PKK terörü nasıl bitecek?

Öncelikle inançla. Türkiye’ye, birbirimize, birliğimize dirliğimize ve ortak iyiliğimize duyduğumuz inançla bitireceğiz terörü. Tüm kalbimle, inanarak söylüyorum bunu.

Terörün saldırdığı ilk değer budur zira. Nihai hedef sonra gelir.

Üretilen şiddetten daha büyük bir dehşet duygusu yaratmak, yaymak ve o korkuyla herkesi ve saldırdığı ülkeyi esir almak ister terör.

O yüzden en çok kendimize, birbirimize, ortak geleceğimize inanacağız. 

Hiyerarşinin tepesinden temeline, canı pahasına terörle mücadele eden başkomutandan askerimize, polisimize ve tüm güvenlik güçlerimize güveneceğiz. Onlara ve ailelerine destek olacağız. Hayır duamızı eksik etmeyeceğiz üzerlerinden.

Her an canları pahasına bir mücadele içindeler çünkü onlar. Aileleri bu bilgiyle, endişeyle yaşıyor ve özellikle bugünlerde, evlerine sağ salim dönmelerini bekliyor sevdiklerinin.  

Israrla silah bırakmayan bir terör örgütü varsa karşınızda ve ateşkes bozup elindeki silahı kafanıza dayıyorsa, sivillerin arasına karışıp “devrimci halk savaşı” çıkarıyorsa yapacak tek şey var demektir. Anladığı dilden konuşacak ve belini kıracaksınız onun. 

Yaşama hakkı başta olmak üzere vatandaşlarının tüm hak ve özgürlüklerini korumak, toplumu tehdit eden tüm suçluların cezalarını hukuk içinde vermek devletin tartışmasız görevidir.

Sivillerin canını hakkını savunan askerin polisin canının bedava olduğu sonucunu çıkarmasın kimse buradan. Üniforma içinde olmak, silah taşıyor olmak onları kapsam dışına çıkarmaz. Bilakis ayaklarına taş değmesin, öyle sakınılsın.

Teröre karşı mücadele yürütenlerden talep edilecek tek şey bu noktada “operasyonlarda isabet kaydedin ve hukuk dışına çıkmayın” olacaktır.

Bugün karşı karşıya olduğumuz terör, PKK’nın mayın tuzaklarından, karakol saldırılarından, Molotoflu çocukların etrafı ateşe vermesinden ya da yanlış ihbarlarla doktor hemşire trafik polisi katletmesinden ibaret değil.

Bugün terörü kamufle eden sivil bir düzenekle de baş etmek zorunda Türkiye. Asıl zorluk burada. Öyle bir zorluk ki bu, farklı alanlarda yapılanmış olması, sivil alanı, değerleri, kavramları istila etmesi, gerçeği el çabukluğuyla ters yüz edebilmesi gibi açılardan paralelin sofistike yapısına ve işleyiş tarzına benziyor.

Terörün terör, PKK’nın terör örgütü olduğunu, insan katletmenin korkunç bir kötülük ve insanlık suçu olduğunu, siyasi rekabet için terör örgütleriyle işbirliğine girmenin aşağılık bir tutum olduğunu, silahın siyaset aracı olamayacağını, PKK terörünü kamufle etmek için “sarayın savaşı”, “Erdoğan öldürüyor” gibi akla ziyan iddiaların Allahsız ve mesnetsiz iftiralar olduğunu söylemek zorunda kalmak işin yeni ve zor tarafı.

Baksanıza terör örgütü asker polis şehit ediyor, PKK göğsünü gere gere ben yaptım diyor ama HDP’li vekiller, CHP’li isimler, Paralel medyanın yurt dışına kaçmış ve henüz kaçmamış elemanları, Doğan medyanın şımartılmış ezikleriyle, Koray Çalışkan, Atilla Taş ayarındaki kanaat önderleri “elimizde kanıt yok ama PKK değil kesin Erdoğan öldürmüştür” diyorlar. Diyebiliyorlar.

Ya da iki gazete (Hürriyet-Zaman) birbirlerine referansla, o an milyonlarca insanın canlı yayında izlediği Cumhurbaşkanı’nın apaçık sözlerini utanmadan çarpıtabiliyor ve şıpınişi yalanlarını hızla dolaşıma sokabiliyorlar. 

Terörle haklı mücadeleyi ısrarla Kürtlere yönelik etnik siyasi tasfiye gibi göstermeye çalışanlar da terörün hizmetinde. PKK’nın silahla bölemediğini manipülasyonla bölmek istiyorlar.

Hal böyle olunca, ana muhalefet partisi ve merkez medya, terörün failini milletin gözünün içine baka baka meçhulleştiriyorsa PKK neden silah bıraksın? Kan akıtarak ilan ettiği özerkliği fiiliyata geçirmekten neden vazgeçsin?

Bütün bu saldırıların büyük çoğunluğu suç kapsamına girecek kasti kötülükler. Bu noktada yargının devreye girmesi ve topluma karşı suç işleyenleri yargılanıp cezalandırması gerekiyor.

Ama toplumun da yapabilecekleri var. Terör sevicileri şiddetsiz protesto da, ayıplayarak caydırmak ve insan içine çıkamaz hale getirmek de demokratik haktır çünkü.