PKK terör örgütü müdür?

Terör ya da şiddetin resmi bir tanımlaması yok dünyada. Herhangi bir hadiseyi kimin ve hangi amaçla tanımladığına bağlı olarak “hah” deniyor, “bu şiddet olayıdır.” Kimi tanımlamalar şiddet yöntemlerine bakarak ortaya konuyor, kimileriyse olayı uygulayanların yandaşı olup olmamaya bağlı. Kendilerine “devrimci” diyenler, “bozuk düzeni değiştirmek için şiddetin vazgeçilmezliğini” savunurlar. Kimileriyse ancak şiddetle haklarını elde edebileceklerine inanırlar.

Terörü salt şiddet olarak tanımlamak da doğru değil. Kalkıp birine yumruk atmak da şiddet içerir, çoluk çocuk, yaşlı genç demeden önüne geleni kesmek de. Ancak ikincisi şiddetin yanı sıra toplumun dehşete kapılmasını, karabasanların üstüne perde perde inmesine de yol açtığından terör sözcüğüne daha bir uygun düşer.

Terör kelimesi ilk kez 1793 tarihinde, Fransa da Şiddetin Egemenliğini kuran Robespierre tarafında kullanılır; devrime karşı olduğunu söylediği herkesin boynunu vurdurtur. Ve şöyle der: “Özgürlüğün düşmanlarını şiddet kullanarak yok ettiğiniz zaman, yeni Cumhuriyetin kurucuları olarak haklısınız demektir.” Sonra da kendi boynu vurdurulur ve yarattığı kan gölünde yok olur.

Bugün gündemde olansa PKK’nın bir terör örgütü olup olmadığıdır. Her türlü tanımlamaya göre PKK terör örgütüdür. Ama kuruluşundaki amaç terör değil, uyuşturucu ve silah kaçakçılığına muhafızlıktır. Ünlü silah ve uyuşturucu kaçakçısı Behçet Cantürk’ün parasal desteğiyle 27 Kasım 1978’de, Lice’nin Fis İlçesinde dünyaya gelir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’ne savaş açtığı tarih 15 Ağustos 1984, Şemdinli ve Eruh ilçelerine düzenlenen baskının gerçekleştiği gündür. Yani, 1978-84 arası, salt uyuşturucu ve silah kaçakçısı bir örgüt olarak, Türkiye’nin dışişleri, mensuplarını öldüren ASALA’nın da bir numaralı destekçisi Behçet Cantürk’ün emirlerini yerine getirir.

 

Aslına bakarsanız dünyanın her köşesinde terör örgütleriyle silah ve uyuşturucu kaçakçıları arasında bağlantı vardır. Dikkatler teröre odaklanırken perde arkasında kimi siyasilerle uyuşturucu tacirleri at koşturur dilediğince. Colombialı uyuşturucu kaçakçıları- Mafya- İrlanda Kurtuluş Ordusu (IRA) işbirliği bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. İspanya’da, Bask terör örgütüyle, “La Paca”, “Son Panya” ve “El Pony” adlı, asıl işleri uyuşturucu ve silah kaçakçılığı olan mafya örgütleri arasındaki ilkişki, İspanyol polisince ortaya çıkarılmıştır.

Terörizmi sulandıran önüne gelene terörist damgası vuran George W. Bush döneminin, neo-conları, yeni mufazakarlarıdır. Olur olmaz kişileri “Gitmo” dedikleri Guanatanamo Körfezi’ndeki ABD üssüne kapatan,11 Eylül 2001 ikiz kuleler saldırısından sonra alelacele çıkarılan, bireysel özgürlükleri ayaklar altına alan bir yasayla kurulan Anavatan Güvenlik Bakanlığı öyle kişi ve kuruluşlara terör örgütü damgası vurmuştur ki, bugün PKK’nın terör örgütü olmadığını savunanları bile haklı çıkarabilecek boyuta ulaşmıştır. Bunlar kendi açılarından haklı da olabilirler çünkü terör öğütleri hiçbir zaman “ben terör örgütüyüm” diye değil, “kurtuluş savaşçısı”,“haksızlıkların önüne çekilmiş çelik duvar”diye çıkarlar ortaya. Ama sonuçta başvurdukları yöntem salt şiddetin en acımasız örneklerini sergiler.

 

Kimi zaman hak aramak için terör tek yöntem olabilir mi? “Eğer gerçekten haksızlıklar varsa, bunları tartışacak kimse de bulamıyorsanız karşınızda olabilir” diyenler var. Ancak bugün Türkiye’de bu mazeret geçerli değil. Çünkü “açılım” başlığı altında, cumhuriyet tarihinde ilk kez, yanlışları düzeltmek için, iyi niyet gösterilerinde bulunulmuş, karşılıklı görüşmeler sürmekte. Ama PKK hala silaha davranıyorsa o zaman hiçbir mazeret kabul edilemez ve PKK’nın bir terör örgütü olduğu bilmem kaçıncı kez tescil edilir!