PKK neden hiç HDP’li siyasetçi öldürmüyor?

Ne münasebet! Öldürsün diye sorulmuyor tabii ki bu soru!

Bilakis... Terör tamamen bitsin, kimsenin canı yanmasın diye çabalanırken terörü itina ile besleyen kanlı işbirliği gün yüzüne çıksın, kayıtlara geçsin diye soruluyor.

Baksanıza, "barış", "demokrasi", "insan hak ve özgürlükleri" diyen ama PKK'nın sivil sözcülüğünü yapan siyasetçiler, işlenen bunca cinayetin ortağı oldukları halde "demokrasi havarisi", "adalet yürüyüşçüsü" pozlarında gezebilmekte ortalıkta.

Açıkça terör propagandası yaptıkları, PKK sizi tükürüğüyle boğar gibi tehditler savurdukları, dağa çocuk kaçırılmasına ya da PKK'ya silah ulaştırılmasına aracılık ettikleri, bombalı saldırılar için teröristlere belediye aracı tahsis ettikleri için yargılanıyorlar, ama "mağduruz" diyebiliyorlar!

Kimler? HDP, BDP, DBP gibi adlarla sanki kendi içinde bir çeşitlilik, demokratik çoğulculuk varmış yanılsaması yaratabilmek için kopyalanan PKK uzantısı siyasi partiler.

Bu "siyasetçi"lerin sözünün artık hiçbir değeri kalmadığı, bırakın ülkenin geri kalanının tahammülünü, onlara oy verenlerin dahi inanıp peşinden gitmediği bir evrede, ne hikmetseCHP hayat öpücüğü sunuyor, HDP-PKK sözcülüğüne soyunuyor.

Adalet kisvesiyle "PKK'nın öldürebilme ve yargılanmama, cezalandırılmama" hakkını savunuyor!

Ölenler öldüğü ve yaşam hakkı başta olmak üzere kendi haklarını savunamadıkları için; her biri bir rakama indirgenip "şehit sayısı"na eklendiği için; yuvarlayıp görmezden gelmek kolay nasılsa CHP'ye, HDP'ye.

Hal bu ki, halihazırda, bu kadar asker, polis, kamu görevlisi, sivil siyasetçi canları pahasına terörün kökünü kurutmak için çaba vermekte. Bakın birer ikişer şehit edilmekte.

Hal böyle iken ne diye ve nasıl mümkün olabiliyor maktül değil katil için adalet istemek!

Bakın, HPG 18 Eylül 2016 günü Almanya’da “özgürce” (!) çıkan PKK bülteninde açıkça ilan etti AK Partili siyasetçileri öldüreceğini. Bölgede başka parti olmadığı için son bir kaç yılda bile çok sayıda AK Partiliyi kaçırdı, tehdit etti, katletti PKK.

AK Parti Dicle İlçe Başkanı Deryan Aktert'i, Beytüşşebapİlçe Gençlik Kolları Başkanı Naci Adıyaman'ı, ŞemdinliAK Parti üyesi Menderes Özer'i, 1 Kasım'da Hakkari 1. sıra adayı olan Ahmet Budak'ı, geçen hafta peş peşe Lice İlçe Başkan Yardımcısı Orhan Mercan'ı ve Özalp AK Parti İlçe Başkan Yardımcısı Aydın Ahi'yi çocuklarının gözü önünde şehit ettiPKK. Her bir cinayeti gururla (!) üstlendi.


Geçen Kurban Bayramı öncesinde AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker'in Diyarbakır'daki aile mezarlığının çevresine patlayıcı tuzakladı. Eker'in mezarlık ziyaretine geldiği esnada yakınlarıyla birlikte katledilmesinin planlandığı açıktı.

Keza Hüda-Parlılarda PKK'nın hedefinde. Düşünün 6-8 Ekim Kobani bahaneli, HDP kışkırtmalı PKK kalkışmasında bile hayatını kaybedenlerin 6’sı Hüda-Par üyesiydi. 

Tüm bunlar olurken güya "barışçıl", güya "pek cesur" HDP en fazla şunu söyleyebildi: "Sivil ölümlerini kınıyoruz".

Dikkatinizi çekti değil mi "sivil ölümleri" ifadesi?

Hem "ölümleri" denilerek PKK cinayetleri perdeleniyor ve ecelleriyle ölmüşler havası veriliyor, hem de "askeri, polisi, korucuyu öldürmek serbest" denmiş oluyor.

PKK cinayetlerine bir hakkaniyet payı da çıkarılıyor aradan...

Böylece vahşi cinayetlere "barış", "demokrasi" gibi meşru kavramlarla kılıf uydurdukları, terörü örtüp silikleştirdikleri için HDP'lilerin kıllarına dokunmuyor PKK. Çocuklarının gözleri önünde başlarına kurşun sıkmıyor, kaçırıp darp etmiyor, tehdit etmiyor, evlerine, arabalarına, dükkanlarına zarar vermiyor.

Onurlarıyla ve canları pahasına siyaset yapan AK Partili siyasetçilereyapıyor bunları.

Bu anlamda PKK ile görünenin dışında zımni bir iş bölümü, bir alış verişi de var zinhar HDP'nin.

80 öncesindeşiddet karşı Kürt siyasetçileri katlederek alan açmıştı zaten kendine PKK. Bugün de katlettiği siyasetçilerin kimler olduğuna bakarak bile anlayabiliriz kim terörden yana, kim karşı.