Nasýl oluyor da Irak ve Suriye’de IÞÝD gibi bir vahþet örgütü hedefine öncelikle Kürtleri koymuþken ve bu örgütle de en etkin mücadeleyi Kürt parti ve örgütleri verirken PKK’nýn yüzü Türkiye’ye döndü?
IÞÝD kendisine Irak ve Suriye’de alan açarken, açtýðý bu alanlarda adeta devlet kurarken, buna engel olacaðýný gördüðü her grubu da keserken, PKK gibi bir örgütün Türkiye’yi kana bulacaðýna gidip IÞÝD’le mücadele etmesi beklenmez miydi?
IÞÝD, yaptýðý tüm eylemlerle kendi karþýsýnda iki tür koalisyon oluþmasýný teþvik etti. Bunlardan biri, Batýlý devletlerin koalisyonu idi. IÞÝD, NATO ya da NATO üyesi devletlerin bir araya gelip Irak ve Suriye’ye askeri olarak müdahale etmesini, hatta mümkünse bu arada Türkiye’nin de karadan komþu ülkelerine girmesini istedi. Bu isteðini hem Türkiye’ye yönelik eylemleriyle hem de Avrupa’da yaptýðý eylemlerle defalarca gösterdi.
Ancak IÞÝD’in daveti, farklý bir karþýlýk buldu; Batý koalisyonu esnek biçimde kuruldu ve alanda sadece ABD ile Türkiye aktif rol aldý. Yani diðerleri alanýn dýþýnda býrakýldý. Ayrýca, tüm tahriklere raðmen Türkiye Irak ve Suriye topraklarýna girmedi.
Farklý ‘davet’ biçimleri
Türkiye’yi IÞÝD nedeniyle Suriye’ye askeri olarak sokma giriþiminin son halkasý Kobane oldu; Türkiye bir tercihe zorlandý. Ya Kobane’yi kurtarma adýna ya da Kobane’yi kurtarmadýðý için Türkiye’ye kýzan Kürtlerin ayaklanmasý nedeniyle Suriye’ye girecekti.
Türkiye ikisini de yapmadý. Diðer bir ifadeyle Türk askeri doðrudan Suriye iç savaþýnda ve Suriye topraklarýnda yer almadý. Ýç dengeler bir yana, Türkiye bu tutumu sürdürürken “alana alýnmayan” Batý koalisyonu üyelerinin kendisini köprü olarak kullanma, sonra da köprüyü atýp Türkiye’yi dýþarda býrakma arzularýný biliyordu.
IÞÝD üzerinden tasarlanan bu planlama yürümeyince, IÞÝD bu kez karþýsýnda ikinci bir koalisyon oluþmasý için çaba sarf etti. Bu da Irak, Türkiye ve Suriye Kürtlerini bir araya getirecek bir koalisyondu. Türkiye, bu koalisyonun oluþmamasý için epey çaba sarf etti; etmeye de devam ediyor. Baþlangýçta Irak ile Suriye’deki Kürt kuruluþlarý bir araya getirilmeye çalýþýldý; bu iki ülkede meþru siyaset yapma derdinde olmayan örgütler muhatap seçildi. IÞÝD bir örgütse, “karþý” tarafýn da örgüt olmasý makul bulundu. Ancak bu da hemen yaþama geçemedi; büyük oranda oyunu Erbil yönetimi bozdu.
Oyunu görmek
Söz konusu geliþmelerin hemen ardýndan ise PKK devreye girdi. PKK, Türkiye’yi iç savaþa sürüklüyor gibi gözükmekle birlikte, esasen Kandil’e yani ülke dýþýna yönlendirdi. Bir anlamda IÞÝD’in yapamadýðýný PKK üstlendi.
Düz mantýk, PKK ile IÞÝD’in birbirlerine ters düþen iþler yapmasýný öngörür. Oysa bu iki örgüt sonuç itibarýyla ayný etkiyi yaratacak iþlemler yapýyorlar. Üstelik PKK’lý militanlar Türkiye’de kan dökerken tam da IÞÝD’in yapmak istediðini yapmýþ, kendilerinin bertaraf edemediði Kürtleri Türk askerine vurdurmuþ oluyorlar. Anlaþýldýðý kadarýyla Ortadoðu’da savaþan büyük güçler, hangi örgütten ya da hangi devletten kaç kiþinin öldüðüyle hiç ilgilenmiyorlar. Onlarýn derdi, geçici bir süre “üzerinden” hareket edebilecekleri bir örgüt bulmak.
IÞÝD’le PKK’yý þu aralar ayný devletler mi destekliyor, çok açýk deðil. Ancak açýk olan bu savaþýn bizim savaþýmýz olmadýðý ve daha önce oyuna alýnmayan devletlerin parmaðý olduðu. Bu oyunu bozmanýn ise eþ zamanlý iki yolu var. Biri, Türkiye’nin Rusya ile ABD’yi Suriye konusunda iþbirliðine ikna etmesi, diðeri de Türkiye halklarýnýn hiç olmadýðý kadar kenetlenmesi.