Pisikolocim çok bozuldu!

Valla ne yalan söyleyeyim şimdi kalkıp “Ayıp oluyor sayın Karadayı ve sayın Bir Türk halkının karşısında birbirinize ‘psikolojik’ suçlamalarda bulunmanız aldığınız askeri disipline uyuyor mu” diyeceğim de hadsizlik etmiş olmayım!

İnternete ses kayıtları düşen Genelkurmay eski Başkanı Org. İ. Hakkı Karadayı 60-70-80 ve 28 Şubat’tan 27 Nisan’a kadar tüm darbelerin içerisinde bulunduğunu anlatıyor ve bununla gurur duyarak da “sicilim bozuktur benim” diye söylemesi ayıptır böbürleniyordu...

Bir bir her şeyi detaylıca, cesurca, kahramanca anlatıyor Karadayı Paşa!

Gün geldi devran döndü. Darbeciler yargı önüne çıkmaya başladı ve sıra Karadayı Paşa’ya da geldi...

Darbeleri Araştırma Komisyonu’na “Böyle bir komisyonunun kurulmuş olması beni gerçekten memnun etti. İstiyorum ki gerçekler ortaya çıksın ve Türkiye’deki demokratik, laik, sosyal hukuk devlet düzeninde bir sıkıntı olmasın. Şimdi aradan on beş yıl geçti, yaşımız sekseni geçti. Tabii, zamanında not tutmadık. Bu bakımdan aklımızda kalanları sizlere gerçekçi şekilde anlatmaya çalışacağım”diye girizgâh yapmış.

Komisyona verdiği 46 sayfalık ifadeye bakınca “Hay maşallah ayaklı kütüphane gibi referanssız konuşmuyor paşa” dedirtiyor...

Berrak bir hafızası var. Bütün darbeleri anlatıyor ama ismini hatırlamadığı kitaplara göre... Yaş 80’i geçmiş ama ne zaman kendisiyle ilgili kısma gelse “hatırlamıyor”, “yurtdışında”, “bilmiyor” ve daha da önemlisi komisyon üyelerine “Aaa öyle mi şimdi öğrendim” deyiveriyor...

***

Anlamam odur ki, bizim paşa “darbe kitapları”nı okuma aşkı ve hevesiyle başını külliyattan ayıramayınca ne memlekette olan bitenden ne de emrindeki askerlerden bihaber kalmış!

Tanklar Sincan’a yürümüş. Emir komutasındakiler mevzuata uygun olarak parti başkanlarını tehdit etmişler, cumhurbaşkanını yönlendirmişler, hükümet yıkıp hükümet kurarak birazcık darbecilik oynamışlar!

Zaten Karadayı Paşa aylar sonra öğrenmiş Erbakan hocanın neden istifa ettiğini de Osman Özbek Paşasının küfür edip etmediğini tam olarak anlayamamış!

Bir varmış bir yokmuş sizin anlayacağınız!

Hem ne diyor Karadayı Paşa “Darbe dediğiniz 27 Mayıstır.” Doğrudur Paşam darbe dediğin ipte sallandırır! Çok şükür 28 Şubat’ta ipte kimse sallanmadı o yüzden Çevik Bir’in aklından zoru olmalı ve “post-modern darbe demek aptalca”dır.

İllegal bir yapılanmayı 10 Haziran 1997 yılında “G.Kurmay’a hoşgeldiniz. Siyasal İslam’ın resmini oluşturmak üzere tüm ülke genelinde çalışmalara başlamak üzere BÇG adı altında yeni bir teşkilat kurulmuştur” diyerek illegal bir yapıyı kurup karargahta ilan edecek kadar şirazeden çıkmışsınız!

Her şeyi ama her şeyi bir kenara bıraktım 28 Şubatı postu moderni darbeyi!

Bana büyük hayal kırıklıkları yaşattınız be Paşam... Ne yani her şey yalan mıydı?

TSK bu ülkenin en güvenilir kurumu en ciddi kurumu değil miydi?

Türkiye Cumhuriyeti devletinin en GÜVENİLİR kurumu olan Türk Silahlı Kuvvetleri teşbihte hata olmasın da meğer vur patlasın çal oynasın yeriymiş. TSK’nın bütün ciddiyeti ve güvenilirliği bir imajdan bir makyajdan ibaretmiş.

Bu nasıl bir iştir ki, ordusundan habersiz bir Genelkurmay Başkanı var ve her şeyden habersiz...

***

Karadayı’nın beni çok güldüren ifadesi ise şu oldu:

AK Parti milletvekili Feyzullah Kıyıklık’ın “Acaba sizin bir ikiziniz mi var?” sorusuna Karadayı’nın cevabı “Vallahi bir araştırmak lazım” olmuş.

Sakın gülmeyin! Paşa bunu söylerken oldukça ciddi söylemiş...

Son bir not Çevik Bir Paşa’ya...

Psikolojinizi sağlam tutunuz ve müsterih olunuz paşam... Siz daha genç olduğunuz için içeride değilsiniz Karadayı da daha yaşlı olduğu için dışarıda değil...

Karadayı Paşa şüpheli olarak çağrıldığı savcılıkta her şüpheli gibi geldi, doğruyu söylememe hakkını kullanıp her şeyi inkar etti...

Ancak “adli kontrol” de tutuklamadır. Eğer savcının elinde ciddi deliller bulunmasaydı tutuklama yerine geçen adli kontrol kararını vermezdi.

İddianame hazırlandığı zaman özellikle 28 Şubat sürecinin 1 numaralı ismi olarak hakkında mahkumiyet kararı çıkarak 82 yaşında da olsa içeriye girecek ve cezasını çekecektir...

Karar kesinleştiği zaman yaptıkları bir film şeridi gibi birer birer geçecek ve hatırlayacak...

Paşa paşa yatacak ve içeriye girdiği zaman “bir tek suçlu ben miyim” deyip diğer arkadaşlarını da mıknatıs gibi çekecektir...

Karadayı, belgelere ıslak imza atmamış ancak postallarının bıraktığı derin izler taptaze duruyor...