Piyasa iþi bize uymaz

Ýstanbul Film Festivali’nde bu yýl üç kadýn yönetmenin ilk filmleri yarýþtý. Müjde Arslan Ben Uçtum Sen Kaldýn, Elif Refið Ferahfeza ve Belmin Söylemez Þimdiki Zaman ile Ulusal Yarýþma’da dünya prömiyerlerini yaptý. Antalya’da En Ýyi Yönetmen dalýnda Altýn Portakal kazanan Çiðdem Vitrinel’in filmi Geriye Kalan ise ‘Yarýþma Dýþý’ kuþaðýnda gösterildi. Bu dört yönetmenin tek ortak yaný kadýn olmalarý deðil elbette, sinemada hayattaki gibi ilkeli bir tavýrla saðlam adýmlar atmalarý da var. Dördü de kýsa filmleri ve belgeselleriyle yönetmen koltuðuna oturdu ve birbirinden baþarýlý yapýmlara imza attý. Sinema sektöründe birçok farklý alanda çalýþýp deneyim kazandý. Arslan, Refið, Söylemez ve Vitrinel’in ortak yanlarý özgüvenleri ve samimiyetleriyle erkek egemen sinemamýzýn bugününü ve geleceðini inþa edenler arasýnda yer almayý baþarmalarý. Ortak þikayetleri ise bir türlü endüstrileþememiþ ortamda film pazarlama ve iþletme aþamalarýnda Elif Refið’in deyiþiyle ‘sektörel duvar’a çarpmalarý.

Belmin Söylemez ‘mükemmeliyetçi’ olduðu için dört beþ yýl üzerinde çalýþtýðý Þimdiki Zaman’ý çok küçük bir bütçe ve dokuz kiþilik bir ekiple oldukça zor fiziki koþullarda tamamladý. “Kültür ve Turizm Bakanlýðý’nýn yapým sonrasý desteði olmasa bitiremezdik” diyor.

Çiðdem Vitrinel, senaryo danýþmanlýðýný Yeþim Ustaoðlu’nun, yapýmcýlýðýný ablasý Þebnem’in üstlenmesi sayesinde sete hazýr gitti ve ‘konforlu’ bir çekim süreci yaþadý ama “Benim kurþunum da dijital kurguya kadardý. Vizyon süreci çok yorucu ve sýkýcý geldi bana. Hala da belli deðil” diyor.

En çok festival filmi ile vizyon filmi ayrýmýndan yakýnan Elif Refið ise bir çýrpýda çizdi manzaramýzý: “Bir sektörün olmamasý ve tekelleþmenin gitgide belirginleþmesiyle ilgili bir þey. Daðýtým ve sinema salonlarýyla iliþki kurabilecek yapým þirketlerinin belli baþlý filmleri gösterime sokacak kuvvetlerinin olmasý ve bunlarýn dýþýndakilerin kendi baþlarýna bir þeyler yapmaya çalýþmasý. Yeni bir Türkiye sinemasýndan bahsediliyor ama o sinema can pazarý gibi bir þey. Filmini yapmak isteyen insanlarýn bulmak zorunda olduklarý çarelerin toplamý.” Görüntü yönetmeniyle baþ baþa yollara düþerek Ben Uçtum Sen Kaldýn’ý gerçekleþtiren Müjde Arslan “Ýþ, bir filmi çekmek ve festivale sokmakla bitmiyor, vizyona girmesini ve izleyiciyle buluþmasýný saðlamak çok zor. Asýl amaç filmin geniþ kitleyle buluþmasýdýr, ben bunu filmin tamamlanmasý olarak görürüm. Ortalýkta birçok tamamlanamamýþ, yarým kalmýþ film var ve bu bizi ciddi ciddi düþündürüyor” diye özetledi durumu. Ýlk film deneyimi dört yönetmen için de zahmetli olmasýna raðmen ne bildikleri doðrulardan þaþmaya niyetleri var ne de piyasa koþullarýna uyum saðlamaya!

KADIN ÖYKÜLERÝNÝ ANLATIYORLAR

Müjde Arslan’ýn Ben Uçtum, Sen Kaldýn’da anlattýðý kendi öyküsü. Babasýnýn izlerini sürmesinin, babaannesi ve büyükbabasýyla çocukluðunda hiç konuþmadýklarýný konuþmasýnýn, annesiyle yüzleþmesinin öyküsü ama tek sebep bu deðil. “Kadýn olarak sinemada ya anne ya fahiþesindir ya... Ben ne anneyim ne fahiþeyim! Erkeðin bakýþýndaki ikilemin dýþýnda, yola çýkan bir kadýn var aslýnda! Babasýný arayan, cesur bir kadýn... Sýrf böyle kadýnlarýn filmini yapmýþ olmaktan dolayý mutluyum” diyor.

Çiðdem Vitrinel’in çocukluðunda yaþadýðý çevre ve aile tecrübelerinden çýkmýþ Geriye Kalan: “Kendimi tedavi etme sürecimdi bu ilk film, bundan sonra daha evrensel iþler yapabilirim diye düþünüyorum. Kendimi tamir ettiðim, kendimle yüzleþtiðim bir iþti, o yüzden hep farklý bir yeri olacak.”

Þimdiki Zaman, Belmin Söylemez’in bir dönem kendisinin, çevresindeki kadýn arkadaþlarýnýn ruh halinden doðdu: “Bir aralar hem iþsiz hem yaþamla baðlarý kopmuþ hem iliþkilerinde düþkýrýklýðýna uðramýþken kaçmak ve hayata yurtdýþýnda yeniden baþlamak gibi bir hayalimiz vardý...Kimi arkadaþlar cesaret edip bunu gerçekten yaptýlar. O sürece tanýk oldum, o mücadele etme, vize alma, belgeleri tamamlama, para bulma gibi...”

Elif Refið inanmakla ilgili bir hikaye yapmak istedi, Ferahfeza’yý yapma fikri aklýnda Amerika’da okurken geldi: “Sýkýntýlý bir gündü, tam emin deðilim ama Hrant Dink’in ölüm yýldönümüydü. Karamsarsýn, ülkenden uzaktasýn, fena þeyler oluyor...Hayata, bir þeylerin iyi olacaðýna dair inancýmý kaybediyormuþum gibi geldi. Sonucundan baðýmsýz olarak yolculuðun kendisini kutsayan bir iþ oldu” diye düþünüyor.

Kadýn olmakla yönetmenliðin hiçbir farký yok

Birer ‘kadýn yönetmen’ olarak özellikle setteki teknik ekiplere ‘rüþtlerini ispat etme’ zorunluðu hepsinin canýný sýktý. Vitrinel ve Refið fazla aldýrmýyor bu duruma ve kadýnlarýn ‘duygusal tepkilerine’ dair önyargýlara. Ama Söylemez bir kez aðladý sette, baþka bir odaya gidip saklanarak. ‘Eril bakýþ’tan izleyici olarak da rahatsýz olan Arslan ise bilhassa bir kadýn görüntü yönetmeniyle çalýþmayý tercih etti.

Türkiye’de kadýn olarak yaþamakla kadýn yönetmen olmak arasýnda bir fark göremiyor hiçbiri. Açýk ya da dolaylý da olsa hepsinin feminist bir tavrý var.  Sinemada kadýn yönetmenlerin ve kadýn kahramanlarýn çoðalmasýný umut verici buluyorlar. Söylemez, kadýnlara özellikle ticari filmlerin kapalý olduðunu tespit ederken, Arslan kendisini yeniden inþa ettiði, Vitrinel söz ürettiði bir alan olarak feminist sinemayý savunuyorlar hararetle. Daha ýlýmlý gibi duran Refið ise bombayý patlatýyor: “Psikopat anneler ile iktidarsýz oðullarý hakkýnda bir film yazýyorum.”