PKK ile çözüm mözüm yok!

Bir sorun ya da durumun çözüm gerektirmesi doðru ve yararlýysa o zaman ‘’çözüm’’ mutlak olarak doðrudur. Durumun tespitini bu sözlerle ifade ettiðimizde, burada dünyayý sarsacak kadar önemli bir þeyden söz etmiþ olmuyoruz. Böyle düþündüðümüz için de otoriteryan da olmuyoruz. Basitçe þunu söylemeye çalýþýyoruz: Hakikatin mutlak olmasý, sadece eðer bir þey bir kere doðru olarak saptanmýþsa, ona dair iki farklý deðerlendirmenin mümkün olmamasý anlamýna gelir.

Doðru olanýn tespit edilmesi zaten yeterince zahmetli ve karmaþýk bir iþtir ve her zaman için de düzeltilmeye açýktýr. Doðru çözümler için yapmaya çalýþtýðýmýz doðru durum tespitleri, sadece benim ya da ötekinin fikirlerinden ibaret deðildir. Öte yandan her tespit, tabii ki doðru olmayabilir de. Ya da kýsmen doðru olabilir; o durumda ise tamamen doðru ya da tamamen yanlýþ deðil, mutlak olarak kýsmen  doðrudur.

Gelin, hep birlikte; yukarýda düþünsel olarak altýný çizdiðimiz hakikatin, somut durumuna, somut, yaþanmýþ bir tarihsel kronoloji içinde bir kez daha bakalým. Tarih ve gerçekler neyi doðruluyor, neyi yanlýþlýyor bir kez daha vicdanlarýmýzýn rehberliðinde bir hak teslimi tespitinde bulunalým. Acaba “Çözüm mözüm yok” diyen Baþbakan Binali Yýldýrým mý haklý yoksa yeniden açlýk grevi yaparak bilindik çözüm sürecinin yolunu zorlayan güçler mi?

Cumhuriyet tarihi boyunca bu sorunun bir çözüme deðer olduðunu belirleyen ve ona göre adýmlar atan kimdi? Bu sorunun çözümü için siyasi iktidarýný riske etmeyi göze alan kimdi?

Cumhuriyet tarihi boyunca AK Parti hükümeti dýþýnda hiçbir hükümet Kürt meselesini siyasi yollarla çözme iradesi göstermedi. Býrakýn siyasi çözüm iradesini, Kürt realitesini tanýmaya bile yanaþmadý. Asimilasyon ve inkar politikalarý AK Parti hükümet oluncaya kadar bütün hýzýyla devam etti. Peki ne oldu da PKK bu devasa siyasi adýmlarýn önemini kavrayamayýp baþka maceralara meyil etti?

Tuhaf ve tuhaf olduðu kadar ironiktir; PKK, katý ve inkarcý cumhuriyet hükümetleri karþýsýnda süt dökmüþ kedi gibi her fýrsatta tek taraflý “ateþkes” için en küçük bir “gülümsemeye” razýyken, her nedense AK Parti hükümetlerinin, bizzat Baþbakanlarýn kefil olduðu çözüm süreçlerine burun kývýrýyordu. Hiç kimse inkar etmeye kalkýþmasýn; 92 yýllýk cumhuriyet tarihi boyunca atýlmýþ en büyük adýmdý Ýmralý Süreci.

Kürt sorununun siyasi yollarla çözümüne bu kadar yaklaþmýþken ve bir taraf olarak PKK geçmiþten daha ciddi siyasi avantajlar yakalamýþken, özellikle 7 Haziran 2015’ten sonra PKK neden çözüm sürecine ihanet edip baþka partner ve ittifak arayýþýna girdi? “Seni baþkan yaptýrmayacaðýz” zýrvalýðýný takip eden “devrimci halk savaþý” saçmalýðý ve nihayet bir akýl tutulmasý olan “hendek/barikat” savaþý taktik ve stratejileriyle çözüm sürecine devam etmek mümkün mü? Daha doðru bir deyim ile hepimize, Kürtlere ve Türklere bunca zulmü yapan bir örgütle kim bir daha çözüm mözüm süreci baþlatma iradesi gösterebilir ki?

Sorun bu yanýyla geçmiþten daha karmaþýk hale geldi. PKK, sorunu alýp Rojava sorunuyla birleþtirdi. Bu tercihiyle PKK otomatik olarak sorunun çözümünü hem imkansýz hale getirdi, hem de bile isteye bir çözüm partneri olmaktan çýktý. Kýsaca ve kabaca çözüm süreçlerinin köküne kibrit suyu döken PKK oldu.

PKK ile çözüm mözüm yok. Çünkü PKK çözüm istemiyor, o’nun böyle bir derdi yok. Ama bizim bir çözüm derdimiz var ve bu çözümlerin muhatabý artýk PKK deðil, bizzat halktýr. Kürt halkýnýn gerçek saygýn temsilcileridir. Þiddete bir an bile prim vermeyen, her türlü þiddetten uzak duran ve gerçekten barýþ isteyen bütün halk kesimleridir. Bir çözüm olacak ve masanýn diðer tarafýnda halkýn hakiki temsilcileri oturacak.