Klas’týr Ýsmet Özel. Büyük haz alýr, ‘hakikat’i, sizin ‘intelekt’inizi ters köþeye yatýracak bir ‘form’a sokarak söylemekten.
‘Laiklik elden gidiyor’ kalýbýný kullanmýþtý Ýsmet Özel, ‘Ýrtica elden gidiyor’ cümlesini yazarken.
Kullanýþlý bir kelimeydi ‘irtica.’
Tamamen siyasi bir yaftaydý. Gerçeði yansýtmasý gerekmezdi.
Ýstemediðiniz siyasi çizgiye irtica dersiniz. Ýçeriði çok önemli deðil. Marjinalize edersiniz.
Ýslam deyince veya baþka bir þey deyince zor olur, irtica deyince, rahat rahat mücadele edersiniz.
Öyle yapmýþlardý 28 Þubat’ta. Ve Ýsmet Özel, taþý gediðine koymuþtu.
‘Ýrtica’ dedikleri þey, irtica deðildi. Bu anlaþýlýyordu. Bir panikti, ‘irtica’ yaygarasý. Yavaþ yavaþ, ‘irtica’ yakýþtýrmasýnýn bir deðeri kalmayacaktý.
Nitekim, kalmadý. Bitti. Ýrtica, gerçekten elden gitti.
Biz bugün, tamamen ayrý bir gündemin ortasýndayýz.
Ýki ‘Sýrrý’ yan yanaydý 23 Nisan resepsiyonunda. Sýrrý Süreyya Önder ve Sýrrý Sakýk. Bir süre sohbet ettik. “Bu ilk, deðil mi?” diye sordum, “Sorunsuz, normal bir ortamda, bu resepsiyona katýlýþýnýz.”
Öyleydi. Tabii ki, onlarýn çalýþma alanýydý Meclis. Tabii ki mesailerinin çoðu orada geçiyordu. Ama, resepsiyon söz konusu olunca, bir sýkýntý basýyordu herkesi.
Akþam, sorun yoktu.
Reisicumhur oradaydý. Hükümet oradaydý. CHP oradaydý. MHP oradaydý. BDP oradaydý.
Askerler de oradaydý.
Þiddet ortadan çekilirken, hayat, yavaþ yavaþ normale dönüyordu. 23 Nisan resepsiyonu, bunun ilk ‘toplu fotoðraf’ýydý.
Ve, Sýrrý Süreyya Önder, herkesin merak ettiði þeyi orada söyledi. “Kandil açýklama yapacak, PKK, 25 Nisan’dan itibaren çekilecek.”
Bazý ‘bedbin’ insanlar vardýr. ‘Güzel’i görmek zor gelir onlara, aðýr gelir.
Dersiniz ki, “Havalar ýsýnýyor. Erikler çiçek açtý. Erguvanlar baþ döndürüyor. Ýstanbul, þiirden bile güzel oldu.”
Asýk bir suratla, “Zamansýz” der size, “Þimdi don olur, hepsi dökülür.”
Endiþe kýlýðýnda temennidir bu.
“Ahmet Abi’nin oðlu Boðaziçi’ni kazanmýþ.”
“Bitiremez. Görürsünüz, yarýn býrakýr okulu.”
Yahu, býrak, adam hiç olmazsa bir kaç gün sevinsin. Yok, býrakmaz.
“Akil insanlar, Diyarbakýr’da halkla görüþmüþ.”
Surat yine asýk.
“Samsun’a gitsinler de görelim.”
“PKK yarýndan itibaren çekiliyormuþ.”
Ayný surat. Karanlýk, kaskatý.
“Milletvekilleri, teröristlerle birlikte resim çektirdi.”
Tamam ama, terk ediyorlar Türkiye’yi. Gidecekler.
“Yanlýþ.”
Neden?
“Terörist muhatap alýnmaz.”
“Ama gidiyorlar?”
Sorun da buradadýr. Neden gidiyorlar?
Neden, üç-dört aydýr kimse kimseyi öldürmüyor?
Neden, yýllardýr ilk defa bahar, bahara benziyor?
Neden, oðlu askerde olanlarýn gönlü, bundan önceki yýllara göre, bu yýl daha ferah?
Sadece düz bir ‘bedbinlik’ olsa iyi. Þuuraltýnda baþka þeyler var. Fokur fokur kaynýyor içlerinde. Hayatýn tadýný kaçýran derin bir aðrý yapýyor, þuuraltýndaki kirli nesneler.
Öcalan yanlýþ yapýyor. Özerklik bile istemedi!
Nerden çýktý þimdi bu? Niye terörü de çözecekmiþ hükümet?
Elle tutulacak son büyük sorundu terör, ne kaldý geriye? Trafik sýkýþýklýðýnýn mý muhalefetini yapacaðýz þimdi?
Bunlarý tercüme ederseniz, þu çýkar:
Eyvah! PKK elden gidiyor.
Neredeyse ‘gitme’ diye yalvaracaklar.
Beyler, sizin için üzgünüz. Alýþmaya çalýþýn. Ýnþallah her þey sizin canýnýzý sýkacak kadar güzel olur.