Pislik yapacak demiþtim...

Televizyondaki “adaylar kapýþmasý”nýn galibi kimdi? 

Bunun cevabý, nereden baktýðýnýza baðlý olarak deðiþebilir... 

Taraftar penceresinden bakýyorsanýz ve “ideolojik körlük”le malulsanýz, kanaat belirteyim derken, Uður Dündar gibi kendinizi iptizale uðratabilirsiniz. 

Dünya beyefendisi Uður Dündar (en azýndan bize öyle bir görüntü veriyor ve bir “ahlak”tan baktýðýný hissettiriyor), Ekrem Ýmamoðlu’nun, verdiði cevaplarla “göz doldurduðunu” yazdý... 

Hiç vicdaný sýzlamadan bunu yazabildi... 

Bir “ahlak”tan bakan (en azýndan bize öyle hissettiren) Uður Dündar “yalancýlýðý” neden sorun yapmaz? 

Neden Ekrem Ýmamoðlu’nun “Ben Valiye basitlik yapma dedim” cevabýnda bir karakter zafiyeti ya da ahlaken “düþüklük” aramaz? 

Projeleriyle (hangi projeleriyle?) göz dolduran Ekrem Ýmamoðlu, 82 milyonun gözünün içine bakarak “yalan” söyledi, özür dilemenin erdemine inanmadýðýný ve “ahlaken” yerlerde sürünmeyi hiç problem yapmadýðýný/yapmayacaðýný göstermiþ oldu. 

Soruyorum: 

Bu bir “problem” deðil midir? 

Ýstanbul’un, peynir ekmek gibi yalan söyleyen ve yalaný “seriye” baðlamýþ bir kiþiye emanet edilmesi/edilecek olmasý problem deðil midir? 

Bir “ahlak”tan bakan (en azýndan bize öyle hissettiren) Uður Dündar bundan sonra “ahlaksýzlýðý” ve karakter zafiyetini nerede arayacak? 

Uður Dündar’ý (var olduðunu sandýðýmýz) vicdanýyla baþ baþa býrakýp programa dönelim. 

Birkaç gün önce bu sütunda sormuþtum: “Ekrem Ýmamoðlu, ilk raundu kaybetmiþ olmanýn verdiði öfkeyle ‘pislik’ yapmaya kalkar mý?” diye... 

Çünkü “öfke kontrolü sorunu” olan bir arkadaþla karþý karþýyaydýk; karakol basmalar, polis tartaklamalar, hoþa gitmeyen sorular karþýsýnda gazetecilere “horozlanmalar”, vatandaþ týpýþlamalar, el kol hareketi yapmalar, fizikî müdahalede bulunmalar, ne ararsanýz var...  

Nitekim yaptý...  

Pislik (yani bilebildiði en iyi þeyi) yaptý...  

Kendisine verilen dakikalarý (ortaya “maðduriyet” çýkaracak biçimde) birtakým provokatif hareketlerle harcadý ve dünya beyefendisi bir insan olan Binali Yýldýrým’ý bile çileden çýkardý. (“Üç saniye alacaðým var... Yedi saniyeye çýktý... Üç saniye alacaðým daha oldu... Beþ saniye daha...” türünden sululuklar.)

Hayatý boyunca sürekli “kazanmýþ” (AVM sahibi bile olmuþ) ama “kaybetmek” nedir, fukaralýk nedir hiç bilmemiþ Ekrem Ýmamoðlu, kaybetme ihtimali belirdiðinde çirkefleþen ve rezalet çýkaran/rezalet çýkarma potansiyeli yüksek bir kardeþimizdir.  

Öyle de oldu... 

Hem sorulara cevap vermedi, hem pislik yaptý, hem de gözümüzün içine baka baka yalan söyledi. 

Ýsmail Küçükkaya’ya gelince... 

Ýki tarafý da idare etmeye çalýþtý... “Yönetmedi”, idare etti... Takdir haklarýný Ekrem Ýmlamoðlu’ndan yana kullandý ama yayýn boyunca odaklandýðý tek konu, kendi moderatörlüðüydü... Sanki belediye baþkaný adaylarý deðil de, Ýsmail Küçükkaya’nýn moderatörlüðü görücüye çýkmýþtý. 

Sorduðu kokmaz bulaþmaz sorularla, hem konuþmacýlarý, hem de izleyicileri çileden çýkardý. 

Hele, program sonunda, onca lafýn üzerine, kendi moderatörlüðünü oylamaya sunmasý ve bir de adaylardan takdir beklemesi... Tam sopalýktý! 

Bu yayýndan ne kaldý diye sorsalar, verilecek cevap bellidir: 

Hiç... 

Ekrem Ýmamoðlu sürekli kaçak güreþti ve sorularý boðuntuya getirdi, Binali Yýldýrým da nafile bir gayretle projelerini anlatmaya çalýþtý. 

Ýsmail Efendi de bir yayýný daha kazasýz belasýz atlatmýþ olmanýn sevinciyle sýrýtarak kendini “fotoðraf karesi”ne attý.