TSK’nýn sitesindeki verilere göre, 27 Temmuz-2 Aðustos arasýnda, doðru sayabildiysek, PKK’nýn 124 saldýrýsý olmuþ. Bu saldýrýlarda kaç asker ve polisin hayatýný kaybettiðine dair resmi bir döküm bulunamasa da, basýn-yayýn kanallarý yaklaþýk can kabýnýn 20 olduðunu bildiriyor; aðýr yaralýlarýn sayýsý hakkýnda ise bilgi daha sýnýrlý. Bu arada kaç militan öldürülmüþ, kaç kiþi tutuklanmýþ, buna dair de resmi bir bilgilendirme bulamadýðýmýzý belirtmek gerekiyor.
Yine TSK sitesine göre, PKK saldýrýlarýnýn büyük bir kýsmý, 36 tanesi Hakkari’de, 21 tanesi de Þýrnak’ta gerçekleþmiþ; ardýndan Van ve Diyarbakýr geliyor. Saldýrýlarýn gerçekleþtiði diðer iller ise, eylem sayýsýna göre sýrasýyla Mardin, Erzurum, Þanlý Urfa, Aðrý, Bitlis, Kars, Batman, Bingöl, Tunceli, Iðdýr ve Hatay.
Eylemler, çoðunlukla karakol ve askeri üs saldýrýlarý, seçili kiþileri öldürme, mayýn ya da baþka tür patlayýcýlarla yol kesme þeklinde gerçekleþtirilmiþ; bazýlarýnda uzun namlulu silahlar ile uçaksavar makineli tüfekler kullanýlmýþ.
Eylem listesinde dikkat çeken, yukarýda adý geçen illerin, geçmiþte yapýlan saldýrýlarla ayný yerler olmasý ve bu bölgelerdeki eylemlerin adeta bir sýra takip etmesi.
Eski usul örgüt
Bu sýnýrlý bilgiler bile, PKK’nýn ne denli eski usul bir terör örgütü olduðunu göstermeye yetiyor. Bununla birlikte, anlaþýldýðý kadarýyla yaptýðý terör biçimi nedeniyle Türkiye’yi de eski usul davranmaya zorluyor.
Eski usulden kasýt, muhtemelen Türkiye’nin iç ve dýþ siyasetinin terör yoluyla yönlendirilmesi. Bu durumda Türkiye ne yapýyor ya da yapmýyor ki, PKK kan dökerek Türkiye’yi bir yerlere sevk etmek istiyor diye sormak gerekiyor.
Bu soruya yanýt bulmak çok kolay deðil, ancak görüldüðü kadarýyla PKK öncelikle HDP’nin siyasi bir oyuncu olmasýný istemiyor denebilir. Diðer bir ifadeyle PKK, Kürtlere dair konularýn yasal, meþru ve barýþçý ortamlarda çözülmesine karþý. Terör yoluyla sadece hükümetin demokratik adýmlar atarak yurttaþlarýnýn tümünü kazanma giriþimlerini baltalamýyor, ayný biçimde Kürt halklarýnýn da Ankara’ya olan baðlýlýklarýný rehin alýyor.
PKK’nýn doðrudan devletle baþlattýðý bu savaþ, olaylarýn yaþandýðý illerin komþu devletleriyle son derece yakýndan ilintili. Zira PKK, bir yandan Türkiye’de Kürt sorununu bir güvenlik meselesine dönüþtürmüyor; ayný zamanda Türkiye’nin Irak, Suriye ve hatta Ýran’daki Kürtlerle de, bu ülkelerin merkezi hükümetleriyle de iliþkilerine zarar veriyor.
Yeni Türkiye
Sonuç itibarýyla PKK’nýn siyaseten içerideki Kürtlerin dýþlanmasýyla birlikte dýþarýdaki Kürtlerin de dýþlanmasýna yol açacak bir baskýsý söz konusu. Türkiye ayný anda IÞÝD’le ve diðer radikal örgütlerle de mücadele ettiðine göre, yakýn coðrafyasýnda, bir sonraki evrede, doðrudan iliþki kurabileceði kesimlerin daralma ihtimali bulunuyor. Dolayýsýyla PKK, kabaca “Türkiye’ye ya Ortadoðu’dan çýk ya da baþka iliþkiler kurarak gir” diyor.
PKK’nýn kendi baþýna bu büyük resmi ne yönlendirmesi ne de yönetmesi mümkün; ayrýca Türkiye’nin sýrf PKK bu yönde baský yapýyor diye razý olmasý söz konusu bile olamaz. Ancak PKK’yý aþan bir akýl varsa ki öyle gözüküyor, Türkiye’nin PKK yerine ona bakmasý uygun olur. Diðer bir ifadeyle, Türkiye güçlü bir ülke olarak PKK’yý deðil, onu sahaya süreni muhatap almalý.
Muhtemelen Türkiye esas muhatabýnýn kimler olduðunu ve kimlerle görüþmeye zorlandýðýný farkýnda. Sorun, görüþmeye zorlanmakta deðil; Türkiye her türlü diyalog ve iþbirliðine açýk bir ülke. Sorun, görüþmelerde duruma “razý” olmuþ bir Türkiye olarak yer almamakta. Bunun yolu da “Yeni Türkiye” olmaktan geçiyor.