bu iddialý amacýnýn okullara ne kadar ayna tuttuðu ve bu amaçla geliþtirilen test araçlarýnýn ne derece geçerli olduðu, bilimsel literatürde tartýþmalý.
Bu uyarýlarý yaptýktan sonra, þunu ekleyelim: PISA’nýn neyi nasýl ölçtüðü konusunda tartýþma olsa da, PISA sonuçlarý, kendi içinde tutarlý ve doðru bir þekilde yorumlanýrsa öðretici.
2003’ten 2012’ye sonuçlar
PISA 2003 sonuçlarý, Türkiye’nin hem matematik okuryazarlýðý, hem fen bilimleri hem de okuma testlerinde, uluslararasý ortalamalarýn çok altýnda kalmýþ olduðunu göstermiþti. Bu durum, 2006, 2009 ve son olarak 2012’de de deðiþmedi. Örneðin, PISA 2012 sonuçlarýna göre, Türkiye’nin ortalama skorlarý, OECD ülkelerinin ortalamasýnýn hala altýnda.
Bununla birlikte, Türkiye bütün alanlarda skorlarýný yükseltmeye devam ediyor. Örneðin, Türkiye, 2003-2012 arasýnda matematikteki skorunu her bir yýl baþýna ortalama 3,2 puan, fen bilimlerinde ortalama 6,4, okumada ise ortalama 4,1 puan yükseltmiþtir. Bu çerçevede, Türkiye 2009’daki 445 olan matematik skorunu 448’e yükseltmiþtir. 2009’daki fen bilimleri skorunu 454’ten 463’e yükseltmiþtir. Benzer þekilde, 2009’daki okuma skorunu 464’ten 475’e yükseltmiþtir. Bütün bu iyileþmeler dolayýsýyla OECD PISA 2012 sonuç raporu da, Türkiye’ye özel bir yer ayýrmaktadýr.
Türkiye’nin sonuçlarýndaki iyileþmeleri, çok abartmamak gerekiyor. Nihayetinde, skorlardaki yükseliþler küçük artýþlar. Ancak, bu sonuçlarý, küçümsemek de yanlýþ. Nihayetinde, bir yandan 15 yaþ nüfusunda okullaþma oranlarýmýzý artýrdýðýmýz bir ülkenin skorlarýndaki artýþtan bahsediyoruz. Yani, bu çocuklarýn bir kýsmý özel destek ve teþviklerle ancak okula gelebilmiþ çocuklar.
Ne yapmalý?
Sonuçlarýn ayrýntýlý analizlere tabi tutulmasý lazým. Bunlarý beklemeliyiz. Ancak, bir takým ön analizlerle vardýðýmýz bazý kanaatler var. Örneðin, hâlâ en temel sorunumuz, 15 yaþýndaki çocuklarýmýzýn önemli bir kýsmýnýn çok temel aritmetik ve okuduðunu anlama becerilerine sahip olmamasý. Türkiye’nin ortalama skorlarýnýn diðer OECD ülkelerine göre genel olarak düþük olmasýnýn en önemli sebebi de bu. Eðitim sistemimiz çok hiyerarþik. Yani yüksek ve düþük performanslý öðrenciler arasýnda, ciddi bir uçurum var. Özellikle temel yeterlikleri dahi kazanamayan öðrencilere yönelik özel tedbirler düþünmemiz lazým.
Özetle, Türkiye eðitimi, önemli sorunlarla birlikte, daha iyiye doðru gidiyor. Türkiye, PISA’da herhangi bir AB ülkesini ilk defa 2012’de geçti. Yani, Bulgaristan ve Güney Kýbrýs’ý. Ama diðerlerinin hâlâ gerisindeyiz.