PKK’nýn kendisiyle savaþý

PKK’nýn, her yaný nihilizmden ibaret olan terörizm dalgasýný yükseltirken, ironik bir þekilde en fazla telaffuz ettiði kavram ‘müzakere’. Bu, elbette PKK dünyasý açýsýndan içinden çýkamayacaklarý bir fasit daireye mahkûm olmalarýna neden olduðu gibi; kendi kurtulmuþluk illüzyonu içerisinde yaþayan bir örgüt olarak, ‘müzakere etmek için terörizme müptela olan’ garabet bir profilin ortaya çýkmasýna yol açýyor. 2009’dan beri ‘silahsýz bütün çözüm yollarýný’ ya provokasyonlarýyla ya da kendisini konforlu hissettiði silahlara ‘öðrenilmiþ bir cehaletle’ sarýlarak týkayan PKK’nýn, içine düþtüðü krizden çýkmasý bir muammaya dönüþüyor.

Bu baðlamda, PKK dünyasýnýn ‘müzakereye’ yüklediði formel anlamýn ötesindeki mucizevi beklentinin ne olduðunu da anlamak mümkün deðil. Gelinen noktada, PKK’nýn konusu olmaktan çoktan çýkmýþ baþlýklarý bir kenara ayýrdýðýmýzda, PKK’nýn ‘müzakereden’ beklentilerinin, tam anlamýyla ram olduðu terörizmden amaçladýklarýndan daha fazla naif ve sürreel olduðu görülecektir.

Bu durumun en açýk delili; PKK ve müzahir organizasyonlarýn metinlerinde, deklarasyonlarýnda net bir þekilde görülebilir. Kendine özgü bir kavram seti içerisinden, yine ancak kendilerinin çözebildiði bir gramer ile konuþan bu dilin, ‘müzakereye veya çözüme’ yüklediði anlamlar ile makul bir yaklaþým yoluyla siyasal ve toplumsal vasatýn sindireceði çözüm arasýnda kapanmasý zor bir mesafe bulunuyor.

Kürt meselesinde, -neredeyse bir mesleðe dönüþtürecek þekilde- sorunun temel sorumlularý, acý tarihi ve kaynaðýna dair neredeyse dokunulmamýþ baþlýk býrakmayanlarýn, bir kez bile PKK’yý masaya yatýrmadýklarý sürece yukarýdaki mesafenin kapanmasý da mümkün görünmüyor. Kürt Meselesi’ne entelektüel soytarýlýða varacak düzeyde her türlü ‘kültürel çalýþmalar kadavrasý’ muamelesi yapanlardanKürtleri ve sorunu en bayaðý oryantalist antropolojinin malzemesine dönüþtürenlere varýncaya kadar, icat edilen baþlýklar ve çalýþmalarýn PKK’yý kategorik olarak ýskalamasýný açýklamak imkânsýzdýr.

Daha kötüsü, sorunu iðdiþ etmeye varan entelektüel ilginin ürettiði literatür, PKK’yý kamufle etmek için kullanýlmaktadýr. PKK’ya dair objektif ve ciddi bir literatürün ortaya çýkmamasý, vesayet rejiminin yýllarca Kürtleri de, Kürt Meselesi’ni de sahte bir tarih yazýmý literatürüne mahkûm etmesine benzemektedir. Nasýl vesayet rejiminin resmî tarih yazýmýnda iþlenen cürümleri bulmak imkânsýz idiyse, PKK dünyasýnýn ürettiði literatürde de PKK’yý bulmak imkânsýzdýr. Üstelik resmî tarih yazýmýna alternatifler her zaman olmuþken, PKK için bu alternatif de ciddiye alýnacak düzeyde bulunmamaktadýr.

PKK’nýn bugün sürdürdüðü terörizmin ve savaþýn hedefi Türkiye olsa da, özünde PKK, yukarýda aktarmaya çalýþtýðýmýz zindanýn içerisindeki bir iç savaþla meþgul. Tam da böyle olduðundan; kendisiyle savaþan PKK, yine kendi kendisiyle müzakere ediyor. Bu sebeple, her seferinde müzakerelerini çökertince yeniden silaha sarýlmaktan geri kalmýyor. Bu noktada devrimci halk savaþý, sebep olduðu terörizmden daha önce PKK’nýn içine düþtüðü trajediyi, anakronizmi ve irrasyonaliteyi teyit ediyor.

PKK böyle bir kararý alýrken sürdürülen müzakere ve istiþare süreçlerini bir an için tahayyül edin. Hendekler, mayýnlar, suikastlar, bombalar... Bütün bunlarýn içinde olduðu bir karar alma sürecinin aklý baþýnda bir müzakereye denk gelmesi mümkün müdür?

Ýþte bu dünyanýn içerisinde yaþayan PKK ve müzahir unsurlarýn, ‘yeniden müzakerelere dönülmesinden’ anladýklarý da, bir çözümden ziyade PKK’nýn son hâlinin müzakere edilmesidir. Oysa bu durum, PKK’nýn akla ziyan terörizmi yoluyla ‘esasa müteallik siyasal bir sorun’ olmaktan çýkarýlmýþtýr.

Bu noktada HDP’nin varlýðý ve belli bir kesimden her þeye raðmen destek alýyor olmasýnýn ise ne siyasal ne toplumsal ne de ahlaki bir katma deðeri kalmamýþtýr. Zira vesayet rejimi de tefessühün zirvesine çýktýðý dönemlerde, Mecliste, toplumda ve farklý zeminlerde muhakkak bir destek imkâný bulmuþtu!