PKK HDP’lileşecekti, HDP PKK’lılaştı!

7 Haziran seçimlerinden önce Demirtaş, CNNTürk ekranında saz çalıp espri patlatırken ve batıdaki seçmene seslenirken şöyle diyordu: “PKK’ya sadece biz silah bıraktırabiliriz”. 

Bunu iyi dilek olarak okumak da mümkün, seçim vaadi olarak okumak da. İki durumda da pozitif bir söylem. Nitekim HDP hanesine artı puan yazıldı. 35 yıl boyunca, önce bölgede sivillere, şiddeti reddeden Kürt siyasilere karşı, sonra Türkiye’ye, güvenlik güçlerine karşı şiddet kullanmış, silah zoruyla siyaset dayatmaya kalkmış bir terör örgütüne silah bıraktırmak için çabalamak herhalükârda takdir edilmesi gereken bir davranıştır.

Silahlı Kürt siyasi hareketinin 90’ların başından beri Mecliste olan partilerinden hiç biri vaad etmemişti çünkü bunu. Bir ucu dağda olsa da, sivil siyasi alanda varlık gösteren, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre kurulup Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından oy alan onlarca parti içinde bir ilkti. Önemliydi. 2013 Mart’ında Öcalan’ın “silahlı mücadele dönemi bitmiştir” demesinin, Mayıs’ında KCK’nın “silah bırakıyor ve sınır dışına çıkıyoruz” diye dünyaya ilan etmesinin devamı sayılabilirdi.  

Sonra ne oldu? Bakalım.

7 Haziran öncesinde bölgede HDP propagandasını PKK’nın yapmasını, ilk kez sandıklarda full çekmesini falan bir kenara koyalım. Sonuç olarak sandıktan çıkan halk iradesidir, tertemizdir. Neticede HDP Ankara’ya 80 vekille geldi ve vekillerin tamamı TBMM’de Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre yemin etti. 

Fakat... Lakin... Daha seçim akşamı “emanet oyların farkındayız, mahcup etmeyeceğiz” diyen Demirtaş’a Kandil’den anında bir düzeltme (fırça, ayar, muhtıra?) geldi: “Emanet oy falan yok!”. 

6.5 milyon oy almış bir siyasi parti liderinin böylesi bir müdahaleye karşı alanını savunmasını, seçmeninin iradesini, namusunu Kandil vesayetine karşı korumasını, emanet oy vermiş olanları mahçup etmemesini beklersiniz değil mi? 

Nerde? Keşke... İşte Demirtaş’ın dediği: “Haklısınız, HDP emanet oyla buradadır demek doğru olmaz”.

7 Haziran’dan önce “PKK’ya ancak biz silah bıraktırırız” diyen “büyük siyasetçi” 7 Haziran’dan sonra PKK’nın emir erine dönüştü.

KCK 11 Temmuz’da ateşkesi bitirip 14 Temmuz’da ilan ettiği “devrimci halk savaşı”na iki polisi uykusunda vurarak başlattığında Demirtaş hala “insan onuru”, “onurlu mücadele”, “savaşı saray istiyor” falan diyordu. Diyebiliyordu. Terör eylemleri sivillere yöneldikçe, şehit sayısı arttıkça HDP’lilerin niteliği iyice belli oldu.

- Demirtaş: Halk karşısında ordular çaresizdir. Sarayın ordusu ve polisi yenildiler, yenilecekler. 

- Tunceli’de polisi şehit eden teröristi hastaneye HDP’li vekil Alican Önlü taşıdı.

- Süreç boyu İmralı’dan Kandil’e kuryelik yapan Pervin Puldan, PKK saldırıları başlayınca boş vakitlerini terörist taziyelerinde değerlendirdi. 

- HDP Van vekili Tuba Hezer ise asker polis şehit etmiş suçluların tabutlarını bizzat taşıdı.

- Faysal Sarıyıldız PKK’ya silah teslimatları yaptı. 

- Türkiye’yi matrak hikayelerinden epeydir mahrum bırakan Sırrı Süreyya Önder son olarak bir teröristin cenazesinde görüldü: “Böyle bir ölüm hepimize nasip olsun”. 

- “Defolup gideceksiniz, o keleşi size çevirmesini biliriz” diyen Burcu Özkan korucuları, “PKK isterse sizi tükürüğüyle boğar” diyen Abdullah ZeydanTürkiye’yi tehdit etmekten çekinmedi.  

- ESP başkanıyken halkın teveccühüne binde beş oranında ancak erişen Figen Yüksekdağ’ın HDP eş başkanlığına atanmasıyla, sırtını YPG’ye, YPJ’ye yani PKK’ya dayaması bir oldu. 

Soru şu: HDP sırtını neden oy aldığı 6.5 milyon TC vatandaşına dayamıyor da, yaşı 70’i geçmiş kıdemli teröristlerle, 14-24 yaş arasında silahlandırılıp cinayet işlemeye programlanmış teröristlere dayıyor?