PKK için geri çekilme vakti

IÞÝD’e karþý ‘Kürdistan’ýn çýkarlarýný Hewlêr hükümetiyle beraber savunmaya hazýr olduðunu söyleyen KCK, geçmiþte aldýðý bazý kararlarýný yeniden gözden geçirmek ve yeni bir tutum belirlemek zorunda kalacaktýr.

Çözüm sürecinin baþlarýnda KCK’nýn aldýðý kararlarýn, acaba hangisi hayata geçirilebildi, hangisi PKK’ye ve çözüm sürecine zarar verdi ve hangisinin artýk bir kýymeti harbiyesi kalmadý, kýsaca bakalým:

Suriye’de demokratik özerklik ilaný: Bu karar hayata geçirildi ve Rojava’da PYD’nin kontrol ettiði bir alan oluþtu. PYD’nin egemen olduðu bu alanda diðer Kürt gruplarýnýn bugün esemesi okunmuyor. Çoðu Rojava’yý terk edip Erbil’e sýðýnmak zorunda kaldý. Ama geçen hafta El Parti-Suriye KDP’si önemli bir karar aldý. Buna göre parti yöneticilerinin bir kýsmý Rojava’ya geri dönecek. PYD’ye düþen bu dönüþü memnuniyetle karþýlamasý ve mümkünse kolaylaþtýrmasýdýr.

Ýran’da ateþkesin devam etmesi: Bu ateþkes hala sürüyor. PJAK, Ýran’da savaþý durdurdu. Mevcut konjonktür zaten birkaç cephede birden mücadele etmeyi mümkün kýlmýyor. Ayrýca, Ýranlýlarla PKK arasýnda bugün de hatýrý sayýlýr bir diyalog mekanizmasý olduðu bilgisi var.

KCK’nýn benimsediði ön önemli politika ise çözüm süreci baðlamýnda ve ‘ikinci aþamada atýlacak adýmlar’ diye sözü edilen adýmlarý atmaya hükümeti zorlamak için, kitlesel eylemlere baþvurulmasý idi. KCK bu kararý hayata geçirirken, meþru ve demokratik kitlesel eylemler yerine, maalesef provokasyona açýk eylemleri tercih etti. Lice adeta sürekli provokasyon alanýna, bir çeþit Kürt Gezi alanýna dönüþtü. Oysa PKK/BDP’den halkýn beklediði, yol kesmek, çocuk yaþtaki insanlara kimlik kontrolü yaptýrmak, HÜDA-PAR’a saldýrmak, direkten bayrak indirmeye yol açacak  provokasyonlara zemin hazýrlamak deðildi.

Bu eylemler, sanýlanýn aksine, hükümete adým attýrmak bir yana, ‘Erdoðan ve Öcalan Kürt sorununu çözemez’ diye hezeyan içinde baðýrýp duranlarýn ekmeðine yað sürdü. Bu gerçeði Öcalan Ýmralý’dan görebiliyor, ama KCK yöneticileri maalesef yeteri kadar göremiyor. Göremedikleri için, Lice olaylarýný bir baþarý gibi sundular ve ‘gördünüz iþte, hükümet mecbur kaldý, Öcalan’ýn ayaðýna gitti’ yollu açýklamalar yaptýlar. Kürt sorunu ve çözüm süreci konusunda saðlam kanaatlere sahip hiç kimse, hükümetin bu konudaki tutumunu, bir mecburiyetin, bir acizliðin sonucu olarak görmüyor.

Kimse kimseyi, istemediði bir barýþa zorlayamaz.

Ne hükümet Öcalan’a mecbur ne Öcalan hükümete. Ortada bir çözüm iradesi var ve bu iradeye hem hükümet hem Öcalan sahip çýkýyor. Çözüm sürecine sahiplenmeyi bir tarafýn eylem veya operasyonel gücüne baðlamak çok yanlýþ olur ve bu en çok da Kürt tarafýnýn talep ettiði güvenin oluþmasýna mani olur. Neyse ki, bayrak provokasyonunu,  Öcalan’ýn   kendisine karþý gerçekleþen bir provokasyon olduðunu açýklamasýný en çok KCK’yý yönetenler dikkate almýþ olmalýlar ki, Lice eylemleri benzeri eylemleri durdurduklarýný ilan ettiler. Bu, çözüm sürecinin ilerlemesi bakýmýndan son derece önemli ve hayýrlý bir geliþmedir.

Kürt milliyetçilerinin ve devrimcilerinin Kürdistan’ýn kalbi diye bildikleri Kerkük, IÞÝD kuþatmasý altýndayken, fazladan birkaç karakol yapýmýna karþý çýkmak, bunun için halký siperlere sürmek akýl karý deðildi zaten. O karakollarýn bir zamanlar sebep olduðu hafýzayý bilmeyenlerden deðilim.  

Ama þu bir gerçek ki, karakollardaki iþleyiþ ve yeni anlayýþ, bugün Sýrrý Sakýk’ý da DTK Genel sekreteri Seydi Fýrat’ý da misafir etmeye, karakol bahçesinde askerlerle çay içmeye çok müsait bir anlayýþtýr.

***

KCK’nýn çözüm sürecinin baþlarýnda aldýðý kararlarýn dördüncüsü ise Erbil yönetimiyle ilgiliydi. Buna göre KCK, ‘Erbil yönetiminin alternatifsiz olmadýðýný gösteren’ siyasi çalýþmalara yönelecek ve seçimlere hazýrlanacaktý. Bu politika gerçekçi deðildi. Son iki yýl itibariyle KDP ve PKK/PYD arasýndaki anlaþmazlýklar azalacaðýna daha da büyüdü. Kürdistan’da seçimler,  PKK’nin istediði sonucu vermedi. PÇDK Kürdistan parlamentosuna vekil sokmayý baþaramadý ve çok küçük bir oy aldý. Bu da gösteriyor ki Kürdistan halký PKK’ye karþý deðil, ama onu en azýndan þimdilik ‘misafir’ bir örgüt gibi, bir gün ait olduðu topraklara-Türkiye’ye -geri dönecek bir misafir örgüt gibi görüyor. Gelecekte, Erbil siyasetini belirleyecek bir siyasi aktör gibi deðil.

Son söz olarak:

Tam zamaný, PKK, geçen yýl, ertelediði ya da savsakladýðý geri çekilmeleri bu yaz sona erdirmeli ve Türkiye’ye karþý sürdürdüðü savaþý ebediyen durdurduðunu ilan etmelidir. Irak ve Suriye’de meydana gelen geliþmeler, Türkiye’de yaþadýðýmýz savaþ tecrübesi ve Öcalan’ýn siyasi iradesi, bunu emrediyor.

Kendi payýma, son yýllarý hep Türk-Kürt yeni tarihsel ittifaký çerçevesinde anlamaya çalýþtým. Türk-Kürt siyasi iliþkilerinde þiddete yer olmadýðýný yazýp durdum. Bu ittifaký göremeyenlerin ve bütün Ortadoðu’da Kürt nüfusun yüzü Ankara ve Ýstanbul’a dönmüþken, Kürt-Þii Ýttifaký peþinde koþanlarýn yanýlacaðýný defalarca yazdým. Kusura bakmaz ve bir böbürlenme gibi, görmeyecekseniz, tarihin ve her yeni geliþmenin, bu fikirleri her geçen gün doðruladýðýný görmekten mutluluk duyduðumu ifade etmek isterim.

Merak etmeyin, geri çekilmeleri durdurmaya bu defa, ne yaþlý Ýttihatçýlarýn daðlara yollanýp Kürt gerillalarýn önünü kesmesi durdurabilir, ne de ‘solcu’ kýzýl milyarderlerin Öcalan’a yolladýðý selamlar..

Yeter ki, Öcalan, ‘selamýnýz baþ göz üstüne de, þu PKK’yi artýk rahat býrakýn, Erdoðan’la savaþ bizim savaþýmýz deðil’ diyebilsin, kibarca ve dostça..

Bakýn o zaman iklim nasýl bir anda deðiþir, Akdeniz olur..