PKK’ya taviz mi verdik?

Ege bölgesi akiller heyeti olarak Ege’de geçirdiğimiz dört haftanın, dinlediğimiz beş ilin hülasasını başlıktaki bu soru teşkil ediyor desem yanlış olmaz sanırım. Buna rağmen Ege’de sürece destek yüzde ellinin üstünde, altmışlar düzeyinde. Hemen her ilde zahmet edip bizim için protestolar düzenleyen küçük ama garip gruplar dışında (İP-MHP-CHP-TGB dörtlüsüne Saadet Partili hacı amcalarla Atatürkçü Düşünce Derneği’nden laikçi teyzelerin de katıldığını söyleyeyim de vaziyeti varın siz anlayın) büyük sessiz çoğunluk duaya durmuş durumda.

Ancak, süreci destekleyenlerin dahi bir kötü fikri def eder gibi yutkunduğu ama sormadan edemediği başlıktaki soru, ikirciklilerin dilini çatallaştırırken karşıt olanların ağzından bütün süreci ve çabaları zehirlemek amacıyla hınçla boşalıyor. O yüzden sebepleri bir de buradan ifade etmekte fayda var.

PKK silah bırakacak çünkü...

1) Silahla siyaset yapmaya kalktığı için 30 yılda 23 binden fazla Kürt gencinin ölümüne neden olan ve daha geçen yıl Şemdinli’de 5 dakikalığına da olsa kaymakamlık binasına bayrak dikebilmek isterken 318 kayıp veren ama amacına ulaşamayan PKK silah yoluyla hiçbir şey elde edemeyeceğini iyice anladı.

2) 30 yıldır terörle mücadele eden ama bir yandan da 80’lerde darbecilerin eliyle, 90’larda zayıf sivillerden faydalananların inisiyatifiyle hukuk dışına çıkarak PKK’nın kitleselleşmesine, sorunun derinleşmesine yol açan devlet, bu işin öldürerek bitirilemeyeceğini gördü. Ve toplumun bu meselenin halli konusundaki kararlılığına bigane kalamadı.

3) 1993’te tam da bugünkü gibi silah bırakmayla neticelenecek bir sürecin arefesinde süreci akamete uğratmak isteyenlerin PKK’ya resmen kurban olarak sunduğu 33 er olayındaki gibi pek çok olayda ihmal ya da kasıtla PKK’nın yaşaması, çatışmanın sürmesi için çalışan, kandan rant elde eden bir damarın yazık ki ordu içinde de olduğu anlaşıldı. Ergenekoncu, Balyozcu yapılanmadan temizlenen TSK son iki yıldır PKK’ya karşı son derece başarılı operasyonlar yapmaktaydı ve (Uludere’yi saymazsak!) bir tek sivilin burnu bile kanamadı.

4) KCK yapılanmasına göz açtırılmayarak (kimi hukuksuzlukları saklı tutuyorum) düz ovada da olsa silaha yaslanan siyasetin kabul görmeyeceği mesajı verildi.

5) Diğer toplumsal meseleler gibi Kürt meselesinin de eksik demokrasiden kaynaklandığı, bunun teröre de kapı araladığı fark edildi ve devlet, AK Parti iktidarı döneminde inkâr ve asimilasyondan vazgeçti. Bölgenin ümüğüne çökmüş olan OHAL kaldırıldı, Kürtçe MEB müfredatına girdi, TRT Şeş ve Kürtçe enstitüler açıldı, ana dilde savunma hakkı yasalaştı. Bu durum Kürt kamuoyunun gönlünü kazandı.

6) Devlet sivilleşip vatandaşlarının hak ve özgürlüklerine riayet eden bir devlet olarak kendini yeniden inşa etmeye çabalarken PKK’nın sivillere yönelik saldırıları, şimdiye dek sesini çıkaramamış Kürt STK’larını da, PKK sempatizanlarını da isyan ettirdi. PKK alanının daraldığını, tabanının altından çekildiğini gördü.

7) Suriye’deki siyasi krizin ve iç savaşın yayılma temayülü göstermesi Türkiye devletini acil ama kalıcı tedbir almaya sevk etti, yürüyen süreç bir “devlet projesi” olarak MGK kararı ve dikkatiyle hayata geçirildi.

8) K. Irak Kürt Yönetimiyle Türkiye arasında gelişen siyasi ekonomik ilişkinin, PKK konusunda işbirliğine dönüşmesi devletin asırlık korkularını yenmesini sağladı.

9) Karayılan, hangi ülkelerin kendilerini Türkiye’ye karşı kullandığını kamuoyu önünde deklare ederek aslında bunun kimin savaşı olduğunu da geri dönüşsüz şekilde açık etti.

10) İki yıl tecritte kalan Öcalan önce dünyanın gidişatını ve yeni Türkiye’nin gücünü idrak etti, sonra da örgütünü silah bırakmaya ikna etti.

11) Sürecin ikinci adımı olarak Anayasa değişecek ama PKK istediği için değil Türkiye toplumu 31 yıldır istediği için değişecek. Eşitlik fikriyle yazılmış, hepimizin hak ve özgürlüklerini teminat altına alan demokratik bir anayasa sadece Kürtlerin değil tüm toplumun derdine derman olacak. İnşallah. Hülasa bu bir al-ver süreci değil ortak gelecek için gerçeği kabulleniştir.