PKK silahını neden saklıyor?

PKK, KCK, YDGH yeni bir talimat gelene dek, yani 7 Haziran seçimlerine kadar görünmez olacak. 

Ama silah bırakmayacak.

İmralı’dan üç Nevruzdur gelen “silahlı mücadele dönemi bitmiştir, sivil siyaset için kendinizi hazırlayın, kongreyi toplayın ve silah bırakın” talimatlarını yerine getirmeyecek PKK, barış dönemine hazırlanmayacak ama HDP barajı aşabilsin, PKK-HDP ilişkisi geçici bir süre unutulsun diye mahsuscuktan geri çekilecek.

Ah evet, fedakârlıklar, fedakârlıklar...

Her şey sivil -görünümlü- siyaset için.

Ağrı Diyadin’de PKK’nın silahlı elemanlarıyla sivillerin arasına girmesine izin verilmedi, askere ateş açtığında karşılık verildi diye, çıkan çatışmayı bile AK Parti’yi suçlamak, PKK’ya kefil olmak için kullananlar şimdi de PKK’nın görünmez olma taktiğini hayra yoruyorlar. 

Baksanıza, Ağrı’da teröristler askerle 12 saat süren bir çatışmaya girdi, dört asker yaralandı ama CHP ne PKK’yı ne HDP’yi şöyle dilinin ucuyla olsun kınayabildi.

Barış için uğraşanlara her Salı günü ağız dolusu “hainler”  diye bağıran MHP lideri bu defa tuttu, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni suçladı, çeşitli imalarda bulundu.

İnsan gerçekten hayret ediyor.

Kamu düzeninin bozulmaması, siyasi rekabetin silah tehdidiyle suistimal edilmemesi elbette iyi bir şey. İstenen, hedeflenen, olması gereken bu zaten.   

Ama bu talimattaki sahtekârlığı, yaratılmak istenen yanılsamayı görmemek ya da seçim hırsı yüzünden silah bırakmayan PKK’ya barış güvercini muamelesi yapmak da neyin nesi?

PKK silahları gömmeyecek ama HDP sandıktan çıkabilsin diye o silahı, molotofu elli günlüğüne arkasına saklayıp çiçek çocuk olacak, biz de “ha tamam o zaman” mı diyeceğiz?   

Buna inanmak isteyen inanabilir.

Lakin “PKK bölgede silah zoruyla HDP’ye oy topluyor” denildi, yazıldı çizildi diye alınan geçici bir tedbir bu.

HDP’nin Türkiye partisi olduğu iddiası boşa düşmesin, Kürtleri aniden keşfeden beyaz Türklerin PKK düşmanlığı AK Parti nefretinin önüne geçmesin diye çevrilen bir numara.

Kalıcı olmadığı, gerçeğe dönüşmediği müddetçe de kandırmacadan ibaret.   

Yasin nasıl ölmüştü?

Geçen yıl önce yerel seçimlerde sonra cumhurbaşkanı seçimlerinde “AK Parti seçimlere çatışmasız girmek için PKK’yı oyalıyor, çözüm için adım atmıyor” diyenlerin bu seçimler öncesinde “PKK’yı mahsustan vuruyor” demesi beni hiç şaşırtmıyor doğrusu. 

CHP’nin geçen Haziran’da AK Parti, CHP ve HDP’nin ortak çalışmayla Meclis’ten çıkardığı 6551 sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun’dan haberi yokmuş ve o yasada zaten düzenlenmiş alanları, başlanmış işleri seçim beyannamesinde sanki el değmemiş bir konu gibi tarif etmesinin şaşırtmadığı gibi.

HDP’ye göre buralar zaten hala dutluk.

Ne Kürt meselesini buharlaştıran bunca demokratik adım atıldı ne PKK’nın silah bırakması, dağdaki çocukların evlerine dönmesi için çaba sarf edildi.

Kobani bahaneli 6-8 Ekim olayları da olmadı ayrıca. Demirtaş’ın sokak çağrısı sonrasında şehirler yanmadı, elli iki vatandaşımız bu nedenle ölmedi.

Hele 16 yaşında Yasin Börü ve arkadaşlarının vahşice öldürüldüğü, kurşunlandığı, bıçaklandığı, balkondan aşağıya atılıp üzerinden arabayla geçildiği hepten yalan.

Yasin’in ölüm şeklinden bahsetmek doğru değil. Türkiye’nin en vicdanlı en hakkaniyetli insan hakları örgütü payesini kimselere bırakmayan İHD’nin raporunda ifade edildiği gibi “çıkan olaylarda hayatını kaybetmiştir” kuru cümlesine gömülmesi yeterli o masumun.

Şimdi seçimlere giderken bunları hatırlattığımız için de biz çok barış karşıtıyız. 

Batıda “çiçek çocuklar, ah pek de matraklar” pozu kesen HDP’nin doğuda PKK’nın arkasına saklandığını gizlemiyoruz çünkü.

Tutup bir de “PKK’nın iki aylığına HDP hatırına silahını ardına saklamasına kanmayın, silah bırakmadığı sürece terör örgütü olduğunu unutmayın, 8 Haziran günü o silahın alnımıza dayanmayacağından emin olmayın” diyoruz diye kim bilir neler olduk neler...